Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/427
Karar No: 2017/141
Karar Tarihi: 10.01.2017

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/427 Esas 2017/141 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2016/427 E.  ,  2017/141 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada ... (...) 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/07/2013 tarih ve 2012/136-2013/254 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ... ve ... vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 10/01/2017 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılardan ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketteki %50 hissesini 27.04.1994 tarihli noter devir sözleşmesi ile davalı ..."e devrettiğini, diğer davalı ..."ün de aynı tarihli protokol ile devre onay verip, bu tarihten sonraki borçlardan müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını kabul ettiğini, ancak hisse devrinin tescil ve ilan ettirilmediğini, bu nedenle şirketin 1995-96-97-98 yıllarına ait vergi borçlarını ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek, ödediği 21.225,79 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, davanın zaman aşımına uğradığını, yine şirket ortaklarının 6183 sayılı Kanun"un 35. maddesi gereğince amme alacaklarında hisseleri oranında sorumlu olduklarını, borcun öncelikle şirketten tahsil edilmesini, şirketin mal varlığının ödemeyi karşılamaması halinde müvekkilinden hissesi oranında talepte bulunulması gerektiğini, davacının kendi kusuru ile ödeme yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Davalı ... vekili, şirketin 31.10.1998 tarihinde münfesih olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, davacı ve müvekkili arasındaki limited şirket hisse devrinin geçersiz olduğunu, pay defterine kaydedilerek ticaret sicilde ilan edilmediğini, müvekkili ile davacı arasında imzalanmış borcu tekeffül eden bir protokol bulunmadığını, müvekkiline hisse devreden davacının devir işlemlerini tamamlamadığı için bizzat kendisinin kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, pay devrinin tescil ve ilanı 3. kişiler yönünden gerekli olup, sözleşmeyi imzalayan taraflar arasındaki iç ilişkiyi ve devrin geçerliliğini etkilemeyeceği, davacı ile imzaladığı 27.04.1994 tarihli noter hisse devir sözleşmesi gereğince davalı ..."ün davacı tarafından ödenen kamu borcundan sorumlu olduğu, diğer davalı şirket ortağı ... de davacı ile imzaladığı 27.04.1994 tarihli protokolde hisse devrine onay verdiği gibi, bu tarihten sonraki borçlardan davacının sorumluluğunun kalmadığının açıkça beyan etmiş olmakla, şirketin 1996-97-98
    yıllarına ait kamu borçlarından bizzat sorumlu olup, davacının ödediği kamu borcunu bu davalıdan da rücuen talep edebileceği, davalı şirketin ise davacının ödediği kamu borcunun asıl sorumlusu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı, davalılar ... ve ... vekilleri temyiz etmiştir.
    1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, mümeyyiz davalı ... vekilinin aşağıdaki (2) numaralı bendin, davalı ... vekilinin aşağıdaki (3) numaralı bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; dava; davacının hissedar sıfatıyla ödediği davalı limited şirkete ait vergi borcunun rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile davacının ödediği vergi borcunun davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
    Limited şirketlerde ortakların sorumluluğu, koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır.Kural olarak ortaklar, limited şirketin borçlarından sorumlu değillerdir.Ancak, 6183 sayılı Kanun’un 35 nci maddesinde limited şirket ortaklarının şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları düzenlenmiştir.Bu hükme göre ortaklar şirketin kamu borçlarından şirketten tahsili imkanının kalmamış olması halinde sorumlu olacaklardır. O halde mahkemece, davacının ödediği şirkete ait borçlardan davalı ortak ..."ün sermaye hissesi oranında sorumlu olduğu nazara alınmaksızın, davacı tarafından ödenen şirkete ait vergi borcun tamamından sorumlu tutulması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    3- Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalı şirketteki %50 hissesini 27.04.1994 tarihli noter devir sözleşmesi ile davalı ..."e devrettiğini, bu nedenle davalı şirketin borcundan anılan davalının da sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
    Mülga 6762 sayılı TTK"nın emredici mahiyette bulunan 520.nci maddesi gereğince limited şirkette pay devrinin hüküm ifade edebilmesi için sözleşmenin noterde tasdiki, ortaklar kurulunun devre muvafakat etmesi ve bu devrin şirketin pay defterine işlenmiş olması gerekir. Bu şartlardan birinin bulunmaması halinde, limited şirket pay devirlerinde bölünme kuralı geçerli olmadığından pay devri ortaklar arasında dahi geçersizdir.Dava konusu uyuşmazlıkta, hisse devri pay defterine kaydedilmediği gibi, ticaret siciline tescil ve ilan da edilmemiştir.Davacı ile davalı arasında geçerli bir hisse devri bulunmadığından ortak sıfatını kazanmayan davalı ..., şirketin borcundan sorumlu tutulamaz. Bu itibarla, mahkemece davalı ... hakkında davanın reddi gerekirken, kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ... vekillerinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın davalı ... yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın davalı ... yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılardan şirket dışındaki diğerleri lehine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 10/01/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞIOY
    Dava, davalı şirkete ait kamu borçlarını ödemek zorunda kalan davacının, ödediği tutarın şirket ortağı olduğunu ileri sürdüğü gerçek kişi davalılardan ve davalı şirketten tahsili istemine ilişkin bir rücuen alacak davasıdır.
