Esas No: 2014/1415
Karar No: 2014/5477
Karar Tarihi: 15.05.2014
Mühür bozma - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2014/1415 Esas 2014/5477 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep 10. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/04/2013
NUMARASI : 2012/585 Esas, 2013/293 Karar
SUÇ : Mühür bozma
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği
düşünüldü:
İddianame ve gerekçeli karar başlığında suç tarihi 12/07/2005 olarak yazılmışsa da katılan vekilinin 06/12/2007 tarihli şikayet dilekçesinde suç tarihinin 12/07/2006 olarak bildirildiği, dosyada mevcut kesilen elektriğin açıldığına ilişkin tutanak tarihinin 12/07/2006 olduğu, iddianame içeriğinde de elektriğin 05/07/2006 tarihinde kesildiğinin belirtildiği, 05/07/2006 günü kesilen elektriğin 12/07/2005 tarihinde açılmasının mümkün olmadığı, tüm bu hususlardan elektriğin açıldığı yani mühürün bozulduğu tarihin 12/07/2006 olup iddianame başlığına sehven 12/07/2005 olarak yazıldığının açıkça anlaşılmakta olduğu, T.. G.. İl Müdürlüğünün 04/04/2013 tarihli yazısı ile 125990 nolu aboneye ait kesme ve mühürleme tutanaklarının arşivde bulunmadığı, 2006 ve öncesi yıllara ait tutanakların imha edildiği bildirilmişse de dosya içinde elektriğin kesilip pano kapağından mühürlendiğine ilişkin 05/07/2006 tarih C 007932 seri nolu tutanak ile kesilen elektriğin açıldığına dair 12/07/2006 tarih D 014179 seri nolu tutanak asıllarının mevcut olduğu, sanık duruşmada işyerini kiracı olarak kendisi işletmekte iken M.. G... isimli kişiye kiraya verdiğini, tutanak düzenlendiği tarihte adı geçenin dükkanı kullandığını beyan etmiş ve kolluğa yazılan yazı üzerine düzenlenen 22/03/2013 nolu tutanakta “bahse konu yerin yıkıldığı, 2006 tarihinde pide fırını olarak işletildiği, ancak kimin işlettiğinin bilinmediği” belirtilmişse de sanığın 16/01/2008 tarihli kollukça alınan ilk ifadesinde “sözkonusu dükkanı 15 yıl kadar önce kiraladığını, pide fırını olarak işlettiğini ve üst katını da ikamet olarak kullandığını, elektrik sayacının kendi adına olduğunu, borcundan dolayı elektriğinin görevlilerce kesildiğini ancak elektriği açıp kullandığını, işyerinin belediye tarafından yıkılacak olması nedeniyle bir buçuk aydır kapalı olduğunu” beyan ettiği, 05/07/2006 ve 12/07/2006 tarihli tutanaklarda da kullanıcının sanık olduğunun belirtildiği anlaşılmakla;
Sanığın işlettiği fırına ait elektriğin borç nedeniyle 05/07/2006 günü kesilerek sayacın mühürlendiği, ancak mühürü bozarak elektriği kullanmaya devam ettiğinin 12/07/2006 tarihli tutanakla tespit edildiği, atılı mühür bozma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/05/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
İddianamede, “..şüphelinin, 125990 nolu aboneliğinin bulunduğu işyerindeki elektriğin 05.07.2006 tarihinde borcundan dolayı geçici olarak kesilip mühürlenen sayacını 12/07/2005 suç tarihinde yapılan kontrolünde mührü bozmak suretiyle elektriği açıp kullanmaya devam ettiği, ..savunma beyanında elektiğinin kesildiğine, işi gereği açmak zorunda kaldığına, isnadı (mühürleme ve bozma) kabul etmediğine ..dair cezadan kurtulmaya yönelik şüpheli savunmasına itibar edilemeyeceği, ..üzerine atılı suçu işlediği ..anlaşılmakla ..eylemine uyan TCK"nın 203, 53. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi..” istemi ile kamu davası açılmıştır.
Mahkeme 31/10/2008 tarih, 2008/372 Esas ve 1030 sayılı kararı ile; “...Müdahil kurumdan suça konu sayaçla ilgili mühürleme tutanağı olup olmadığı sorulduğu, gelen cevabi yazıda suç tarihinden önce mühürleme tutanağının olmadığına dair cevap verildiği, ..suç tarihinde suça konu abonenin mühürleme tutanağının olmadığı, dolayısıyla unsurları itibarıyla suçun oluşmadığı ..” kabul edilerek sanığın beratine karar verilmiş,
Katılan Gaziantep TEDAŞ vekili tarafından temyizi üzerine Yüksek Dairemizin 13/06/2012 tarih, 2011/10276 Esas ve 2012/6757 Karar sayılı ilk bozma ilamı ile, “...İddianame ve gerekçeli karar başlıklarında suç tarihi 12/07/2005 olarak yazılmışsa da sanık hakkında kesilen elektriği açtığına ilişkin düzenlenen kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı tarihinin 12/07/2006 olduğu, “12/07/2005 tarihinde mühür bozma suçundan sanık olan 125990 abone nolu A.. P.. hakkında suç tarihinden önce düzenlenen mühürleme belgesi bulunup bulunmadığının tespiti” şeklinde mahkemece yazılan 16/07/2008 tarihli yazıya TEDAŞ tarafından verilen cevapta “mühürleme işleminin abonelik sözleşmesini müteakip yapıldığı, istenilen mühürleme tutanağının abonenin dosyasında bulunmadığı” belirtilmişse de gerek suç tarihinin yanlış bildirilmiş olması ve gerekse dosya içinde sanık hakkında düzenlenmiş 03/08/2005 ve 05/07/2006 tarihli mühürleme belgeleri olması dikkate alınarak sözkonusu mühürleme belgeleri ÖRNEKLERİ eklenmek suretiyle TEDAŞ"a tekrar yazı yazılarak 12/07/2006 tarihinden önce sanığa ait elektrik sayacının mühürlenip mühürlenmediğinin sorulması, mühürlenmişse mühürleme belgelerinin ONAYLI ÖRNEKLERİnin istenmesi, ..mühürleme belgeleri mümzilerinin beyanlarının alınması, ayrıca suç tarihinde işyerini sanığın kiracı olarak kullanıp kullanmadığının araştırılarak tespit edilmesinden sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile ..karar verilmesi..” gerekçeleriyle yerel mahkemenin ilk beraat kararının bozulmasına karar verilmiş,
Yüksek Dairemizin ilk bozma ilamına uygun araştırmalar yapan yerel mahkemenin 09/04/2013 tarih, 2012/585 Esas ve 293 sayılı kararı ile “..sanığın bu suçuna ilişkin önceki temyiz incelemesi sonucunda verilen Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda müdahil kurumdan suça konu sayaçla ilgili mühürleme tutanağı olup olmadığı sorulup, yine suç tarihinde suça konu yerde kimin oturduğu hususunda yaptırılan zabıta araştırması sonucunda, bu hususta kesin bir bulguya rastlanamadığı, ...suç tarihinde suça konu abonenin mühürleme tutanağının olmadığı, dolayısıyla suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı...” kabul edilerek yine (ikinci kez) sanığın beratine karar verilmiş,
Katılan Gaziantep TEDAŞ vekilinin temyizi üzerine yapılan incelemede,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/12/2013 tarih, 2013/224880 sayılı tebliğnamesinde yerel mahkeme kararının ONANMASI talep edilmiş,
Ancak, Yüksek Dairemizin yukarıdaki ilamı ile bu defa, “...katılan vekilinin 06/12/2007 tarihli şikayet dilekçesinde suç tarihinin 12/07/2006 olarak bildirildiği, dosyada mevcut kesilen elektriğin açıldığına ilişkin tutanak tarihinin 12/07/2006 olduğu, iddianame içeriğinde de elektriğin 05/07/2006 tarihinde kesildiğinin belirtildiği, ...tüm bu hususlardan ...mühürün bozulduğu tarihin 12/07/2006 olup ...açıkça anlaşılmakta olduğu, T.. G.. İl Müdürlüğünün 04/04/2013 tarihli yazısı ile 125990 nolu aboneye ait kesme ve mühürleme tutanaklarının arşivde bulunmadığı, 2006 ve öncesi yıllara ait tutanakların imha edildiği bildirilmişse de, dosya içinde elektriğin kesilip pano kapağından mühürlendiğine ilişkin 05/07/2006 tarih C 007932 seri nolu tutanak ile kesilen elektriğin açıldığına dair 12/07/2006 tarih D 014179 seri nolu tutanak asıllarının mevcut olduğu, ......Sanığın işlettiği fırına ait elektriğin borç nedeniyle 05/07/2006 günü kesilerek sayacın mühürlendiği, ancak mühürü bozarak elektriği kullanmaya devam ettiğinin 12/07/2006 tarihli tutanakla tespit edildiği, atılı mühür bozma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle ..beraatine karar verilmesi..” gerekçeleriyle, daha önceki bozma ilamımıza uyulup onun doğrultusunda yapılan araştırmalar ile bozmanın gerekleri yerine getirilerek değerlendirilip gerekçeli kararda tartışılmış olduğu halde yerel mahkemenin ikinci beraat kararının da Yüksek Daire Sayın Çoğunluğu tarafından bozulmasına karar verilmiştir.
