14. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/18570 Karar No: 2017/4973 Karar Tarihi: 12.06.2017
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/18570 Esas 2017/4973 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2015/18570 E. , 2017/4973 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.04.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 162 ada 7 parsel sayılı taşınmazda diğer pay sahiplerinden... 01.02.2013 tarihinde payını davalıya sattığını, müvekkilinin satışı haricen öğrendiğini ileri sürerek önalım hakkı nedeniyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının satıştan haberinin olduğunu, taşınmazın değerinin gerçekte daha yüksek olduğunu, taşınmazın fiilen taksim edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazda davalı adına olan payın iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Somut olayda, davalı vekili fiili taksim savunmasında bulunmuş olup, tanık da bildirmiş, ancak bildirdiği tanık dinlenmemiştir. Davalı fiili taksim savunmasında bulunduğuna göre ve fiili taksim iddiası davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re"sen nazara alınması gereken bir husus olduğundan bu konuda davalıya delillerini sunması için mehil verilmesi, delil bildirildiği takdirde delillerinin toplanması, varsa davacı tarafın delilleri de toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.