Hukuk Genel Kurulu 2017/1655 E. , 2019/638 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 13.03.2013 tarih ve 2010/514 E., 2013/132 K. sayılı kararın, davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.12.2013 tarih ve 2013/13648 E., 2013/19749 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili; taraflar arasında süt alım sözleşmesi akdolunduğunu, müvekkilince davalıya yapılan süt satımlarına karşılık davalı yanca süt bedellerinin sözleşmede yer alan açık hükme aykırı şekilde hesaplanarak eksik ödemede bulunulduğunu, anılan bu eksik tutarın ihtarname tebliğine rağmen ödenmemesi üzerine haklı nedenle müvekkilince akdin feshedildiğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 36.410,55 TL alacak tutarının 22.695,30 TL"sine ise dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilince davacıdan satın alınan süt bedellerinin sözleşme hükümlerinde öngörülen birim fiyata göre ödendiğini, davacı yanca sözleşme hükümlerine aykırı şekilde faturalar düzenlenerek talepte bulunulması üzerine müvekkili tarafından fiyat farkı faturalar kesildiğini bu faturaların davacı yanca kabul edilmediğini oysa anılan fiyat farkı faturaları gözetildiğinde müvekkilinin davacıya bir borcu bulunmadığını bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davacı tarafın davalıya teslim ettiği sütlerle ilgili olarak düzenlediği faturaları Babaeski Gıda Tarım Hayvancılık İlçe Müdürlüğü"ne sunarak destekleme alımında bulunduğu, ibraz olunan bu fatura bedellerinin de itiraza uğramadan tahsil edildiği halde sonradan bu faturalardaki hesaplamaların sözleşme hükümlerine aykırı olduğu yönündeki iddianın hakkın kötüye kullanılması kapsamında kaldığı, artık davacı yanın fiyat farkı alacağına dair istemde bulunmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece Yargılama sürecinde bir kök iki adet de ek rapor alınmış ise de bu raporlara itibar edilmeyip hakimin resen değerlendirmede bulunması sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulduğu görülmüştür.
Ne var ki mahkemece kararın gerekçesinde belirtilen hususların dosya içeriğine uygun düşmediği saptanmıştır. Zira davacının düzenlendiği faturalar süt bedeline ilişkin olup davacı yanca düzenlendiği belirtilen fiyat farkı faturasına dosyada rastlanılamamıştır. Davalı yanın davacı tarafından yüksek fiyatla fatura düzenlendiği gerekçesiyle kendisinin de fiyat farkına ilişkin iade faturası düzenlendiğini savunduğu görülmüştür.
Bu durumda mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde; taraflar arasında akdolunan sözleşme hükümleri ve dosya içeriğindeki deliller hep birlikte değerlendirilerek konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak üç kişilik heyetten ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir,…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, yanlar arasında 18.01.2010 tarihinde süt alım sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket tarafından davalıya yapılan süt satışına karşılık bedelinin, sözleşmede yer alan düzenlemeye aykırı şekilde hesaplanarak eksik ödendiğini, eksik kısmın ihtarname tebliğine rağmen ödenmemesi üzerine müvekkilince akdin feshedildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 36.410,55TL’nin 22.695,30TL"sine 14.06.2010 tarihinden, bakiye 13.715,30TL’ye ise dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından satın alınan süt bedelinin sözleşme hükümlerinde öngörülen birim fiyata göre ödendiğini ancak davacı tarafından sözleşme hükümlerine aykırı şekilde faturalar düzenlenerek talepte bulunulması üzerine müvekkili şirketçe fiyat farkı faturaları düzenlendiğini, bu faturaları davacının kabul etmediğini, fiyat farkı faturaları dikkate alındığında müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davalıya teslim ettiği süt ile ilgili olarak düzenlediği faturaları Babaeski Gıda Tarım Hayvancılık İlçe Müdürlüğüne sunarak destekleme alımında bulunduğu, ibraz olunan bu fatura bedellerinin de itiraza uğramadan tahsil edildiği hâlde sonradan faturalardaki hesaplamaların sözleşme hükümlerine aykırı olduğu yönündeki iddiasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, sözleşmede süt bedelinin belirlenmesinde bir çok kriter dikkate alınarak hesaplama yapılacağının düzenlendiği, bu şekilde yapılan hesaplamalara itiraz etmeyen ve kendi düzenlendiği faturalarla desteleme alımında bulunan davacının sonradan fiyat farkı adı altında talepte bulunmasının yerinde olmadığı, her ne kadar alınan bilirkişi raporlarında yapılan değerlendirmeler sonucunda davacının bakiye alacak miktarı belirlenmiş ise de yapılan hesaplamanın somut verilere dayanmadığı, hukuki değerlendirmenin mahkemece yapılması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda yanlar arasında imzalanan süt alım sözleşmesi ve düzenlenen faturalar kapsamında davacıya süt bedelinin eksik ödenip ödenmediği noktasında denetime elverişli bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonucuna karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/2. maddesi (6102 sayılı TTK m. 21/2),
“Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” şeklinde düzenlenmiş olup, buna göre fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz ise de ticari defterlere kaydedilmiş olması malın teslim alındığı ve içeriğinin kabul edildiğine karine teşkil eder. Yine aynı madde uyarınca, faturanın içeriğine Kanunda öngörülen süre içerisinde itiraz edilebilir.
Somut olay değerlendirildiğinde; yanlar arasında 18.01.2010 tarihinde süt alım sözleşmesi düzenlendiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Anılan sözleşmede teslim edilen ürün bedeli ve prim bedelinin nasıl tespit edileceği de kararlaştırılmıştır. Yine davacının satış bedeli olarak davalıya gönderdiği faturaların bir adedi dışında tamamının davalı kayıtlarında yer aldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı taraf, bu faturalara yönelik kendi kayıtlarına iade faturası adı altında fatura düzenlemiş ise de bu faturaların davacıya tebliğ edildiğine ve iade faturalarının teslim alınan hangi mala ilişkin olarak düzenlenen faturalara yönelik olduğu yolunda bir açıklama bulunmamaktadır.
Bu durumda mahkemece az yukarıda tespit edilen hususlar ve yanlar arasında imzalanan sözleşme hükümleri dikkate alınarak konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulundan teknik konuda rapor alınıp uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken davacının talebi ile bağdaşmayan ve eksik incelemeye dayalı yorum ile hüküm kurulması doğru değildir.
Diğer taraftan gerekçeli karar başlığında, dava tarihi 21.12.2010 olduğu hâlde 05.08.2014 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
Açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.