İ n c e l e n e n d o s y a i ç e r i ğ i n e g ö r e;
İlk bozma ilamımızdaki, “..dosya içinde sanık hakkında düzenlenmiş 03/08/2005 ve 05/07/2006 tarihli mühürleme belgeleri olması dikkate alınarak sözkonusu mühürleme belgeleri ÖRNEKLERİ eklenmek suretiyle TEDAŞ"a tekrar yazı yazılarak 12/07/2006 tarihinden önce sanığa ait elektrik sayacının mühürlenip mühürlenmediğinin sorulması, mühürlenmişse mühürleme belgelerinin ONAYLI ÖRNEKLERİnin istenmesi, ...ayrıca suç tarihinde işyerini sanığın kiracı olarak kullanıp kullanmadığının araştırılarak tespit edilmesi..” şeklindeki bozma nedenleri doğrultusunda mahkemece İl Emniyet Müdürlüğü"ne “..Suça konu Ulucanlar Şehitler cad. N:..A Pide fırını GAZİANTEP adresinde suç tarihi olan 12/07/2006 tarihinde kimin oturduğu hususunun araştırılıp tespit edilmesi..” ve T.. G.. Müessese Müdürlüğü"ne “...Sanık ..hakkındaki ...125990 abone numaralı sayacın 03/08/2005 tarihli 098047 seri numaralı ve 05/07/2006 tarihli 007932 seri numaralı mühürleme tutanaklarının ...gönderilmesi..” hususlarında 07/03/2013 tarihli müzekkereler yazılmış;
- TEDAŞ İl Müdürlüğünün 04/04/2013 tarihli cevabi yazısı ile “...125990 nolu aboneye ait kesme ve mühürleme tutanaklarının arşivde bulunmadığı, 2006 ve öncesi yıllara ait tutanakların imha edildiği..”,
- Yine kolluğa yazılan yazı üzerine düzenlenen 22/03/2013 nolu tutanakta da “...bahse konu yerin yıkıldığı, 2006 tarihinde pide fırını olarak işletildiği, ancak kimin işlettiğinin bilinmediği..”.
bildirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 1. maddesi ile görevi “..adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii..” ve bağımsız bir yüksek mahkeme olarak belirlenen Yargıtay’ın misyonu, adli uyuşmazlıkları; insan hakları, evrensel hukuk değerleri ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın temel ilkeleri ışığında, toplumun adalet duygusunu tatmin edecek şekilde eşitlikçi, saydam, tarafsız, bağımsız, güvenilir ve insan onuruna uygun bir yaklaşımla; makul sürede, etkili ve verimli yöntemlerle, yasalara uygun biçimde nihai olarak çözümleyerek ülke genelinde içtihat birliğini gerçekleştirmektir. Vizyonu, Adli yargı teşkilatının önderi olarak; yargılama faaliyetinin, hukuk devleti gereklerine uygun biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan, ulusal ve uluslararası alanda örnek, güvenilir ve saygın bir yüksek mahkeme olmaktır. Bu amaca ulaşabilmede, hesap verme sorumluluğu; kurumsal öğrenmeye ve buna bağlı olarak sürecin çağdaş adalet yönetimi gereklerine uygun olarak hızlandırılması ile faaliyetlerdeki iyileşmenin sürekliliğine, bu suretle etkinlik ve verimliliğin artırılması da Yargıtay’a karşı var olan saygı ve güven düzeyinin artırılmasına olumlu katkıda bulunacaktır.
Sayın Çoğunluk kararına muhalefet nedenlerim üç ana bölümden oluşmaktadır;
1 -/ Öncelikle, Yüksek Dairemizin 2. bozma ilamında yine üzerinde hassasiyetle durulan suç tarihinin 12/07/2006 olduğu hususu, zaten 1. bozma ilamımızda da ayrıntılı belirtilmiştir. Gerekçeli karar başlığında gün-ay aynı olmak üzere 2005 yılı olarak belirtilmiş olması, zuhule dayalı mahallinde giderilebilir maddi hatadan ibarettir.
Diğer yandan;
İkinci bozma ilamımızda sanığın üzerine atılı mühür bozma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğunu kabule yeterli görüldüğü belirtilen belge beyan ve deliller, ilk temyiz incelemesi sırasında zaten dosya içinde bulunmaktadır. 05/07/2006 tarihli "mühürleme tutanağı" ile 12/07/2006 tarihli "kaçak elekrik tespit tutanağı" ASILLARI, henüz soruşturma aşamasındaki evraklar arasında ilgili müessese ihbar yazısı ekinde mevcuttur.
a) Madem ki dosyadaki mevcut tutanaklar sanığın üzerine atılı mühür bozma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğunu kabule yeterli görülecekti, ilgili müesseseden bu iki tutanağın ONAYLI ÖRNEKLERİnin araştırılıp getirtilmesi hususu ilk ilamımızda neden bozma sebebi sayılmıştır.?
b) Yine, madem ki (ilk bozma sonrası mahkemece kolluğa yazılan yazı üzerine düzenlenen 22/03/2013 nolu tutanakta da bahse konu yeri 2006 tarihinde ..kimin işlettiğinin bilinmediği bildirilmiş olduğu halde) sözkonusu dükkanı 15 yıl kadar önce kiraladığına, pide fırını olarak işlettiğine, ...elektrik sayacının kendi adına olduğuna, borcundan dolayı elektriğinin görevlilerce kesildiğine, ancak elektriği açıp kullandığına(??) ilişkin sanığın soruşturma aşamasında kollukça alınan 16/01/2008 tarihli ilk ifadesi ile 05/07/2006 ve 12/07/2006 tarihli tutanaklarda da kullanıcının sanık olduğunun belirtilmiş olması, atılı mühür bozma fiilinin gerçekten işlendiği ve suçun da sanık tarafından işlendiğini kabule yeterli görülecektiyse, ayrıca suç tarihinde işyerini sanığın kiracı olarak kullanıp kullanmadığının araştırılarak tespit edilmesi hususu yine ilk ilamımızda neden bozma sebebi sayılmıştır.?
c) Sanığın kolluk ifadesi ile ilamımızdaki kabul de birbirine uymamaktadır.
Bozma ilamımızda “..sanığın 16/01/2008 tarihli kollukça alınan ilk ifadesinde ...borcundan dolayı görevlilerce kesilen elektriğini ...kendisinin açıp kullandığını..” beyan ettiği kabul edilmiş ise de, sözkonusu tutanak içeriği “..elektrik sayacı kendi adıma kayıtlıdır. 2006 yılında fırına gelen elektrik faturalarını ödeyemedim. Bu yüzden ...elektriği kestiler. Ben kesilen elektriği açıp kullanmadım. ...12/07/2006 tarihinde TEDAŞ görevlilerinin fırına gelip gelmediğini bilmiyorum. Bu konuda yazılan para cezasından bilgim yoktur..” biçimindedir.
d) Ayrıca bu "mühürleme tutanağı" ile "kaçak elekrik tespit tutanağı" arasında, ilkinin (mühürleme) sonradan düzenlendiğini gösteren, bu durumda ise hukuki geçerliliğini tamamen ortadan kaldıracak emareler bulunmaktadır;
- Sanık hakkında 12/07/2007 tarihinde düzenlenen ‘KAÇAK Elektrik TESPİT Tutanağı’nın (SERİ: D, NO: 14179) sayısı taşıdığı, bu tutanaktan 7 gün önce 05/07/2006 düzenlenmiş gibi gösterilen ‘Abone Kontrol ve MÜHÜRLEME Tutanağı’nın "Kontrol Sonuçları" bölümünde de (TUTANAK SERİ NO: D 14179) biçiminde, bu tutanaktan 7 gün sonra düzenlenmiş olması gereken tespit tutanağındaki aynı (D 14179) tutanak seri nosunun belirtildiği,
- Yine, borçtan dolayı kesilen elektriğin açıldığından bahisle düzenlenen ‘Kaçak Tespit TUTANAĞI’nda (ENDEKSİ: 19932) olarak gösterilmekte olan endek bilgisinin; bu tutanaktan 7 gün öncesi tarihini taşıyan ‘MÜHÜRLEME Tutanağı’nda da (ENDEKS: 19932) biçiminde tamamen aynı belirtildiği görülmektedir.
