14. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/2902 Karar No: 2017/4971 Karar Tarihi: 12.06.2017
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/2902 Esas 2017/4971 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2016/2902 E. , 2017/4971 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 09.03.2015 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir. Davacılar vekili, tarafların birlikte malik oldukları 6 no’lu bağımsız bölüm üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, evin babalarından yadigar olduğunu, satılmasının kendilerini zora sokacağını, annesi olan davacı ...’nin ruh sağlığından şüpheli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Paydaşlığın giderilmesi davaları paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan iki taraflı taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya bir kaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK’nın 27. maddesi hükmü uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birisinin ölmesi halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re"sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir. Somut olaya gelince; davacılardan ...’nin hukuki ehliyetinin bulunmadığı ileri sürüldüğünden, mahkemece öncelikle bu hususun araştırılması, vasi tayin edildiği takdirde vasi huzurunda davanın görülmesi gerekir. Öte yandan, tapu maliklerinden Rüvide Tartu ile davalı ...’nun aynı kişi olup olmadığı anlaşılamadığından, mahkemece anılan tapu malikiyle davalının aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi, aynı kişi olması halinde tapuda isim tashihi için süre verilmesi aksi halde sağ ise kendisinin, ölü ise ibraz ettirilecek mirasçılık belgesine göre tespit edilecek mirasçılarının davada yer almasının sağlanması gerekir. Mahkemece, yukarıda değinilen hususlar gözetilmeden eksik taraf teşkiliyle işin esasına yönelik hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.