14. Hukuk Dairesi 2016/3862 E. , 2017/5119 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.08.2014 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davalı ..., davanın reddini savunmuş; diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait 132 ada 76 parsel lehine davalılara ait aynı yer 74 ve 73 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine fen bilirkişilerinin 08.06.2015 tarihli raporunda 6. alternatif olarak J, K, L harfleriyle gösterilen toplam 269,13 m2"lik alan üzerinde geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar ... ve ... vekili vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre bir kısım davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalar, ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin bu tür davalarda, davanın niteliği gereği, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Somut olaya gelince, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, davacıya ait 132 ada 76 parsel lehine en uygun ve en masrafsız güzergah olması nedeniyle davalılara ait aynı yer 74 ve 73 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde geçit hakkı kurulmasına karar verilmesi yerinde ise de verilen hüküm HMK"nun 297/2. maddesi uyarınca infaza elverişli değildir. Zira mahkemece, davacı tarafından depo edilen geçit bedeliyle ilgili bir karar verilmediği gibi kurulacak geçidin ne kadar genişlikte olacağı da hükümde belirtilmemiş; hal böyle olunca, HMK"nun 297/2. maddesine aykırı olarak infaza elverişli olmayan şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bunun yanısıra, davanın niteliği gereği yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılması gerekirken davalılardan alınmasına karar verilmesi de doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.