Endeks değişikliği olmamış ise, kesilmiş olan elektriğin yeniden açılıp kullanılmış olması sözkonusu olmayacağına göre, Kaçak Tespit Tutanağı düzenlenmesini gerektirecek bir sebep görünmemektedir.
‘Mühürleme Tutanağı’nda, düzenlendiği sırada henüz bilinmesi mümkün olmadığı halde, 7 gün sonraki tarihli görünen ve kendisinden sonra düzenlenmiş olması gereken Kaçak Tespit Tutanağının (D 14179) olan ‘tutanak seri nosu’nun dahi gösterilmiş ve aynı endeksi ihtiva etmekte oluşu da, delil üretmek kaygısıyla sonradan düzenlenmiş olduğu (bu sırada içine düşülen telaşla sözkonusu hatalara yer verildiği) intibaı uyandırmakta, gerçekliği konusunda yoğun şüphe doğmuş bulunmaktadır.
e) Yine,
- MÜHÜRLEME Tutanağı içeriğinde (Abone veya Temsilcisi, Adı Soyadı ve İmza: --------- ) bilgilerininin boş bırakıldığı; tutanağın muhatap hazır olduğu halde mi? yoksa yokluğunda mı düzenlendiği?, huzurda ise kim olduğu, yokluğunda ise TEBLİGATI ALAN (Adı-Soyadı) bölümleri bilgilerinin boş bırakıldığı, mühürlemenin mahiyeti hususunda açıklama ve cezai sonuçlarına ilişkin uyarı içermediği,
- Kaçak Elektrik Tespit Tutanağı’ içeriğinde de (Abone veya Temsilcisi, Adı Soyadı ve İmza: --------- - Tanık, Adı Soyadı ve İmza: --------- - En alt bölümünde, Not: 3 Nüsha olarak düzenlenen bu begenin BİR Nüshası İLGİLİSİNE VERİLECETİR) bölümleri bilgilerinin boş bırakıldığı, tutanağın muhatap hazır olduğu halde mi? yoksa yokluğunda mı düzenlendiği?, huzurda ise kim olduğu, yokluğunda ise TEBLİGATI ALAN (Adı-Soyadı) bölümleri bilgilerinin boş bırakıldığı, esas itibarıyla sayaçtan kesilen elektriğin yeniden açılmış olduğu tespitinin vurgulandığı, mühürlemenin varlığından ve bozulmasından ise hiç bahsedilmediği,
A n l a ş ı l m a k t a d ı r.
Hukuk Devletinde ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo - kuşkudan sanık yararlanır” kuralı gereği; sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmiş olmasıdır. Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığın cezalandırılması, ceza yargılamasının en önemli amacı olan ‘gerçeğe ulaşma"dan hüküm verilmesi anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında, şüpheli kalmış, aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Mahkûmiyet, küçük yada büyük de olsa bir olasılığa ve varsayıma değil, her türlü şüpheden uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur
2 -/ Bu aşamada ‘Mühür bozma’ suçunda ‘hukuka aykırılık unsuru’nun oluşması bağlamında ‘hareket ögesi - yöntem’ ve ‘suçun manevi unsuru’ üzerinde durulmalıdır;
Mühür bozma suçunun hareket unsurunda, ‘mührün kaldırılması’ biçimindeki ilk seçimlik hareketi itibarıyla ş e k l i bir s u ç olduğu kabul edilmektedir. Bunun gereği olarak, varlığı aranan fiili mühürlemenin yöntemince yapıldığını içeriği itibarıyla ispatlar şekilde bir tutanak da düzenlenmelidir ki, suçun şekli olarak oluşmasına dayanak olabilsin. Bu nedenle, düzenlenmiş bir t u t a n a k, fiili mühürlemenin varlığının tamamlayıcı ve z o r u n l u u n s u r udur. Tutanağın düzenlenmemiş olması halinde, suçun ö n k o ş u lu o l u ş m a y a c a k tır. Yasaya uygun biçimde konulan bir mühürün varlığı şeklinde ifade edilen mühür bozma suçunun bu ön koşulunda; mühürleme için yetkili olunmasının yanısıra, bulunması gerekli bir diğer husus da mührün yasada öngörülen usule uygun, yani yöntemince konulmuş olmasıdır. İlgili bölümüne ismi yazılmamış, imzası/ imza bilmiyorsa parmak izi alınmamış veya imzadan kaçınması durumunda imtina ettiği belirtilmemişse; böyle bir tutanağın yöntemince düzenlendiği kabul edilemez. Zira, bu durumda suçun manevi unsurunun oluşumunda ilk aranan ‘mührün varlığının fail tarafından bilinmesi’ zorunluluğu gerçekleşmeyecek, usul ve yönteme aykırı bir işlem olduğundan, suçun hukuka aykırılık öğesi oluşmayacaktır. (O.Y..r/H.T.G.. M.A.., TCeza Kanunu, C. IV s. 5558).
Diğer yandan tutanağın, mühürlemenin mahiyeti ile cezai sonuçlarına ilişkin açıklama ve uyarıların muhataba yapılmış olduğunu içeriği itibarıyla ispatlar şekilde düzenlenmediği durumlarda da suçun manevi unsurunun oluşumunda ikinci olarak aranan ‘failin mührü bozmaya yönelik yaptığı hareketi istemesi’, diğer tabirle ‘mühür bozma kastı ile hareket etmiş olması’ söz konusu olmayacaktır.
‘Mühür bozma’ suçunda ‘kanuna aykırılık öğesi’nin gerçekleşmesi için, suçun manevi unsurunun da oluşması, sanığın mühür bozma genel kastı ile hareket etmesi gerekir. Mühür bozma suçu yalnızca KASTen işlenebilir, taksirle işlenemez. Sanığın, mühür bozma genel kastı ile hareket etmesi aranmalıdır. Failin, yetkili merci tarafından eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacıyla konulan bu mührün varlığını b i l m e s i ve mührü bozmaya yönelik yaptığı hareketi i s t e m e s i gerekir (Y../G../A.. TCK, C. IV s. 5559; E../Ö.., s.444; Ö.., Özel Hükümler, s.249; A../G../Yenidünya, Özel Hükümler, 9.B.s.521). Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise, maddi unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur.
Suçun manevi unsurunu teşkil eden mührün varlığının fail tarafından bilinmesi, mühürleme işleminden haberdar olması; işlemin yöntemine uygun olarak bildirilmesi ile gerçekleşir. Bu nedenle, yukarıda mutlaka düzenlenmiş olması gerektiği vurgulanan mühürlemenin yapıldığına dair TUTANAĞIN; mühürlemenin nereye ne suretle yapıldığını ve işlemin yapıldığı sırada hazır bulunan muhataba mühürlemenin mahiyeti ile cezai sonuçlarına ilişkin açıklama ve uyarıların yapılmış olduğunu içeriği itibarıyla ispatlar şekilde düzenlenmiş olması gerektiği gibi a y r ı c a, ilgili (tüketici/abone/hazırun vb) bölümüne isminin yazılması, imzasının/ imza bilmiyorsa parmak izinin alınmış, imzadan kaçınmış ise imtina ettiğinin belirtilmiş olması gerekir. Eğer işlem sorumlunun yokluğunda yapılmışsa, cezai yönden sorumlu tutulabilmesi yönünden yasaya uygun (Tebligat Kn hükümlerine göre) yapılacak tutanak tebliği suretiyle mühürlemeye ilişkin tutanaktan haberdar edilmelidir. Eğer, yasada özel yöntem öngörülen bir mühürleme işlemi sözkonusuysa, tebligat bu usule göre yapılmalıdır. Örneğin, belediyece yapılan inşaat mühürlemelerine ilişkin İmar K"nun 32/2.maddesinde, “..yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır..” denilmek suretiyle özel bir yöntem öngörülmüştür.
Mühür bozma suçu ile korunan değer, devletin kamu otoritesini korumak ve zaafa uğratılmamasını temin etmektir. Hukuki ve cezai önemli sonuçlar doğurmaktadır. Devlet idaresi ve kamu yönetimi böylesi sonuçlar doğuran işlemlerini yaparken, kamu görevlileri devlet adına yürüttükleri kamu hizmetini yerine getirirlerken, kanuna uygun hareket ve hukuk devleti olma gereklerine riayet edilmesi gerekir. buna oranla, mühürleme işleminin yasaya uygun ve yöntemince yapılması, buna ilişkin olarak da işlemin bu hususlara riayet edilerek yapıldığını içeriği itibarıyla ispatlar şekilde hukuk dünyasında sonuç doğuran/ hukuki anlamda geçerli bir tutanak düzenlenmesi gerekirdi. İşlemi icra etmekle görevli kişiler, tutanağı hiç düzenlememekle veya yöntemine uyulmaksızın (hukuk dünyasında sonuç doğurmayacak biçimde eksik) düzenlemekle; görevlerini gereği gibi yapmamış, bu ihmal ve hukuka aykırılıklarıyla artık görevli oldukları makam nezdinde idari yönden disiplin işlemlerine muhatap olabilecek, cezai yönden şikayet ve soruşturma halinde de gerçeğe aykırı tutanak düzenlemek suçlamalarıyla karşı karşıya kalıp haklarında işlem yapılması söz konusu olabilecek/ ceza davası açılabilecek kişiler durumuna düşmüşlerdir. Aksi beyanları kendi eksiklik ve usulsüzlerini ortaya koyma mahiyetinde olacak, haklarında işlem yapılması sözkonusu olabilecektir. Gerçeği söylemeleri kendi menfaatlerine aykırı olan böyle bir durumda görevlilerin tarafsız davranmaları ve doğruyu söylemeleri beklenemez, hayatın olağan akışına aykırı düşer. Aksinin kabulü, tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı, hak adalet ve nesafet kurallarına aykırı olacağı, bu ilkelerden ne kadar uzaklaşılırsa yargı ile ‘adalet’ arasındaki mesafenin de o kadar açılacağı, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasadışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta vatandaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine kaygı ve güvensizliğin geçerli olacağı, bunun da bir Yasa ve Anayasa ihlalinin ötesinde, Devleti hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, hukuk devletinin bütünü ile ortadan kalkması sonucunu doğuracağı açıktır.
Tüm bunlara rağmen, yasaya uygun yöntemince bir mühürleme tutanağı düzenlenmediği halde; tanık beyanlarıyla veya aleyhine olacak şekilde sanığın kendi ikrarına dayanılarak ya da bizzat sanığın kendisinin bazı beyanları dayanak gösterilerek, sanki içermesi gereken tüm hususları ihtiva eden yöntemine uygun bir mühürleme imiş gibi sayılması, insanları, görevlerini gereği gibi yapmayan, bu ihmal ve hukuka aykırılıklarıyla artık görevli oldukları makam nezdinde idari yönden disiplin işlemlerine muhatap olabilecek, cezai yönden şikayet ve soruşturma halinde gerçeğe aykırı tutanak düzenleme suçlamalarıyla karşı karşıya kalıp haklarında kamu davası açılabilecek, bu nedenle de gerçeği söylemeleri kendi menfaatlerine aykırı düşeceğinden tarafsız davranmaları ve doğruyu söylemeleri beklenemeyecek olan görevlilerin insafına, adaleti de keyfi uygulamalara terketmek anlamına gelir ki, bu da hak adalet ve nesafet kurallarına aykırıdır.
Özellikle muhatabın/ sanık imzasının eksikliği olarak karşımıza çıkan yöntem aykırılığı da, tutanağın sonradan düzenlenmiş olduğu intibaı uyandırmakta, ciddi şüphe doğurmaktadır. AİHS’nin 6/2. Maddesinde açıklanan ‘Masumiyet karinesi’nin ifadesini bulduğu Anayasamızın 15/2 ve 38/4. Maddeleri karşısında, yargılamada doğan her türlü şüpheden sanığın yararlandırılması gerektiği hususu, uygulamada da “şüpheden sanığın yararlandırılması gerektiği” şeklinde kabul edilen bir ilkedir.
