Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/19697
Karar No: 2017/711
Karar Tarihi: 06.02.2017

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/19697 Esas 2017/711 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/19697 E.  ,  2017/711 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, ehliyetsizlik, aldatma(hile) ve aşırı yararlanma(gabin) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı 1932 doğumlu olup çok yaşlı ve hasta olduğunu, davalı ile dava dışı babasının kendisini kandırarak çok değerli 326 ve 586 parsel sayılı taşınmazlarını 3.000-TL bedelle satın aldıklarını, taşınmazların davalı ... adına kaydettirildiğini, akitte satış bedelinin 4.500.-TL olarak gösterildiğini, düşüncesizliği, yaşlılığı, gözlerinin iyi görmemesi ve tecrübesizliğinden faydalanıldığını, okuma yazması olmadığı halde satış işleminde “okunarak ve okutularak” ibaresinin geçtiğini, her iki taşınmazın da köy içinde ev yapmaya çok uygun kıymetli yerler olduğunu, davalı ve babasının aşırı yararlanma isteği ile birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptaline ve adına tescile karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, satış işleminden önce davacının akıl sağlığının yerinde olduğuna dair sağlık raporu alındığını, davacıya satış bedeli olan 4.500-TL"nin ödendiğini, dava konusu taşınmazların hayvan otlatmak için kullanılan yerler olup, kıymetli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; gabin hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davanın kısmen kabulü ile 326 parsel yönünden davanın reddine, 586 parsel bakımından ise kanıtlanan davanın kabulüne tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, satış bedeli olan 2.500-TL"nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiştir.


    ./..


    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1932 doğumlu olan davacının 21/09/2012 tarih ve 7903 yevmiye numaralı resmi satış senedi ile 326 parsel sayılı taşınmazını 2.000-TL, 586 parsel sayılı taşınmazını ise 2.500-TL bedelle davalıya temlik ettiği, işlem tarihi itibariyle davacının 80 yaşında olduğu, temlik tarihinden kısa bir süre sonra 03.12.2012 tarihinde... Cumhuriyet Başsavcılığı’na davalı ve babası hakkında şikayete bulunduğu, davacının... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/845 Esas sayılı dava sonucu Türk Medeni Kanunu 405/1. maddesi uyarınca kısıtlandığı ve oğlu Şevket Tuncel’in kendisine vasi olarak atandığı, vasinin de vesayet makamından husumete izin kararı alarak eldeki davaya devam ettiği, davacı yaşlılık ve hastalığı nedeniyle gözlerinin iyi görmemesi ve kulaklarının çok az işitmesinden faydalanılarak aldatıldığını iddia ederek ehliyetsizlik, hile ve gabin iddiasına dayanarak eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir.
    Ne var ki; dayanılan nedenlerden birinin hukuki ehliyetsizlik olması halinde kamu düzeniyle ilgili bulunması ve hukuki ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere; Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, TMK"nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
    ../...

    Bu durumda, toplanan ve toplanacak tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafiklerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
    Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK"nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
    Ne var ki; mahkemece ehliyetsizlik yönünden yukarda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde hükme yeterli bir soruşturma yapılmadığı ve Adli Tıp Kurumu 4. ihtisas Kurulundan rapor alınmadığı görülmektedir.
    Hâl böyle olunca, öncelikle ehliyetsizlik yönünden toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilip tereddüte mahal vermeyecek biçimde belirleme yapılması, davacının işlemin yapıldığı 21/09/2012 tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması, ehliyetsiz olmadığının saptanması halinde davada dayanılan diğer hukuki nedenler üzerinde durulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilmesi doğru değildir.
    Kabule göre de aynı işlemle 326 ve 586 parsel sayılı iki adet taşınmaz davalıya temlik edilmesine karşın davacının iradesi bölünerek taşınmazlardan biri hakkında kabul, diğeri hakkında red kararı verilmesi de isabetli değildir.
    Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi