
Esas No: 2013/10-176
Karar No: 2013/1477
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/10-176 Esas 2013/1477 Karar Sayılı İlamı
- İTİBARİ HİZMET SÜRESİNİN TESPİTİ
- İTİBARİ HİZMET SÜRESİNİN TESPİTİ DAVASININ KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN OLMASI
- GEMİ ADAMININ İTİBARİ HİZMETTEN YARARLANILABİLMESİ İÇİN ÇALIŞMALARININ “DENİZDE” GEÇİRİLMESİ KOŞULU
- RE’SEN BELİRLENECEK İŞYERİ ÇALIŞANLARININ TANIK OLARAK DİNLENMESİ
- SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) (506) Ek Madde 5
- DENİZ İŞ KANUNU (854) Madde 2
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “itibari hizmet süresinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.01.2012 gün ve 2010/790 E., 2012/83 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.03.2012 gün ve 2012/5359 E., 2012/6084 K. sayılı ilamı ile;
“…Dava, çalıştığı iş ve hizmetin geçtiği yer itibariyle 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesinde tanınan itibari hizmet süresinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak davanın kısmen kabulü ile, davacının Ocak 2000-Ocak 2004 tarihleri arasında 854 sayılı Yasa kapsamında toplam 112 gün gemi adamı niteliğinde çalışmakta olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin sair, davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddine;
II- 854 sayılı Deniz İş Kanununun 2. maddesinin (B) bendinde, bir hizmet akdine dayanarak gemide çalışan kaptan, zabit ve tayfalarla diğer kimselere “gemiadamı” denileceği ifade edilmektedir. Bilirkişi raporunda belirtilen ve davacının gemiadamı olarak 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi kapsamında yararlanması gereken toplam itibari hizmet süresinin, kararda, “gemiadamı olarak çalışmakta olunan süre” olarak belirtilmiş olması;
III- Reddine karar verilen 2000 yılı öncesine yönelik istem yönünden ise;
Mahkemece, Gölcük Deniz Komutanlığına müzekkere yazılarak, gelen cevapta, belirtilen tarihlerle ilgili gemi adamlarını kayıt altına alan kişilerin, amir ve memurların isim listesine rastlanmadığı, ayrıca bu evrakların bulunmadığının mahkemeye bildirilmiş olması karşısında, davacının 01.01.2000 öncesine ait iddialarını ispatlayamadığından bu tarihten önceki döneme ilişkin talebinin reddine karar verildiği ifade edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi olup, bu tür davaların kamu düzenine ilişkin bulunmaları nedeniyle özel bir duyarlılıkla araştırma yapılarak delillerin gerektiğinde resen toplanması gerekir.
Davalı, işyerinden gönderilen cevabı nitelikteki yazı ile yetinilmeyip, resen belirlenecek işyeri çalışanlarının tanık olarak ifadesine başvurularak, davacının gemiadamı olarak çalıştığı ve yararlanması gereken itibari hizmet süreleri belirlenerek istemin hüküm altına alınası gerekir. Bu belirleme yapılırken, 2000 yılı sonrası işyeri kayıtlarında, denizde geçmiş süre olarak belirtilen sürelerle eş ya da benzer nicelikte, anılan maddeden yararlanmayı gerektirecek çalışmanın devam edip etmediği olgusu da gerektiğinde tanık anlatımlarıyla saptanmalı, diğer bilgilerle desteklenmesi karşısında, bu verilerde dikkate alınarak hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.…” gerekçesiyle, davalıların temyiz itirazları reddedilip, istemin reddine karar verilen 2000 yılı öncesine yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER: 1-Davacı vekili
2- Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itibari hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının davalı Bakanlığın Gölcük Donanma Komutanlığı işyerinde işe alındığı tarihten bu yana deniz işçisi yani gemi adamı olarak çalıştığını, yapılan hizmet akdi çerçevesinde devamlı ve dönüşümlü olarak denizde, römorkörlerde veya botlarda gemi adamı olarak görev yapmakta olduğunu, gemi adamı cüzdanına sahip olarak iş yerine de bu unvan ve nitelikte işçi olarak alındığını, hizmetinin geçtiği yer doğrudan deniz olup deniz işçisi yani gemi adamı olarak çalışmakta olduğunu ve çalışmasının tümünün denizde geçmesi nedeniyle 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 1. maddesine göre yapılan hizmet akdi çerçevesinde gemi adamı olarak çalıştığını, gemi adamı cüzdanı bulunduğunu, belirterek davacının 854 sayılı Kanun kapsamında gemi adamı niteliğinde çalışmakta olduğunun tespitine, 506 sayılı Kanun’un geçici 5/3-4 maddesi gereğince işe başladığı tarihten geçerli olarak itibari hizmet zammından yararlanmasının kabulüne, sataşmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Milli Savunma Bakanlığı vekili; davacı işçilerin 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamında gemi adamı niteliğinde çalıştığını iddia ettiğini, bir gemide hizmet akdine dayalı kaptan, zabit ve tayfalara diğer kimselere gemi adamı denildiğini, davacının gemi adamı olmadığını Gölcük Tersanesi Komutanlığı iş yerinde, 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamında gemi adamı niteliğinde çalışmadığını davacının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun Ek-5. maddesinden yararlanabilmesi için, hizmet akdini denizde ifa etmesi ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na tabi olarak çalışmasına bağlı olduğunu, davacının itibari hizmet zammından yararlanabilmesi için gemi adamı olmak, denizde çalışmak koşullarının birlikte gerçekleşmesinin zorunlu olduğunu, kanunda öngörülen denizde geçirilmesi gereken hizmetten amacın, geminin denizde seyir veya seferde olduğu süreler ile bunun uzantısı olarak geminin limanda bulunduğu sırada fiilen gemide görevli olarak geçirilen ve denizle bağlantının kopmadığı çalışmalar olduğunu, davacının açık denizde ve gemide, gemi adamı olarak hizmetini ifa etmediğinden 506 sayılı Kanun’un Ek-5. maddesi hükmünden yararlanması ve hizmet süresinin, her tam yıl için sigortalılık sürelerine 90 gün itibari hizmet süresi eklenmesinin mümkün olmadığını savunarak, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, itibari hizmet süresinden istifade edilmesi için sigortalıların gerek çalıştığı işyerinin, gerek hizmetin geçtiği yerin, gerekse yapığı işin kanunda öngörülen nitelikleri birlikte taşıması gerektiğinden; hizmetin mutlaka denizde geçmiş olması, ayrıca sigortalının gemi adamı, gemi ateşçisi, kömürcü yada dalgıç olarak görev yapmış olması şartı nedeniyle, davacının evvelemirde, 2098 sayılı Kanundan yararlanabilmesi için bu Kanun kapsamına giren bir işte çalıştığını, işverenden alacağı bir belge ile kanıtlaması gerektiğini ve bu belge ile anılan Kanun’dan yararlandırılmayıp ihtilaf yaratıldığı takdirde; kurumları aleyhine dava açma hakkına sahip olduğunu savunarak, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece, davacının tüm çalışma süresini deniz üzerinde geçirdiği, işlerinin tamamını deniz üzerinde yaptığı, davacının sürekli olarak çalışmalarını deniz üzerinde sürdürmesi nedeniyle denizin tüm menfi koşullarından etkilendiği gerekçesiyle; davacının davalı işyerinde geçen tüm çalışma süresi boyunca 854 sayılı Kanun gereğince gemi adamı niteliğinde çalıştığının ve 506 sayılı Kanun’un geçici 5/3 maddesi gereğince itibari hizmet süresinden yararlandırılması gerektiğinin tespitine dair verilen kararın taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından, eksik araştırma nedeni ile yapılan birinci bozması üzerine, yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında, davacı vekilince 29/11/2011 tarihli duruşmada 01/01/2000 tarihinden önceki döneme ait talebi atiye bıraktığını beyan etmiş ise de davalı tarafın davacının davasını kısmen atiye bırakmasını kabul etmemesi üzerine yapılan yargılama sonucu yerel mahkemece, “Gölcük Donanma Komutanlığı tarafından 01.01.2000 tarihi öncesi dönem ile ilgili gemi adamlarını kayıt altına alan kişilerin, amir ve memurların isim listesine rastlanmadığı, ayrıca bu evrakların bulunamadığı ve davacının 1/1/2000 tarihinden önceki iddiasını ispatlayamadığı” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 01.01.2000 öncesi döneme ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Verilen bu kararın da davacı vekili ile davalılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle ikinci kez bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, resen araştırmalar da dahil olmak üzere davacının Ocak 2000-Ocak 2004 tarihleri arasında 854 sayılı Kanun kapsamında toplam 112 gün gemi adamı niteliğinde çalışmakta olduğunun tespiti ile bu yöne ilişkin davasını kabul edip, diğer taleplerin ise delil yokluğundan esastan reddedildiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili ile davalılardan SGK vekili tarafından temyiz edilmektedir.
I-Davalı SGK vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre; Yerel Mahkemenin ilk kararı davacı vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş; ancak Özel Daire bozma ilamının ( I.) bendinde davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilerek karar davacı yararına bozulmuştur.
Yerel Mahkemenin direnmeye ilişkin kararını daha önce temyiz istemi reddedilerek hakkındaki hüküm kesinleşen davalılardan SGK vekili de temyize getirmiştir.
Ne var ki, davacı vekilinin, ilk hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece reddedilip, hakkındaki hüküm kesinleşmiş olmakla davalılardan SGK’nin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davalılardan SGK vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
II-Davacı vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede;
a)Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşme sırasında işin esasına geçilmeden önce, mahkemece, incelendiği belirtilen ancak dosya içersinde bulunmayan 2010/780 E sayılı dosya içersindeki müzekkere cevaplarının dosya içersine konulması için mahalline geri çevrilmesinin gerekli olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış olup, yerel mahkemece gelen cevapta 01.01.2000 tarihinden önceki döneme ait kayıt bulunmadığı cevabına göre sonuca gidildiği anlaşıldığından, dosyanın geri çevrilmesine gerek olmadığı 09.10.2013 gününde yapılan ilk görüşmede oybirliğiyle kabul edilerek ön sorun aşılmıştır.
b)İşin esasına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 7.maddesinde, bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı, bu Kanun ile mülga 2926 sayılı, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Kanunun Geçici 20.maddesinde yer alan sandıklara tâbi, sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık sürelerinin, tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirileceği yönündeki hükmün öngörülmüş olması ve kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, uyuşmazlığa uygulanacak olan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun EK.5.maddesinin 3395 sayılı Kanunla değişik biçiminde bir gemi adamı, gemi ateşçisi, kömürcü ve dalgıcın itibari hizmetten yararlanılabilmesi için çalışmalarının “denizde” geçirilmesinin koşul olduğu hükme bağlanmıştır.
Kanunda öngörülen denizde geçirilmesi gereken hizmetten amaç ise, geminin denizde seyir veya seferde olduğu süreler ile bunun uzantısı geminin limanda bulunduğu sırada, fiilen gemide görevli olarak geçirilen ve denizle bağlantının kopmadığı çalışmalar olduğunun kabul edilmesi gerektiği, aksi halde, kanun koyucunun böyle bir zorunluluğa gerek görmeyeceği ve gemide çalışanların koşulsuz itibari hizmetten yararlanabileceğini hükme bağlamasının gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.02.2001 gün ve 2001/21-20 E. 2001/110 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında yapılan değerlendirmede, dava konusu olayda; davacı sigortalının; 23.12.1996-01.01.2000 tarihleri arasındaki dönem yönünden, Mahkemece, geminin seferde veya limanda bulunduğu sırada; ne kadar süre gemide görev yaptığı veya fiili olarak çalıştığı, ne kadar sürenin ise gemi dışında, sosyal tesis veya başka bir yerde geçirildiği ile ilgili olarak, işyerinden gönderilen cevabı nitelikteki yazı ile yetinilmeyip, re’sen belirlenecek işyeri çalışanlarının tanık olarak ifadesine başvurularak, davacının gemiadamı olarak çalıştığı ve yararlanması gereken itibari hizmet süreleri belirlenerek istemin hüküm altına alınmasına ilişkin, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, davacının 01.01.2000 tarihi öncesi dönem yönünden istemini atiye terk etmiş olması nedeni ile atiye terk edilen dönem yönünden mahkemece araştırma yapılmasına gerek olmadığını ileri sürülmüş ise de; bu görüş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Davanın Geri Alınması” başlıklı 123. maddesi uyarınca, davacının, hüküm kesinleşinceye kadar ancak, davalının açık rızası ile davasını geri alabileceği düzenlemesi nedeniyle, davalı tarafın, davacının davasını kısmen atiye bırakmasını kabul etmediği, ayrıca davanın, kamu düzenine ilişkin ve re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu gerekçesiyle kurulun çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda;
1-(I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılardan SGK vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 09.10.2013 günü yapılan birinci görüşmede oybirliğiyle karar verildi.
2-(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.10.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.