“Davacılar vekili dava dilekçesinde; Ankara 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 15.10.2013 tarih ve 2003/605 esas, 2003/513 karar sayılı kararı ile Hacı Mustafa K. "nın akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanıp kendisine Seyide K."nın vasi atandığını, vesayetin devamı esnasında mahkemece kısıtlıya ait T.C.Ziraat Bankası Ulus Şubesi"ndeki vadeli hesapta bulunan 144.000,00 TL"nin T.C.Vakıflar Bankası Adliye Şubesi"ne aktarılması için yazı yazıldığını paranın bu yazı üzerine aktarıldığını ancak vadeli hesap açılmaksızın vadesiz hesapta tutularak zararın meydana gelmesine neden olunduğu gerekçesiyle vesayet organı görevlilerince verilen zararın T.C.Adalet Bakanlığı"ndan Türk Medeni Kanunu"nun 466. ve 468.maddeleri gereğince tahsilini talep etmiştir.
Türk Medeni Kanunu"nun 466.maddesinde vesayet organları ve vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer kişilerin bu görevlerini yerine getirirken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlü bulundukları, 467/1.maddesinde ise vasinin görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla vesayet altındaki kişiye verdiği zarardan sorumlu oldukları, 468/1 maddesinde de Devletin vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumlu olduğu gibi vasi, kayyım ve yasal danışmanlara tazmin ettirilemeyen zararlardan da sorumlu olacağı, 469.maddesinde ise vesayetle ilgili tazminat davalarının vesayet dairelerinin bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Görevin belirlenmesi ve niteliği" başlıklı 1.maddesi uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Aynı yasanın 114/1-c maddesi mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunu, 115.maddesi de mahkemece dava şartının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağını, mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verileceğini hükme bağlamıştır.
Her ne kadar yerel mahkemece 6110 sayılı kanunun geçici 2.maddesi uyarınca hakimlerin bir soruşturma veya kovuşturma veya dava ile ilgili olarak yaptıkları işlem yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle devlet aleyhine açılan tazminat davasının ilgili Yargıtay Dairesinde görüleceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de; belirtilen düzenleme genel niteliktedir. Türk Medeni Kanunu"nun 468. maddesindeki devletin sorumluluğuna ilişkin düzenleme vesayet işlerindeki devletin sorumluluğunu düzenlediğinden daha özel nitelikte bulunduğu için öncelikle uygulanmalıdır. Somut olayda; davacılar vekili dava dilekçesinde Türk Medeni Kanunu"nun 466. ve 468. maddeleri gereğince vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararların Devlet tarafından karşılanmasını istemiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; vesayetle ilgili tazminat davasının, vesayet dairelerinin bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden Dairemizce görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:
Yukarda açıklanan gerekçelerle;
1-Dairemizin görevli olmaması nedeniyle davanın usulden reddine,
2-Görevli mahkemenin vesayet dairelerinin bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi (Ankara) olduğuna, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin başvurusu üzerine dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, ”
Daire oybirliği ile verilen 12.03.2013 gün ve 2013/1-1 sayılı karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesi Başkanlığı tarafından bir yazıyla Kurulumuza gönderilmekle dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
Davacılar vekili Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 15.05.2007 harç tarihli dava dilekçesiyle 4721 sayılı TMK’nun 466’ıncı ve 468’inci maddelerine aykırı davranıldığını iddia ederek tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesi, “6110 sayılı Kanun’un geçici 2.maddesinde öngörülen, hakimlerin bir soruşturma kovuşturma veya dava ile ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle devlet aleyhine açılan tazminat davası Yargıtay İlgili Hukuk Dairesinde görülür” gerekçesi ile davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş ve söz konusu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacıların talebi üzerine dosya Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Başkanlığı’na gönderilmiş, adı geçen Daire 21.11.2012 gün ve 2012/63-57 sayılı kararında; tazminata konu olaylar vesayet makamının yaptığı işlemlerden kaynaklandığından, 6100 sayılı HMK’nun 47.maddesi gereğince dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş, verilen bu karar temyiz edilmeden kesinleştiğinden dosya görevli Yargıtay 18.Hukuk Dairesi Başkanlığı"na gönderilmiştir.
Yargıtay 18.Hukuk Dairesi ise 12.03.2013 gün ve 2013/1-1 sayılı karar ile “…Türk Medeni Kanunu"nun 466. ve 468.maddeleri gereğince vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararların Devlet tarafından karşılanması istendiğine göre, vesayetle ilgili tazminat davasının, vesayet dairelerinin bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir” gerekçesi ile görevsizlik kararı vermiş, bu karar da temyiz edilmeksizin 22.04.2013 gününde kesinleşmiştir. Mevcut durum karşısında temyiz edilmeksizin kesinleşen iki adet görevsizlik kararı bulunduğundan Yargıtay 18.Hukuk Dairesi Başkanlığı dosyayı yargı yeri belirlenmesi amacıyla resen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanlığı’na göndermiştir.
Somut olayda uyuşmazlık ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 18.Hukuk Dairesi ile yerel mahkeme arasında temyiz edilmeksizin kesinleşen kararlar nedeni ile ortaya çıkan görev uyuşmazlığının çözüm yerinin Hukuk Genel Kurulu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle bu konudaki yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 21.maddesinde; iki mahkemenin de görevsizlik kararı vermesi ve bu kararların kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, yargı yerinin belirlenmesi gerektiği, aynı Kanun’un 22.maddesinde ise iki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkemenin, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirleneceği düzenlenmiştir.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’na göre verdiği 21.01.2013 gün ve 1 sayılı kararına göre ise adli yargı içinde yargı yeri belirlenmesine ilişkin ihtilaflar nedeniyle yargı yeri belirlenmesi (merci tayini) davalarına bakma görevi Yargıtay 17.Hukuk Dairesine verilmiştir. Bu kararda bir ayrım yapılmaksızın “adli yargı” içindeki tüm merci tayini ihtilaflarına bakma görevi Yargıtay 17.Hukuk Dairesine verildiği anlaşılmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu’nun görevlerinin belirlendiği 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 15.Maddesine bakıldığında ise yargı yeri belirlenmesi görevinin bulunmadığı açıktır.
6100 sayılı HMK’nun 47.maddesinde; ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı devlet aleyhine açılan tazminat davasının Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve “ilk derece mahkemesi sıfatıyla” görüleceği; 4721 sayılı TMK 469.maddesinde ise; vesayetle ilgili tazminat ve diğer rücu davalarının vesayet dairelerinin bulunduğu yer asliye mahkemesinde görüleceği kabul edilmiştir.
Mevcut durum dikkate alındığında; Yargıtay 18.Hukuk Dairesi’nin verdiği görevsizlik kararının adli yargı içinde ilk derece mahkemesi sıfatıyla verildiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Mahkemelerin görevleri kanun ile belirlenebilir. Yargısal kararlar ile görevin belirlenmesi mümkün değildir. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 15.maddesine bakıldığında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun görevleri arasında “yargı yeri belirlenmesi” görevi bulunmamakta olup; bu görev, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’na istinaden alınan Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 21.01.2013 gün ve 1 sayılı kararı ile Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’ne verilmiştir. Sözü geçen kararda; adli yargı içinde yargı yeri belirlenmesi (merci tayini) davalarına bakma görevi Yargıtay 17.Hukuk dairesinin görevleri arasında sayıldığına ve ortada temyiz edilmeksizin kesinleşmiş iki adet ilk derece mahkemesi kararı bulunduğuna göre, yargı yeri belirlenmesi görevi Kurulumuza ait olmayıp, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’ne aittir.( 6100 sayılı HMK 21/1-c)
Görüşmeler sırasında; bir kısım üyeler Yargıtay 18.Hukuk Dairesi ile Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nin aynı düzeyde mahkemeler olmadıkları, bu bakımdan Yargıtay 18.Hukuk Dairesi ile Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesi arasında çıkan görev uyuşmazlığındaki yargı yeri belirlemesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun görevli olduğunu ileri sürmüşlerse de, bu görüş kurul çoğunluğu tarafından yukarıda belirtilen gerekçeler ile kabul edilmemiştir.
Bu nedenle yargı yeri belirlenmesinde Hukuk Genel Kurulu’nun görevi bulunmadığından dosyanın görevli mercie gönderilmek üzere Yargıtay 18.Hukuk Dairesi Başkanlığına geri çevrilmesi gerekmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın Yargıtay 18.Hukuk Dairesi Başkanlığı’na Geri Çevrilmesine, 23.10.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.