20. Hukuk Dairesi 2015/17069 E. , 2017/2681 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 19/06/2014 havale tarihli dava dilekçesi ile, müvekkilinin ... ili ... ilçesi ...köyü 341 parsel sayılı taşınmazı 01.10.2004 tarihinde iyi niyetle satın aldığını, müvekkilinin haricen bir kısmının tapusunun iptal edilerek orman vasfı ile Hazine adına kayıt yapıldığını öğrendiğini, tapudan gelen yazı cevabında ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/123 E.2008/431 K. sayılı kararı ile 6.967 m2"nin hükmen Hazine adına tescil edildiğinin bildirildiğini, müvekkilinin bu durumdan haberdar olmadığını, ifraz edilen bu kısım üzerinde müvekkiline ait zeytin ağaçlarının mevcut olduğunu, 4721 sayılı Kanunun 1007. maddesi hükmü uyarınca müvekkilinin uğradığı zararın davalı Hazineden karşılanmasını bildirerek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmak üzere dava tarihi itibarıyla bedeli ve taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarından ibaret muhdesatın bedeli olarak şimdilik 1.000 TL tazminatın faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş,13/04/2015 havale tarihli dava dilekçesi ile talep ettiği tazminat miktarını 172705,00.- TL"ye artırmış ıslah harcını da yatırmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulü ile; 172.705 TL"nin 18/06/2014 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir
Dava, TMK"nun 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tazminat istemine dayanak ...köyü 341 parsel sayılı taşınmazın 1982 yılında hükmen ... adına tescil edildiği, 1/10/2014 yılında davacının taşınmazı satış yolu ile edindiği, davacının taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın zeytin ağaçlı tarla vasfı ile 27360 m2 yüzölçümü ile kayıtlı olduğu ve taşınmaz üzerinde orman olduğuna dair bır kısıtlama olmadığı, daha sonra Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/123 E. - 2008/431 K. sayılı ilamıyla 341 parselin toplam 6967 m2 kısmının tapu kaydının iptaline, orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği, temyiz incelemesi yapılmaksızın 14/01/2009 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 18/06/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar
görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı).
Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Somut olaya gelince; ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazlar hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, satış yoluyla davacıya geçtiği bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur.
Nevar ki; mahkemece hüküm kurulurken bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda; çekişmeli taşınmazın net zirai gelir yöntemiyle dava tarihine göre belirlenen değeri esas alınmak sureti ile hüküm kurulmuştur.
Tapusu iptal edilen taşınmazların arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihi olan 2014 yılı resmi rakamları esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre hüküm kurulması doğru değildir.
O halde çekişmeli taşınmaz arazi niteliğinde olduğundan sulu-kuru olup olmadıkları, yerleşim alanına uzaklıkları, iklim şartları, toprak ve topoğrafik yapıları ve bölgelerindeki konumları gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmi verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak net gelir yöntemiyle tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihteki gerçek değerlerinin hesaplattırılması, bu şekilde tapusu iptal edilen tapu sahibinin oluşan gerçek zararının saptanması, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz bilirkişi kurul raporuna dayalı verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 30/03/2017 günü oy birliği ile karar verildi.