11. Hukuk Dairesi 2015/12189 E. , 2017/120 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28/04/2015 tarih ve 2014/271-2015/353 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 09/07/2013 tarihinde yapılan genel kurulunda iki yıl süreyle yönetim kurulu üyesi olarak yetkilendirildiğini, 18/04/2014 tarihinde yapılan şirket genel kurulunda görev süresi dolmamasına rağmen herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin yönetim kurulu üyeliğinin düşürüldüğünü, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinin bitiş tarihinin 09/07/2015 olduğunu, müvekkilinin bu tarihe kadar görevini tamamlamış olması halinde 47.100,00 TL geliri olacağını, davalı tarafça 28/04/2014 tarihli ihtarname ile TTK m. 364 uyarınca öngörülen tazminat haklarının kabul edilmediğini, icra takibine geçildiğini, ancak davalının 04/06/2014 tarihinde takibe itiraz ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, itirazın iptalini, takibin devamını, %20"den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 2013 Temmuz ayından itibaren 2 yıl süreyle her bir üye için aylık net 3.000,00 TL huzur hakkı ödemesine karar verildiğini, yönetim kuruluna seçilen üyelerin şirkete yönetsel ve işletmesel anlamda bir katkı yahut katma değerlerinin olmadığını ve 5 kişilik yönetim kurulu üye sayısının belirlendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, huzur hakkının, çalışan yöneticilerin harcadıkları emek ve mesailerine karşılık, genel kurul kararları ile belirlenen ve genellikle aylık olarak ödenmesi kararlaştırılan bir meblağ olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin vekalet sözleşmesi olduğu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu m.512 uyarınca vekalet sözleşmesinin genelde bir hizmet sözleşmesi olduğu, vekilin ücrete hak kazanması için çalışmasının gerektiği, vekilin haksız azil halinde ancak uğradığı menfi zararı isteyebileceği, 6102 sayılı TTK m. 364/2 gereğince yönetim kurulu üyeliğinden alınan davacının tazminat hakkı saklı tutulmuş ise de, davacının yönetim kurulu üyeliğinden süresi dolmadan alınması nedeni ile yoksun kaldığı huzur hakkı bedelini talep ettiği, nitelik olarak huzur hakkına davacının yönetim kurulu toplantılarına katılarak ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaparak hak kazanması gerektiği, ancak davacının görevden alınması nedeni ile huzur hakkını hak etmediği, yoksun kaldığı huzur hakkı bedelini talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, TTK"nın 364/2. maddesi uyarınca anonim şirket yönetim kurulu üyesinin haksız azli nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, haksız azil halinde vekilin menfi zararlarını isteyebileceği, yoksun kaldığı huzur hakkı bedelini talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının azlinin haklı sebebe dayanmadığı, TTK"nın 364/2. maddesi uyarınca tazminat isteme hakkının bulunduğu hususunda yapılan değerlendirmede bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, 6102 Sayılı TTK"nın 364/2. maddesinde tazminat miktarının nasıl belirleneceği hususunda bir hüküm yer almamaktadır. Bununla birlikte anonim şirket yönetim kurulu üyesi ile şirket arasındaki hukuki ilişkilere somut olayın niteliğine uygun olacak biçimde vekalet aktine ilişkin hükümler uygulanabilecektir. Böylece, TTK m. 364/2 maddesi uyarınca azledilen üye, vekalete ilişkin genel hükümlere göre tazminat isteyebilir. Bu bağlamda 6098 sayılı TBK’nın 512. maddesine göre, ‘‘uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.’’ Kural olarak, davacı taraf sözleşmenin haksız olarak feshi halinde dönem sonuna kadar olan ücretini isteyebilir. Bu husus iş sahibinin temerrüdü halini kapsamaktadır. Bu itibarla ihtilafın çözümünde, dava konusu olaya da uygulanması gereken 6098 sayılı TBK 408. maddesinin de gözardı edilmemesi zorunludur. BK’nun 408.maddesi (818 sayılı BK 325) “ İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellerse veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin bu engelleme sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.” hükmünü içermektedir.
Bu durumda, mahkemece bu hususlar gözönünde bulundurularak davacının tazminat olarak talep ettiği ücretinden indirilmesi gereken miktarın saptanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.