Taraflar arasındaki “kıdem tazminatı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.04.2006 gün ve 2005/1112 E- 2006/175 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 29.03.2007 gün ve 2006/22045- 2007/8817 sayılı ilamı ile; ("...Uyuşmazlık davacı işçinin önceki çalışmasına ilişkin fark kıdem tazminatı isteğine ilişkindir. Davacının istekte bulunduğu iş sözleşmesi istifa suretiyle son bulmuştur. İstifa yasada belirtilen kıdem tazminatını hak ettirecek sebeplerden değildir. Bu nedenle söz konusu süreye ilişkin isteğin reddi gerekirken, kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonun mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, 29.07.1976 günlü istifa dilekçesini takiben 02.08.1976 tarihinde çalışmakta olduğu Seyitömer Termik Santrali İşletme Müdürlüğündeki işinden ayrılarak, aynı gün Yapı İşleri Bölge Müdürlüğünde çalışmaya başlamıştır. Yaşlılık aylığına hak kazanması nedeniyle yapılan kıdem tazminatı ödemesinde, 1974-1976 yılları arasında Seyitömer Termik Santralinde geçen süreler dikkate alınmamıştır.
Dava, önceki kamu kuruluşunda geçen bu çalışmalar nedeniyle fark kıdem tazminatı istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 1475 sayılı Kanunun 14. maddesinde; T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortal Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödeneceği, ne var ki, belirtilen kamu kuruluşlarında işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet sürelerin ise kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmayacağı ifade edilmektedir.
Anılan maddede kıdem tazminatına hak kazandıran nedenler sınırlı olarak sayılmış olup, istifa kıdem tazminatına hak kazandıran “hizmet akdinin sona erme nedenleri arasında” yer almamaktadır.
Dosya içeriğine göre “zorlayıcı” bir nedenin bulunduğu da kanıtlanabilmiş değildir.
Belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.mddesi gereğince BOZULMASINA, 28.11.2007 günü yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı 8.7.1974-2.8.1976 tarihleri arasında Seyit Ömer Termik Santrali İşletme Müdürlüğünde çalışmış ve 2.8.1976 tarihinde verdiği istifa dilekçesinde “bazı nedenlerle istifa ettiğini” bildirerek aynı gün Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünde sürveyan pozisyonunda çalışmaya başladığı tartışmasızdır..
11.09.2002 tarihinde emekliye ayrılan davacı her iki işyerinde ki toplam hizmet süresi üzerinden kıdem tazminatı talep etmiş, davalı işveren ilk hizmetin istifa suretiyle sona erdiği savunmasında bulunarak istemin reddini talep etmiştir.
Mülga 1475 sayılı Yasa’nın 14.maddesi yeni 4857 sayılı Yasa’nın geçici 6.maddesi gereğince halen yürürlüktedir. Anılan maddede T.C.Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı yada değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malüllük aylığına yada toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son Kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmiştir. Yukarıda belirtilen kamu kuruluşlarından işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz.
Davadaki istifa halide bu şekildedir. Ancak önceki işten ayrılış ve yeni işe başlayış tarihleri aynı gündür. Bu durumda 1475 sayılı Yasa’nın 14/6., maddesinde “…işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi…” dendiğine göre, burada sözü edilen hizmet işçilikte geçen sürenin istifa yolu ile sona ermesi halinde önceki dönemle arada bir fasıla olmaksızın başka bir kamu işyerine geçiş halinde kıdem tazminatında değerlendirilebilir. Diğer yandan işçinin işçilikten İSTİFA DIŞINDA BİR AYRILMA ŞEKLİ BULUNMAMAKTADIR. Naklen geçişlerde istifa iradesi sözkonusu olmayıp nakil arzusu bulunmaktadır. Bu durumda çoğu kez izin sırasında işçiliğe başlama görülmektedir. Böylece çakışan süreler ve aralıksız çalışma hali, somut olaydaki gibi, istifa olgusunu ortaya çıkarmamaktadır. Kaldıki her iki kuruluştaki çalışmalar arasında değinildiği gibi bir ara vermede bulunmadığı gibi işçilikteki kamu kuruluşları arasındaki geçişlerde memurlarda olduğu gibi onay verme uygulaması da yoktur. Ayrıca hizmet akdi emeklilik nedeniyle sona erdiğinde, önceki hizmetin kıdem tazminatını hak etmeyecek şekilde sonu erdiği önceki çalışılan işyeri kayıtlarından anlaşılamadığı takdirde o yerdeki çalışmanın kıdem tazminatında değerlendirilmesi gerekeceği de Yüksek Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 20.03.1996, 1996/30089-5969 ve 18.04.2006, 1996/34980-8443 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Olayımızda da Seyit Ömer Termik Santrali İşletme Müdürlüğünün bugüne kadar davacıdan istifa nedeniyle ihbar tazminatı isteğinde bulunmaması davacının işten ayrılmasının işveren tarafından uygun görüldüğünü ortaya koymaktadır. 9.Hukuk Dairesinin uzun yıllardır kararlılık kazanan uygulamaları da bu yönde olmuştur.Dairenin 04.11.2002 tarih ve 2002/24016 E, 2002/20464 K. nolu, 01.09.2002 tarihli 2000/7570 E, 2000/11622 K. nolu, 27.11.2000 tarihli 2000/18826 Esas, 2000/17366 K nolu, 26.06.1997 tarihli, 1997/10132 Esas, 1997/13037 K nolu bozma kararları bulunduğu gibi bu yönde mahkemece fark kıdem tazminatı talebinin kabulüne ilişkin olarak verilen kararların onanmasına ilişkin kararları da vardır.
Olayın oluş şekli itibariyle de, emekten yana ( işçiden yana) düzenleme getirilen iş mevzuatı yasalarından farklı bir sonuca ulaşmak, hak ve adalet ilkelerine uygun bir neticeyi oluşturmayacaktır. Medeni kanunun 2.maddesindeki iyiniyet kurallarını kimi oluşumlarda etkin kılmak, adalete olan güveni artıracağı gibi, yansız yargı ilkesinin toplum nezdindeki kutsallığına da gölge düşürmeyeceği inancını taşımaktayız.
Bu inanç ve düşüncelerle, tartışmalı süreyi kıdem tazminatı hesaplanmasında değerlendiren mahkemenin kararının doğru olması nedeniyle miktarın denetlenmesi için dosyanın Direnme Uygun bulunarak Daireye gönderilmesi gerektiği görüşümüzle Sayın Çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılmıyoruz.