Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1221
Karar No: 2019/642
Karar Tarihi: 30.05.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1221 Esas 2019/642 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1221 E.  ,  2019/642 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.04.2013 tarihli ve 2010/400 E., 2013/125 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.12.2013 tarihli ve 2013/12775 E., 2013/17827 K. sayılı kararı ile:
    "... Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil ile bedel isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan deliller ile tarafların ortak miras bırakanları Zülfikar Kasa"nın, 741 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını davalı oğluna diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiği saptanmak suretiyle davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Ne var ki; eldeki davanın konusu miras bırakan tarafından davalıya yapılan 01.03.1993 tarihli akitle temlik edilen 1/2 paydır. Bu pay üzerinden davacıların yasal miras payları oranında iptal ve tescil karar verilmesi gerekirken, HUMK."nın 74. maddesi (HMK"nın 26. maddesi) gözardı edilerek talep aşılmak suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir..."
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile bedel isteklerine ilişkindir.
    Davacılar vekili, tarafların ortak miras bırakanı ..."nın 02.08.2007 tarihinde vefat ettiğini, çekişmeye konu 741 parselin 1/2 payının öteden beri miras bırakan adına, 1/2 payının da miras bırakanın babası adına kayıtlı iken babası Rüstem"in ölümü ile bu payın da ..."ya kaldığını, miras bırakanın ise sahip olduğu 1/2 payı davalı oğlu Abdülhadi Kasa"ya devrettiğini, devir işlemi her ne kadar tapuda satış olarak gösterilmiş ise de gerçekte hibe olduğunu ve diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak gerçekleştirildiğini, davalının bir bedel ödemesinin mümkün olmadığını, davacıların mahfuz hisselerinin de zedelendiğini ileri sürerek, davalıya yapılan 1/2 pay satışının iptaline, tenkis taleplerinin kabulüne, davalının tapuda üçüncü kişilere pay devretmesi nedeniyle tapu kaydında payı bulunmaması hâlinde ise davacıların miras payları oranında güncel bedelin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemenin talebi üzerine de davacılar vekili davadaki talebini açıkladığı dilekçesinde; davalının üçüncü kişilere satış suretiyle devrettiği paylara karşılık davacıların miras payları oranında bedele, tapuda davalı üzerinde kayıtlı pay bakımından da miras payları oranında tapu iptali ve tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, satışın 01.03.1993 tarihinde yapıldığını ve bütün mirasçıların bu durumu bildiğini, mal kaçırma amacının bulunmadığını, murisin ihtiyacı nedeniyle sadece davalıya değil üçüncü kişilere de dükkan ve daire sattığını, borçlarını ödeyip hacca ve umreye gittiğini, yapılan temlikin gerçek bir satış olduğunu belirterek, reddi gerektiğini savunmuştur.
    Yerel mahkemece, tanık beyanlarına göre mali durumu iyi olan murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığı, davalının da alım gücü bulunmadığı gibi tapudaki satış bedeli ile tespit edilen gerçek bedel arasında aşırı bir oransızlık bulunduğu, bu durumda miras bırakanın yaptığı pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davacıların talebinin de tapu iptali ve tescil ile miras payının bulunmaması hâlinde bedelin tahsiline ilişkin olduğu gerekçesiyle; tapuda davalı adına kayıtlı 47/148 pay ile muris adına kayıtlı iken ölümü ile mirasçılarına intikal eden 31/148 paydan davalıya miras payına göre intikal edecek 31/592 pay bulunduğu, bu durumda davalının mevcut pay toplamının 219/592 yaptığından bahisle bu payın iptali ile davacılar adına miras payları oranında tesciline, eksik kalan 2,99/592 pay yönünden de dava tarihi itibariyle bu payın değeri olan 3.535,47TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
    Mahkemece, dava dilekçesindeki taleplere göre önceki hükümde talep aşımı bulunmadığı gibi temlikin muvazaalı olduğu kanıtlandığına göre davalının davadan önce elinden çıkardığı payların kendisine aynı taşınmazda muristen intikal edecek olan paydan tamamlanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece kurulan tapu iptali ve tescil hükmünde, davanın konusu ve iptaline karar verilen paylar gözetildiğinde talep aşımının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki; dava dilekçesinde ortak miras bırakan ... tarafından davalıya 01.03.1993 tarihli akitle yapılan 1/2 pay temlikinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek eldeki dava açılmış, mahkemece de iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olup, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu noktasında yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Uyuşmazlık, mirasbırakan tarafından yapılan temlikten sonra davalının taşınmazdaki 1/2 paydan 15/148 payı 03.08.2009 tarihinde dava dışı Adnan Kılıç"a, kalan paydan da 3/37 payı dava dışı Faruk Işık"a temlik etmesi nedeniyle eksilen bu paylar yerine mirasbırakan adına aynı taşınmazda kayıtlı bulunan ve ölümü ile davalıya miras yoluyla intikal eden pay eklenmek ve yine eksik kalan kısmın da değeri hesaplanmak suretiyle hüküm kurulmuş olmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere, medeni usul hukuku alanında yıllar boyunca süren uygulamalar neticesinde doğru ve adil bir yargılama için bazı temel ilkeler kabul edilmiştir. Bir davanın gerek tarafları gerekse mahkeme için bağlayıcı olan ve yargılamaya yön veren bu ilkeler, mahkemelerde sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesini sağlayan en temel unsurlardır. Bu kuralların yargılamanın her kesitinde gözetilmesi, hatta usul hükümleri yorumlanırken bu ilkelere aykırı ve onlarla çelişkili olacak şekilde yorum yapılmaması gerekir.
    Medeni yargılama hukukuna hakim olan ilkelerin bir bölümü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (HMK) açık olarak düzenlenmiş ve 24. maddesinde "tasarruf ilkesi"ne, 26. maddesinde ise "taleple bağlılık ilkesi"ne yer verilmiştir.
    Özel hukuk, taraflara kendi hakları üzerinde tasarruf yetkisi ve imkânı vermiştir. Özel hukuktan kaynaklanan tasarruf yetkisi, uyuşmazlıktan önce başlayıp uyuşmazlığın yargı organına intikal ettiği ve onun önünde görüldüğü anda da devam eder. Hak sahibi, uyuşmazlık konusu hakkını dava edip etmemekte, dava ettikten sonra davalı ile yargılama içinde ya da dışında uzlaşmakta, arabulucuya gitmekte, sulh olmakta veya açtığı davadan feragat etmekte serbesttir. Taraflar uyuşmazlığı başlatmak, uyuşmazlık konusunu belirlemek ve uyuşmazlığı sürdürmek veya sona erdirmek hakkına sahiptirler (Pekcanıtez/Atalay/Özekes.: Medeni Usul Hukuku, İstanbul, Mart 2017, C.I, s. 783). HMK"nın 24. maddesinde düzenlenen "tasarruf ilkesi" kapsamında; dava açma konusundaki inisiyatif davacıya ait olduğu gibi taraflar dava üzerinde tümüyle tasarruf edebilme, dava konusunu (müddeabihi) belirleme, dilekçeler vermek suretiyle davaya etki etme ve mahkemenin karar vermesine gerek kalmadan davayı sona erdiren işlemleri yapabilme yetkisine sahiplerdir. Tasarruf ilkesi nedeniyle hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe, kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz (HMK m. 24/2).
    Tasarruf ilkesi gereğince davacının, davasını açarken talep ettiği hukuki korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 6100 sayılı HMK"nın "dava dilekçesinin içeriği" ile ilgili düzenleme içeren 119/1. maddesinin (d) bendinde; "davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri", (ğ) bendinde ise "açık bir şekilde talep sonucu" dava dilekçesinde yer alması gereken unsurlar arasında sayılmıştır. Dava dilekçesinde talep sonucunun bulunmaması durumunda, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır (HMK m. 119/2).
    Tasarruf ilkesinin bir görünümü olan taleple bağlılık ilkesi ise hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği anlamına gelmektedir. Bu ilke 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesinde;
    "(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
    (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, dava konusunu (müddeabihi) davacı belirler. Mahkeme ancak davacı tarafından belirlenen konuda karar verebilir. Davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Mahkemece talepten daha azına karar verilebilir ise de dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin davayı aydınlatma ödevi (HMK. m. 31) kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
    Açıklanan tüm bu yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, eldeki davanın konusunu 741 parsel sayılı taşınmazda miras bırakan Zülfikar Kasa tarafından davalı oğlu Abdülhadi Kasa"ya 01.03.1992 tarihli akitle satış suretiyle temlik edilen 1/2 pay oluşturmaktadır. Davacılar da gerek dava dilekçesinde gerekse yargılama sırasında sundukları ve talep sonucunu açıkladıkları dilekçede 1/2 paydan halen tapuda davalı adına kayıtlı olan pay bakımından miras payları oranında tapu iptali ve tescil, davalının dava dışı kişilere sattığı paylar bakımından ise yine miras payları oranında bedel isteminde bulunmuşlardır. Bu nedenle yerel mahkemece 6100 sayılı HMK"nın 26. (mülga HUMK"nın 74.) maddesi gözetilerek eldeki davanın konusu hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davalı tarafından üçüncü kişilere satılan paylar hakkındaki bedel talebi yerine talep dışına çıkılarak aynı taşınmazda mirasbırakandan verasette iştirak hâlinde mirasçılarına ve davalıya miras yoluyla intikal eden, dolayısıyla dava konusu olmayan pay hakkında iptal ve tescile, bu şekilde 1/2 paydan eksik kalan kısım bakımından da bedele hükmedilmiş olması usul ve yasaya uygun değildir.
    Hâl böyle olunca, yerel mahkemece verilen direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi