22. Hukuk Dairesi 2015/33831 E. , 2018/14578 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, iş akdine davacı tarafından haklı nedenle son verildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yazılı gerekçe ile bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Taraflar arasında davacının davalı işyerindeki hizmet süresi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece davacının davalıya ait işyerinde 01.09.1997-1.12.1998 ve 01.03.2001-01.06.2009 tarihleri arasında çalıştığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de ; varılan sonuç eksik araştırmaya dayalıdır.
Davacının davalı tarafından SGK"ya bildirilen kayıtlı çalışması 01.09.1997-20.04.1998 ve 02.07.1998-01.12.1998 tarihleri arasındadır. Dosya ve temyiz dilekçesi içeriğinden, davalının davacının 01.09.1997-20.04.1998 ve 2.7.1998-1.12.1998 tarihleri ile Haziran 2002-Aralık 2008 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Davacının işyerinde SGK"ya bildirilmeyen sürelerde çalıştığı davalının da kabulünde olmak ile birlikte süresi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacının ikinci dönem çalışmasının 1.3.2001 tarihinde başladığı kabul edilmiş ise de; davacı SGK kayıtlarına göre, 1.2.1999-14.06.2001 tarihleri arasında dava dışı ve davalı işverenle hukuki bir bağlantısı bulunmayan bir başka işyerinde çalışmıştır. Şu halde davacının ikinci dönem çalışmasının 1.3.2001 tarihinde başladığının kabulü dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacının ikinci dönem çalışmasının hangi tarihte son bulduğu konusunda da tanık beyanları aydınlatıcı değildir. Açıklanan nedenlerle; Mahkemece beyanlarına başvurulan tanıklar yeniden dinlenilerek davacının ikinci dönem çalışmasının hangi tarihte başladığı ve sona erdiği netleştirilmeli, uyuşmazlık konusu dönemde başka bir işyerinden SGK"ya bildirilen çalışma olduğu gözetilmeli, sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre davacının hizmet süresi belirlenmelidir.
3-Taraflar arasında davacının aldığı ücret konusu bir diğer uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı, en son aylık ücretinin net 2.500,00 TL olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece davacının son aylık ücretinin miktarının net 2.000,00 TL olduğu kabul edilmiş ise de; bu kabul dosya içeriği ile örtüşmemektedir. İşyerinden kredi gibi banka işlemlerinde kullanılmak üzere işçiye verilen ücrete dair işveren yazılarının tek başına ücreti belirlemeye yeterli olamayacağının kabul edilmesi gerekir. Davalı işverence ücretin net 2.000,00 TL olduğuna dair verilen yazı da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Davacı tanıkları davacının aylık 1.200,00 TL net ücret ile çalıştığını beyan etmişlerdir. Ne davacının iddia ettiği ücret miktarı, ne de mahkemece kabul edilen ücret miktarı davacı tanık anlatımları ile doğrulanmış değildir. Ücretin miktarını ispatla yükümlü davacı işçi, delil olarak tanık deliline dayanmış olup, tanık beyanları ile son aylık ücretinin 1.200,00 TL"den fazla olduğunu ispatlayabilmiş değildir. Davalı tarafından sunulan temyiz dilekçesinin içeriğinden davalının davacının son aylık ücretinin net 1.200,00 TL olduğunu kabul ettiği görülmektedir.Şu halde, dosyadaki ispat durumu da dikkate alındığında, davacının son aylık ücretinin net 1.200,00 TL olduğunun kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 07.06.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.