Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/2330
Karar No: 2021/1320
Karar Tarihi: 25.02.2021

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/2330 Esas 2021/1320 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2017/2330 E.  ,  2021/1320 K.

    "İçtihat Metni"

    14. Hukuk Dairesi

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.09.2010 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava, suya elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili, müvekkillerine ait yaklaşık 40 dönüm arazinin Çavdır ilçesi, ...... mevkiinde bulunan aynı isimli dereden sulanmakta iken, davalıların yer altından yaklaşık 1 km uzunlukta plastik boru döşeyerek motopomp sistemi kurmak suretiyle Ortabelen Mahallesinde bulunan bahçelerini sulamaları nedeniyle müvekkillerine ait arazilerin zarar gördüğünü, yeterli sulama yapılamadığı için bir kısım yerlerin kuruduğunu, daha önce Gölhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde aynı su kaynağı ile ilgili olarak elatmanın önlenmesi istemiyle açtıkları davada, mahkemenin 1989/240 Esas - 1991/98 Karar sayılı ilamı ile müvekkillerinin kadim kullanma haklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiğini ileri sürerek davalıların suya müdahalesinin önlenmesini, suyun mecrasına akıtılmasını ve kurulan motopomp sistemi ile boruların kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
    Bir kısım davalılar duruşmadaki beyanlarında, Karaköy Köyünde kurulan Yeni Mahallede evlerinin ve arsalarının bulunduğunu, bu yerlerin köyün içme suyu ile sulanmasının mümkün olmadığını, köyün suyu az olduğundan ihtiyar heyetine başvurarak dava konusu derenin suyundan faydalanmak istediklerini bildirdiklerini, bunun üzerine ihtiyar heyetince dereden sulama yapmak amacıyla su alınmasına karar verildiğini ve aralarında toplanan parayla söz konusu düzeneğin kurulduğunu, kendilerinin zaten yazlıkçı olup yaz aylarında bu suya ihtiyaçlarının olduğunu, davacı tarafça bildirilen mahkeme ilamının da kendilerine ait taşınmazların bulunduğu yerle bir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, dava konusu suyun aktığı yerin dere olup genel su niteliğinde olduğu, kadim ve öncelik haklarını ihlal etmemek kaydıyla herkesin bu sudan faydalı ihtiyacı oranında yararlanabileceği, talimat mahkemesince mahallinde yapılan keşif sonrası sunulan jeolog bilirkişisi raporunda, her ne kadar suyun debisinin en yüksek olduğu dönemde keşif yapılmış ise de yaklaşık debinin 8-10 lt/sn olduğunun bildirildiği, buna göre suyun en fazla aktığı dönemde bile miktarının, davalıların 35 kişi olup Ortabelen Mahallesinde bulunan yeni yerleşim yerindeki arazilerinin sulanacağı düşünüldüğünde, suya ihtiyacın olduğu ve debisinin düşeceği yaz aylarında her iki tarafın ihtiyacına yeter miktarda olup olmadığının belli olmadığı, bu konuda idari makamlara başvurulup izin alınmadığının da gelen yazı cevaplarından anlaşıldığı, öte yandan Gölhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşmiş ilamına göre davacıların su üzerinde kadim kullanım hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalıların suya müdahalesinin önlenmesine, davalılar tarafından yapılan boru ve yapılar ile dinamoların kaldırılmasına karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
    Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
    Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
    Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan, tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan, özel mülkiyete girecek nitelikte, özel bir su olup suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
    Başka bir ifadeyle kaynak suyu, kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa, genel su kabul edilir ve komşular da bu sudan yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu, tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahallinde yapılan keşif sonrası sunulan bilirkişi raporlarına göre dava konusu suyun, Hüyük Çayı ve Pınar Gözünden gelen suların birleşmesi sonucunda Değirmenderesini oluşturduğu ve bu özelliği itibariyle genel nitelikte yeraltı kaynak suyu olduğu anlaşılmaktadır. Genel sulardan ise kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
    Dosya içerisinde mevcut Gölhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.1991 tarihli ve 1989/240 Esas - 1991/98 Karar sayılı ilamı incelendiğinde; eldeki davanın davacıları olan ... ve ...n"ın da aralarında bulunduğu bir kısım davacılar tarafından, dava dışı 3. şahıslar aleyhine, aynı dava konusu olan Hüyük Çayı ve Değirmenderesi suyuna vaki elatmanın önlenmesi istemiyle açılan davada mahkemece, mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre davacıların bu sudan kadim kullanma haklarının bulunduğu belirtilerek davanın kabulüne ve davalıların Hüyük Çayı ve Değirmenderesi üzerine kurdukları motopomp, dinamo ve motorların kaldırılması suretiyle suya müdahalelerinin önlenmesine karar verildiği, her ne kadar mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediği tespit edilememiş ise de dosya kapsamından, davalılar tarafından kurulan düzeneğin kaldırılmak suretiyle hükmün infazının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
    Bu durumda mahkemece, suların en az olduğu dönemin ilgili idari birimlerden sorularak, bu dönem içerisinde jeoloji, hidrolog ve ziraat mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde yeniden keşif icra edilerek tarafların suya ihtiyaç durumunun ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmesi, daha sonra yukarıda açıklanan mahkeme ilamı uyarınca davacıların bu sudan kadim kullanım haklarının bulunduğu da göz önüne alınarak taraflar arasında bir su rejimi kurulmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi ve mümkün olduğu taktirde, ziraat bilirkişisince tarafların bu sudan yararlanma şekil ve şartları belirlenmek suretiyle düzenlenecek rapor doğrultusunda taraflar arasında bir su rejimi kurulması gerekirken, suların en fazla olduğu dönemde keşif yapılmak suretiyle yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş; bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi