14. Hukuk Dairesi 2016/15211 E. , 2017/5085 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.03.2013 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 3179 ada 2 parsel sayılı taşınmazın aynen taksimini olmadığı halde satılarak ortaklığın giderilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazdaki binanın davalıya ait olduğunu, buna göre karar verilmesi gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne 3179 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın satılarak giderilmesine, satış bedelinin % 70"inin (arsa payı + bina) davalıya, % 30"unun ise davacıya ödenmesine karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine hükmün, Dairemizin 11.01.2016 tarih 2014/15370 Esas, 2016/44 Karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne, 3179 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın satılarak giderilmesine, satış bedelinin %53,494"ünün öncelikle davalıya verilmesine, bakiye kalan kısmın tapu kaydındaki hisseleri oranında taraflara ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK"nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Somut olaya gelince; Dairemizce her ne kadar mahkemece verilen ilk hükmün 3179 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden arzın ve muhdesatın toplam değerinin 23.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda 257.412,00 TL olarak belirlendiği, muhdesatın değerinin ise 137.700,00 TL olarak tespit edildiği anlaşıldığına göre satış sonucunda elde edilecek bedelden, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında yapılacak oranlama neticesinde % 53,49"unun davalı ..."a, geri kalan bedelin ise bu taşınmazdaki payları oranında paydaşlara paylaştırılmasına karar verilmesi gerekirken, hatalı şekilde oran kurulan 23.01.2014 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir denilerek bozulmasına karar verilmiş ise de; 28.06.2013 tarihinde yapılan birinci keşif sonrasında alınan 08.07.2013 tarihli mülk ve inşaat bilirkişisi raporu ile 17.01.2014 tarihli keşif sonrasında alınan 23.01.2014 tarihli mülk ve inşaat bilirkişisi raporu arasında dava konusu taşınmazın arsa değeri ve bina değerinin bedellerinin farklı tespit edildiği, davalı vekilinin bilirkişi raporlarına itirazları dikkate alınmadığı, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm verildiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, dava konusu taşınmazda konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılmalı, bilirkişilerden 08.07.2013 ve 23.01.2014 tarhli raporlardaki değer farkının nereden kaynaklandığı, yukarıda açıklanan ilkelere göre arzın ve muhdesatın dava tarihindeki değerinin tereddüte yer vermeyecek şekilde tespitiyle değerleri ayrı ayrı belirlenmesi, belirlenen değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmasına yönelik rapor alındıktan sonra muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.