Esas No: 2007/3-916
Karar No: 2007/934
Karar Tarihi: 05.12.2007
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/3-916 Esas 2007/934 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/04/2007
NUMARASI : 2007/202-2007/736
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Sulh 7.Hukuk Mahkemesince “davanın reddine” dair verilen 11.05.2006 gün ve 2006/170-712 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.10.2006 gün ve 2006/12968-13578 sayılı ilamı ile ;(...Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili, .. Holding A.Ş. Yönetim Kurulunun 23.12.2003 tarihli kararı ile “sadece pazarlama işletmesinde uygulanan ve bütçe ile belirlenen satış hedeflerinin gerçekleşme düzeyine göre personele prim ödenmesini öngören pazarlama işletmesi prim esaslarının değiştirilerek, müvekkili kuruluşun Yönetim Kurulu kararı ile, Sözleşmeli Personel Yönetmeliğinin 134.maddesi dahilinde performans esasına dayalı olarak, 2004 yılı için ödenmesine karar verdiği prim ödemelerinin, Yüksek Denetleme Kurulu’nun 23.6.2004 tarih ve 818 sayılı yazısı uyarınca (mevzuata aykırı bulunduğundan), tüm personelden geri alınmasına karar verildiğini; davalıya ödenen prim tutarı olan 1.717.76 YTL alacağın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, davanın süresinde açılmadığını, 16.1.2004 tarihinde emekli olduğunu, davacı idarenin kendi aldığı bir kararla yaptığı ödemeleri geri istemesinin yasal dayanağı bulunmadığını, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi davalı için kazanılmış bir hak söz konusu olduğunu savunarak, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, “... idarenin yanlış şart tasarrufu ile yapılan ödemenin ancak iptal davası açma süresi içinde geri istenebileceğini, bu süre geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiği gözetilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davacı kurum; sözleşmeli personel yönetmeliğinin 134.üncü maddesine istinaden, performans esasına dayalı olarak Holding’in tüm personeline tek bir prim esasına göre prim verilmesini öngören yönetim kurulu kararının, Yüksek Denetleme Kurulu tarafından mevzuata aykırı bulunması nedeniyle; uygulamadan kaldırılmasına ve karar gereğince personele ödenen primlerin, ödeme öncesinde alınmış bulunan taahhütnameler çerçevesinde, geri alınmasına karar verildiğinden; davalıya ödenen primin tahsiline yönelik bu davayı açmıştır.
Davalı, aldığı primden önce verdiği taahhütname başlıklı belgede; “.. Holding Yönetim Kurulunun 23.12.2003 tarih, 25/85 sayılı kararı uyarınca tarafına ödenecek primin müktesep hakkım sayılmayacağını, yetkili merciler tarafından prim ödemesinin yürürlükten kaldırılması halinde, almış olduğum prim ödemelerinin halen doğmuş ve ileride doğacak her türlü istihkaklarından Holding Yönetiminin uygun göreceği şekilde kesilmesine muvafakat ettiğimi ...“ diyerek, ödenecek primin geri alınabileceğini kabul etmiş durumdadır. 0 halde, davalının aldığı prim avans niteliğindedir. Prim ödenmesine ilişkin alınan yönetim kurulu kararı Yüksek Denetleme Kurulu tarafından mevzuata uygun bulunmadığından yürürlükten kaldırılmış olmasına göre, gerçekleşememiş alacağa ilişkin verilen avans niteliğindeki primin; sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdadı mümkün bulunmaktadır.
Mahkemece, yapılan ödemenin haksız iktisap kuralları çerçevesinde istenip istenemeyeceği tartışılmadan bu konuda araştırma ve inceleme yapılmadan yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı ... Holding A.Ş. vekili, davacı şirketin, Bakanlar Kurulu" nun 30.10.1987 tarih ve 19619 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan 11.9.1987 tarih ve 87/12184 sayılı kararıyla özelleştirme kapsamına alındığını, sermayesinin tamamının devlete ait olduğunu, 4046 Sayılı Özelleştirme Kanunu kapsamında bulunduğunu, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na bağlı olduğunu, personel ücretlerinin ve diğer özlük haklarının tespiti konusunda Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu kararlarına; bunların uygulamaları ile ilgili olarak da Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu denetimine tabi bulunduğunu; Davacı Holding Yönetim Kurulunun 23.12.2003 tarih, 25/85 sayılı kararı ile, Sözleşmeli Personel Yönetmeliği’nin 134. maddesi dahilinde performans esasına dayalı olarak 2004 yılı başından itibaren 15 Ocak ve 15 Temmuzda ödenmek üzere yürürlüğe konulan ‘Prim Ödeme Esasları’ gereğince,15.1.2004 tarihinde görevde olan tüm personele bir aylık tutarında prim ödemeleri yapıldığını, ancak, Yüksek Denetleme Kurulu" nun 23.6.2004 tarihli yazısı uyarınca, davacı Yönetim Kurulunun 30.6.2004 tarih ve 10/34 sayılı kararı ile, prim ödemelerine ilişkin uygulamaya son verildiğini, bilahare Yönetim Kurulu"nun 1.3.2005 tarihli kararı ile, Yüksek Denetleme Kurulu"nun temennileri doğrultusunda ‘Prim Ödeme Esasları’ nın yürürlükten kaldırılmasına ve tüm personelden, ödemelerden önce alınan taahhütnameler çerçevesinde, ödenen primlerin geri alınmasına karar verildiğini; Davalının da anılan prim ödemesinden yararlandığını, bilahare emekli olduğunu; davalıya 15.01.2004 tarihinde ödenen prim tutarını geri ödemesi konusunda 18.11.2005 tarihli yazı gönderildiğini, ancak davalının ödeme yapmadığını; kendisine yapılan ödemenin dayanağını oluşturan kararların ortadan kalkması ve ortaya çıkan yeni hukuki durum karşısında, davalının emsallerinden fazla ve haksız bir prim almış hale geldiğini ileri sürerek ve aynı primi alıp da emekli olmayan diğer personele yapılan ödemelerin maaştan kesme yöntemi ile tahsil edildiğini belirterek; 1.717,76 YTL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, zamanaşımı definde bulunmuş ve 16 Ocak 2004 tarihinde emekli olduğunu, yılda iki kez 15 Ocak ve 15 Temmuz günlerinde ödenen ikramiyeden 16 Ocak’ta emekli olduğu için yararlandığını, yapılan ödemenin mevzuata uygun olduğunu, Başbakanlık YDK’nun prim ödemelerinin durdurulmasını temenni ettiğini, bu kararın temenni olup bağlayıcı olmadığını, Yargıtay’ın 27.01.1973 tarih ve 1972/6 E.-1973/2 K.sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca ödenen primin idari dava açma süresi içinde geri istenmemesi nedeniyle artık müktesep hak oluşturduğunu, ayrıca taahhütnamenin de, imzalamasa, prim alamayacağı için idari zorlamayla ve rızası dışında imzalandığından, 06.06.1951 gün ve 1945/11 E-1951/4 K. Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince geçersiz olduğunu, primlerin geri istenemeyeceğine ilişkin emsal mahkeme kararlarının Yargıtay’ca onandığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece verilen; “Dava, fazla ödendiği belirtilen prim tutarının tahsili istemine ilişkindir. Açıklanan olguları iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve dosya içeriği tüm kağıtlar doğruladığından, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 27.01.1973 tarih ve 1972/6 Esas, 1973/2 Karar sayılı içtihadı doğrultusunda, yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi de sebebiyet vermemiş olmak kaydı ile, idarenin yanlış şart tasarrufunu, ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmış ise dava sonuna kadar geriye yürür şekilde geri alabileceği, bu geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geriye alınamayacağı, bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi kanaatine varılmıştır.”gerekçesine dayalı, davanın reddine dair karar Özel Dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; Yerel Mahkeme, gerekçesini tekrar ederek ve genişleterek, ayrıca, özel dairece onanan kararların varlığına da dayanarak, önceki kararında direnmiş; direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı Holding bünyesinde sözleşmeli personel olarak çalıştığı dönemde, davalıya, davacı tarafından 15.01.2004 tarihinde prim ödendiği; bu ödemeden önce davalıdan “Sümer Holding’in aylık ücretimde, 01.01.2004-30.06.2004 dönemi için %6, 01.07.2004-31.12.2004 dönemi için % 6 oranında sağlayacağı artışın müktesep hakkım sayılmayacağını, yetkili mercilerin adı geçen Holding personeli ile ilgili anılan dönemler için kararlaştıracağı zammın %6 dan az olması durumunda farkın halen doğmuş ve ileride doğacak her türlü istihkaklarımdan Holding Yönetiminin uygun göreceği şekilde kesilmesine muvafakat ettiğimi, Holding’den ayrılmam durumunda yine farkın Holding’deki alacaklarıma mahsup edilmesini kabul ettiğimi, Holding’de alacağım bulunmaması halinde Mahkemeden ve icradan bir sonuç alınmasını beklemeden farkı def’aten ve nakden ödeyeceğimi gayri kabil-i rücu kabul, beyan ve taahhüt ederim.” Şeklindeki beyan ve taahhüdü içeren tarihsiz ve matbu bir taahhütname alındığı, bilahare davalının 16.01.2004 tarihinde emekliye ayrıldığı çekişmesizdir.
Davalıya yapılan prim ödemesinin dayanağını, Sümer Holding A.Ş. Sözleşmeli Personel Yönetmeliği’nin 134. maddesindeki “Personele, Sümerbank Holding A.Ş. Yönetim Kurulunca belirlenecek esaslara göre prim ödenebilir” hükmüne istinaden yürürlüğe konulmuş olan “Sümer Holding A.Ş. Prim Ödeme Esasları” oluşturmaktadır.
Bu Esaslar’ın, konuya ilişkin hükmü, aynen;
“Holdingimizde Sözleşmeli Personel Yönetmeliği Hükümlerine göre sözleşmeli statüde çalışan personele başarı, gayret ve verimliliği arttırmak amacıyla 2 aylık ücret tutarında olmak üzere aşağıdaki esaslar dahilinde prim ödenir.
1) Prim ödeme tarihleri 15 Ocak ve 15 Temmuz’dur.
2) Prim yıl içinde çalışan personele yıl sonuna kadar çalışmış kabul edilerek ödenir. istifa, başka bir kuruluşa nakli veya askerlik nedenleriyle görevlerinden ayrılanlar ile müstafi addedilenlerin primleri, ayrılış tarihleri itibariyle fiilen çalıştıkları süre esas alınarak yeniden hesaplanır. Aradaki fark tahsil ve tediye olunur. Ancak, emeklilik ve ölüm nedeniyle ayrılmalarda ödenmiş bulunan prim geri alınmaz…” şeklindedir.
Davacı Sümer Holding A.Ş.Yönetim Kurulu’nun; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nca gönderilen 23.6.2004 tarihli yazı uyarınca, önce, prim ödemesi uygulamasına son verilmesi yönündeki 30.06.2004 günlü; ardından da, ödenen primlerin geri alınmasına ve bu işlemlerin yerine getirilmesi hususunda Genel Müdürlük makamının yetkili kılınmasına ilişkin 1.3.2005 günlü kararı aldığı; bu karar çerçevesinde, ödenmiş olan primin, ödemeden sonra emekliye ayrılan davalıdan bir yazıyla geri istenildiği, ödeme yapılmaması üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan duruma göre; davalıya ödenen dava konusu primin dayanağı durumundaki “Sümer Holding A.Ş. Prim Ödeme Esasları”; davacıya ait Sözleşmeli Personel Yönetmeliği’nin metni yukarıda bulunan 134.maddesindeki açık yetki hükmüne dayanılarak yürürlüğe konulmuştur.
Anılan Esaslar’ın; yürürlüğe koyan makamın yetkisizliği yahut, içeriğinin dayanak Yönetmeliğe uygun bulunmaması veya başka bir nedenle hukuka aykırı olduğu yolunda herhangi bir iddia ileri sürülmemiştir.
Hal böyle olunca, prim ödemesine dayanak oluşturan “Sümer Holding A.Ş. Prim Ödeme Esasları” nın, yetkili organ tarafından ve dayanak normun içerik konusunda tanıdığı düzenleme yetkisi kullanılmak suretiyle yürürlüğe konulduğunun kabulü zorunludur.
Davalıya yapılmış olan ve eldeki davaya konu edilen prim ödemesinin; ödeme tarihi, miktar ve davalının statüsü itibariyle söz konusu Esaslar’a herhangi bir aykırılık taşımadığı da çekişmesizdir.
O halde, ortada, yapıldığı tarihteki durum itibariyle hukuka uygunluğu tartışmasız olan bir ödeme bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle, dava konusu primin davalıya ödenmesi, davacının hukuka uygun bir tasarrufu niteliğindedir.
Kural olarak, bir idari tasarruf sonradan idare tarafından geri alınabilir. Ancak, bu geri alma, esas itibariyle, ancak o tasarrufun geri alma tarihinden sonraki dönemde uygulanmasının önlenmesi veya farklı bir şekilde uygulanmasının sağlanması amacına yönelik olabilir. Hukuka uygun bir idari tasarrufun geçmişe dönük olarak ve uygulandığı dönemde ilgilileri yönünden oluşmuş hakları etkileyecek şekilde geri alınması, hukuken mümkün değildir.
Direnme kararında dayanılan, 27.1.1973 gün ve 1972/6 esas, 1973/2 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, esas itibariyle idarenin yanlış (hukuka uygun bulunmayan) tasarruflarının geri alınmasına ilişkin olup, hukuka uygun bir tasarrufa dayalı ödemenin geri alınması istemini içeren eldeki davaya konu uyuşmazlıkla doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. Ne var ki; anılan karar da, idarenin yanlış tasarrufuna dayalı geri alma haklarının dahi belirli bir süreyle sınırlı bulunduğu yönündeki bir saptamayı içerdiğinden, somut olaydaki uyuşmazlığın çözümü sırasında gözönünde bulundurulmasında yarar vardır. Anılan karara göre, yanlış tasarrufun dahi geçmişe etkili şekilde geri alınabilmesi, ancak belirli sürelere uyulmak koşuluyla mümkündür; süre geçtikten sonraki geri alma işlemi geçmişe etkili olamaz ve geri alma tarihine kadar doğmuş olan durumların kazanılmış hak olarak tanınması gerekir.
Somut olayda ise, ortada, hukuka uygun bir idari tasarruf bulunmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere, idarenin hukuka uygun bir tasarrufunu sonradan geri almasına herhangi bir hukuki engel mevcut değildir ve ilgililer, salt geri alınan tasarrufun hukuka uygun bulunmasına dayanarak, gelecekte o tasarrufun kendilerine sağlayabileceği hakları idareden isteyemezler. Ancak idare de, geri aldığı hukuka uygun tasarruf çerçevesinde doğmuş, gerçekleşmiş hakları, kazanılmış hak olarak tanımak zorundadır; geri alma işlemini geçmişe yürütüp, bu hakları geri isteyemez.
Ödemeden önce davalıdan alınan taahhütnameye gelince: Yukarıda değinildiği gibi, davacı tarafından, dava konusu ödemeden önce davalıdan tarihsiz ve matbu bir taahhütname alınmıştır. Yargıtay uygulamasında, işveren karşısında daha zayıf ve güçsüz durumda bulunan bir çalışanın, işverence sağlanması muhtemel bir mali hakka kavuşmadan önce, o hakkın ön koşulu olarak kendisinden istenilen böylesi bir taahhütnameyi gerçek ve özgür bir iradeyle imzalamış olamayacağı benimsenmekte ve bu nedenle de, bu tür taahhütnamelere geçerlilik tanınmamaktadır.
Bu durumda, görülmekte olan davadaki alacak isteminin konusunu oluşturan, davacı tarafından davalıya yapılmış olan ödemenin; gerek dayanağı, gerek içeriği ve gerekse davalının statüsü itibariyle bütünüyle hukuka uygun bulunduğunun, davalının imzasını taşıyan taahhütnameye hukuken geçerlilik tanınamayacağının, dolayısıyla da, davanın reddi gerektiğinin kabulü zorunludur.
Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.02.2007 gün ve 2007/3-87 E.2007/86 K; 28.02.2007 gün ve 2007/3-88 E.2007/87 K.; 17.10.2007 gün ve 2007/3-672 E. 2007/727 K.sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı, davanın reddine dair kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 05.12.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.