Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 1.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.06.2004 gün ve 2003/905-2004/408 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 27.03.2006 gün ve 2005/7532-2006/3094 sayılı ilamı ile; (“...Dava, icra takibine konu iki adet bonodan dolayı, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davalı vekili, kooperatifin inşaatını yaparken nakit sıkıntısına düşünce müvekkilinden borç para istediklerini, borç para karşılığı senet alındığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne, icra takip dosyasında takip konusu yapılan bonoların ve iş bu takibin iptaline, takip değeri 34.250.000.000.-TL.nin % 40’ı tazminatın takip kötüniyetli olduğundan davalıdan tahsili ile kooperatifçe ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava konusu bonoların ihdas nedeni hanesinde “nakden” ibaresi bulunmaktadır. Davalı, bononun borç para karşılığında düzenlendiğini savunmuş, davacı ise, karşılıksız olduğunu iddia etmiştir. Bonoların kooperatifi temsile yetkili çift imzayı ihtiva ettiği ihtilafsızdır. Bu durumda, bononun bedelsiz olduğunu iddia eden davacı, bu yöndeki iddiasını HUMK.nun 290 ncı maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlamakla yükümlüdür. Yazılı delil sunulamaması halinde ise, dava dilekçesinde “her türlü delil” denilerek yemin deliline de dayanılmış olduğundan, davacının davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir...”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 12.12.2007 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, davacı kooperatifin borçlusu olarak göründüğü iki adet bono nedeniyle borçlu bulunulmadığının tesbiti hususunda İİK.nun 72 nci maddesi uyarınca açılmış bulunan menfi tesbit davası olup, davacı taraf bonolar karşılığında kooperatife herhangi bir mal ve hizmet girişi olmadığı iddiasının yanı sıra, anasözleşmenin 6/5 nci maddesi uyarınca kooperatifin özel şahıslardan borç para almasının mümkün olmadığı iddiasını da ileri sürmüş, bonoların lehtarı olan davalı ise bonoların inşaat harcamaları için alınan borç paraya karşılık kendisine verildiğini savunmuştur.
Davacı kooperatifin anasözleşmesi “tip” anasözleşme olup, anasözleşmenin “Amaç ve faaliyetler” kenar başlıklı 6/5 maddesinde kooperatifin ancak finans kuruluşlarından kredi alabileceği öngörülmüştür. Davalı kooperatifin muhtelif genel kurul toplantılarında da aynı yönde kararlar alınmıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98 nci maddesi göndermesiyle kooperatifler hakkında da uygulanması gereken TTK.nun 137 nci maddesi “Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup, şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartıyla bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur.” hükmünü haiz olup, maddede ticaret ortaklıklarının medeni haklardan yararlanma ehliyeti düzenlenmiştir. Eski Ticaret Kanunu’nda böyle bir düzenleme bulunmamasına karşılık 6762 sayılı TTK. bu düzenleme ile ticaret ortaklıkların yararlanma hakkını kanuni istisnalar saklı kalmak kaydıyla şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çerçevesi ile sınırlandırılmış ve ultravires olarak nitelenen bu teoriye göre ortaklığın iştigal konusu dışında kalan işlerin ortaklığı bağlamayacağı öngörülmüştür. Doktrinde butlanın niteliği hususunda farklı görüşler mevcut olmakla birlikte HGK.nun (09.12.1998 tarih, 1998/11-863, 1998/895) emsal uyuşmazlıkla ilgili kararında da belirtildiği üzere kooperatifin böyle bir işleme icazet vermesi halinde işlemle bağlı sayılacağı kabul edilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere davacı kooperatif anasözleşmesinin “Amaç ve faaliyetler” başlıklı 6/5 maddesinde kooperatifin ancak finans kuruluşlarından borç alabileceği öngörüldüğünden ve 1163 sayılı Yasa’nın 3 ncü maddesi uyarınca bu anasözleşme tescil ve ilan edildiğinden, üçüncü kişilerin kooperatifin amacını ve konusunu bildiklerine ilişkin bir karine oluşur ve aksi üçüncü kişilerce iddia ve isbat edilmedikçe bu karine etkisini sürdürür. (Bkz. Aynı Görüş, G.Eriş, Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, 2.Baskı, Sh.1128). 1163 sayılı Yasa’nın 59/1 nci maddesi hükmüne göre de temsile yetkili kişiler ancak kooperatif namına onun amacının gerektirdiği hukuki işlemleri yapabileceklerinden kooperatifçe icazet sayılabilecek bir işlem yoksa davacı kooperatif yöneticilerinin imzaladığı bonolar kooperatif yönünden bağlayıcı olmayacaktır. Mahkemece bu yönde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bonolar karşılığında kooperatife her hangi bir para girişi saptanamadığı gibi, kooperatif kayıtlarında bonolarla ilgili bir kaydın da mevcut olmadığı anlaşılmış ve ayrıca da karşılıksız senetler düzenlemesi eylemini de içerecek şekilde kooperatif eski yöneticileri hakkında ceza davası açıldığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğinden kooperatif eski yöneticileri tarafından bu şekilde düzenlenmiş senetler bedelinin (872.244.580.000.-) TL olduğu anlaşılmaktadır. Davacı kooperatif tarafından eski yöneticilerce düzenlenen ve lehtarı tarafından üyelik için ödenen ve üye yapılmaması nedeniyle ödemenin iadesi amacıyla düzenlendiği iddia olunan bono nedeniyle açılan menfi tesbit davası yerel mahkemece kabul edilmiş ve yüksek özel Dairenin gerekçe ekleyerek (16.05.2005 tarih, 2004/10065 Esas 2005/5531 Karar sayılı ilamıyla bu kararı onadığı ve onama gerekçesinde bono karşılığı nakit girişi olmadığına değinilmiştir. Kooperatifler yöneticilerinin üyelik karşılığı ödeme kabul etmesinin kooperatifin amacı ve faaliyeti kapsamında kaldığı ve dolayısıyla TTK.nun 137 nci maddesi uyarınca bir butlan halinin sözkonusu olmamasına rağmen anılan kararın onanmasına karşın, TTK.nun 137 nci maddesinin uygulanmasını gerektirir, işbu davada verilen kararın Yüksek Özel Dairece bozulması yargı kararlarına olan güveni de sarsacaktır. Yüksek Özel Dairenin bozma kararı ve bunu benimseyen sayın çoğunluk kararı ancak geçerli bulunan kambiyo senetleri ile ilgili bedelsizlik iddialarında nazara alınabilecek bir husus olduğundan ve dava konusu olayda bonoların kooperatif yönünden bağlayıcı olmaması sebebiyle dava konusu olayda uygulanamayacağından ve bu nedenlerle de yerel mahkeme kararının onanması gerektiğinden, sayın çoğunluk bozma kararına karşıyız.