    İncelenen dosya kapsamı ile taraflarca sunulan belgelerden, davacı ile davalılardan ... arasında, ... 7. Noterliği tarafından 27.4.1994 tarihinde düzenlenen hisse devir sözleşmesi ile davacının davalı şirketteki tüm payını ..."e devrettiği, şirketin diğer ortağı ..."ün de, gerek 26.4.1994 tarihli ortaklar kurulu kararı ve gerekse de davacı ile aralarındaki 27.4.1994 tarihli protokol ile hisse devrine onay verdiği ancak devrin davalı şirketin pay defterine işlenmediği gibi sicile de tescil ve ilan edilmemiş olduğu anlaşıldığı gibi esasen bu hususta taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Devir sözleşmesinin akdedildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 520/1. maddesi, limited şirketteki payın devrinin şirkete karşı ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceğinden söz etmekte olup bu husus düzenlemenin açıklığı karşısında devrin münhasıran şirkete karşı ileri sürülmesi ile ilgili kabul edilmek durumundadır. Nitekim anılan maddenin son fıkrasında, pay devrine ilişkin sözleşmenin yazılı şekilde yapılmaması ve imzanın noterce onaylanmamış bulunması halinde (devir sözleşmesinin) ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmeyeceği hükme bağlanmış olup söz konusu hükmün mefhumu muhalifi uyarınca devrin yazılı şekilde yapılarak imzanın noterce onaylanmış olması halinde ilgililer (devreden ve devralan) arasında hüküm ifade etmesi gerektiğinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bir başka söyleyişle, devir sözleşmesinin yasada tanımlandığı biçimde gerçekleştirilmesi halinde ilgililer arasında geçerli bir hukuki niteliğinde olup ilişkinin tarafları bakımından geçerli ve bağlayıcı nitelikte olduğu açıktır. Her ne kadar, limited şirket bakımından payların bölünmezliği ilkesi cari ise de, bu ilke ancak şirket ile devreden-devralan kişiler arasındaki pay devrine ilişkin çıkan uyuşmazlıklar açısından düşünülebilecek bir husus olup sözleşmenin tarafları bakımından uygulanabilirliğinin olmadığında duraksanmamalıdır. Bu bağlamda, yasakoyucunun abesle iştigal etmesi düşünülemeyeceğinden, hisse devrinin şirkete karşı ileri sürülmesi ile uyuşmazlık halinde sözleşmenin taraflarınca birbirlerine karşı ileri sürülmesi arasında bir fark gözetilmiş olduğu açıktır.
    Hal böyle olmakla, işbu davada da, davacının, yasada açıklanan koşullara uygun şekilde düzenlenen pay devrine ilişkin sözleşmeyi (pay devrinin pay defterine kaydının kurucu nitelikte olmadığına, bu nedenle devrin bu husus eksik olsa dahi şirkete karşı da ileri sürülebileceğine ilişkin doktriner görüşlerle ilgili tartışmayı bir kenara bırakacak olursak) şirkete karşı ileri süremeyecek olmasına karşın, davanın mahiyeti de gözetilerek, yukarda açıklanan nitelikteki işbu uyuşmazlıkta, söz konusu sözleşmeye dayalı olarak payını devralan davalı ..."ten talepte bulunmasına yasal bir engel bulunmadığı kanısındayız.
    Bu durumda, davalı ... bakımından da, tıpkı diğer davalı gerçek kişi bakımından olduğu gibi, davacının devrettiği payı oranında tahsil hükmü kurulması gerekmesi nedeniyle anılan davalı bakımından kurulan hükmün bu nedenle bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan Dairemiz çoğunluğunun (3) nolu bentte açıklanan bozma gerekçesine katılamıyoruz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi