1. Hukuk Dairesi 2014/19395 E. , 2017/762 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın pasif husumet yokluğundan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, davalının eşi ile ortak murislerinin, ölmeden önce 5 ve 9 parsel sayılı taşınmazları satış suretiyle davalı adına tescil ettirdiğini, murisin diğer mirasçıları mirastan yoksun bırakmak amacıyla söz konusu devir işlemini gerçekleştirdiğini, taşınmazları satmasını gerektirecek sebep bulunmadığını ileri sürerek muris muvazaası nedeniyle tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece muvazaalı olduğu iddia edilen devirlerin dava dışı üçüncü kişiye yapıldığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu 5 ve 9 parsel sayılı taşınmazların, miras bırakan ... adına kayıtlı iken, 07.12.1993 tarih ve 977 sayılı resmi senet ile ...’ye satış suretiyle temlik edildiği, söz konusu parsellerin imarla tevhit edilerek 16 parsel sayılı taşınmaz, 16 parsel sayılı taşınmazın da 10 parsel sayılı taşınmaza tevhitle 18 parsel sayılı taşınmazı oluşturduğu, söz konusu taşınmazın üzerinde 05.07.2010 tarihinde kat irtifakı tesis edildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalar, miras bırakanın muvazaalı sözleşme ile taşınmazı devrettiği kişi, onun mirasçısı ya da muvazaalı yahut kötü niyetli olarak taşınmazı devralan ikinci ve sonraki el durumunda bulunan kişiler aleyhine açılabilir.
./..
Somut olayda; dava konusu 5 ve 9 parsel sayılı taşınmazların, kadastro tutanakları ve varsa kadastro tutanaklarına dayanak belgelerin (revizyon gören tapu kaydı vs.), tapuya ilk tescillerinden itibaren tüm maliklerini ve el değiştirmelerini gösterir tedavüllü tapu kayıtlarının, geldi ve gittilerinde ifraz veya imar sözkonusu ise tüm geldi ve gitti tapu kayıtlarının (birbirine takip edecek ve denetlenecek şekilde) ilgili tapu müdürlüğünden temin edilerek son durum mülkiyet bilgileri tespit edildikten sonra değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Öte yandan bilindiği üzere; tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlamaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği- (dolu pafta sistemi) –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)
Asıl ve birleştirilen davalarda davacıların, miras bırakanlarınca yapılan temliklerin muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak geçersizliğinin tespitini ve oluşturulan tapu kaydının iptalini istedikleri, tescil talebinde bulunmadıkları anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davacılara tescil davası açmaları için önel verilmesi, açıldığı takdirde tescil davasının eldeki dava ile birleştirilmesi, yukarıda açıklandığı üzere eksiklikler giderildikten sonra işin esasına girilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.