3 -/ Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta da; Anayasa 38. ve TCK"nın 2. maddelerinde öngörülen "Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi" gereği olarak, "kamu güvenine karşı suçlar" bölümünde düzenlenen, konusu mühür ve suçla korunan değeri de kamu idaresi/ dolayısıyla devlet otoritesi olan “mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’nun oluşması için mutlaka ‘mühürleme yetkisinin kanuni dayanağı’ bulunması gereğidir.
Benzer mühür bozma suçu incelemesinde aynı konuya ilişkin olarak Yüksek Dairemizin 16/10/2012 tarih 2011/13422 Esas - 10321 Karar sayılı, yine 29/05/2014 tarih 2014/273 Esas - 5934 Karar ve 16/06/2014 tarih 2014/270 Esas - 6669 Karar sayılı ilamlarında verdiğim (çok ayrıntılı olup uzun tekrarlar olmaması için atıfta bulunduğumu belirtmekle yetindiğim) muhalefet beyanlarım burada da geçerlidir.
- 16/10/2012 tarih, 2011/13422 Esas - 10321 Karar sayılı ilk karşı oy şerhinin B (esasa ilişkin olarak) bölümünde, mühür bozma suçuna ilişkin "Genel (teorik) AÇIKLAMALAR" başlığı altında ; ( a.//– Suçun faili, b.//– ‘Mühür Bozma’ suçunun maddi konusu, c.//– Suçun hareket unsuru, ç.//– Mühürlemede fiil öğesi (hukuka akyırılık) bağlamında yetki unsuru, Bu unsur bağlamında; ç.1//– Mührün konuluş amacı, ç.2//– Suçla korunan yarar, ç.3//– İşlemin, yasaya uygun yöntemince yapılması (irade oluşumu + karar alınması), ç.4//– Suçun fiil öğesinin YÖNTEM şartı bağlamında mührün konulması (mühürlemenin fiilen -eylemli olarak yapılmış olması + mührün konulduğunu içeriği itibarıyla şekli olarak da ispatlayan bir tutanak düzenlenmiş olması ), ..3 – Devlet daha önce, elektrik ve doğalgaz"ın dağıtım ve satışını Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT"ler) ile bunlara bağlı müessese ve ortaklıklar eliyle gerçekleştirirken, özelleştirme uygulamaları sonucunda dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel şirketlere devredilmesinden sonra artık sadece özel hukuk ilişkisinin taraflarından biri haline gelen özel şirket yetkililerinin mühürleme yetkisi bulunup bulunmadığı, özel şirket yetkililerince yapılan mühürleme işlemi ve buna aykırı davranışların ceza hukuku açısından değerlendirilmesi hususu, d.//– Genel olarak suçun manevi unsuru, d.1//– Bu noktada, 5237 sayılı TCK’nun 20/1.m.sinde açıklanan ‘KAST’ ile onu etkileyen hallerden ‘HATA’ hali (m. 30/4), d.2//– Kast ve Hata"ya ilişkin genel açıklamalar ışığında "mühür bozma" suçunun manevi unsuru (bilerek ve isteyerek işlenmiş olması - bunun için mühürlemeden haberdar edilmesi + tebligat), “..evrensel nitelikteki ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesi, konuya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS), Anayasa hükümleri ve Ceza Kanunu maddeleri ile madde gerekçeleri,
- Yine 29/05/2014 tarih 2014/273 Esas - 5934 Karar ve 16/06/2014 tarih 2014/270 Esas - 6669 Karar sayılı ikinci ve üçüncü karşı oy şerhleri içeriğinde de, aynı hususlar ile mühür bozma suçuna ilişkin genel (teorik) bilgiler üzerinde durulmuş, bozma ilamımızın 8 ve 9 uncu - 10 - 11 - 12 ve 13 üncü paragraflarında Sayın Çoğunluk tarafından dayanılan hususlara verilen hukuki cevaplar,
Tüm detaylarıyla belirtilmiştir.
Özetlenecek olursa;
03/03/2001 tarih 24335 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 4628 sayılı Kanun, mühürlemeye ilişkin hiç bir düzenleme içermemektedir.
1 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe giren ilgili Yönetmelikte de başlangıçta mühürlemeye ilişkin hiç bir düzenleme yoktu. Yönetmeliğin şu anki halinde mühürlemeden bahsedilen 13. madde iki kez değişikliğe uğramış; 30/12/2005 tarihli ilk değişiklikte, hangi fiillerin kaçak elektrik enerjisi tüketimi kabul edileceği düzenlenen birinci fıkrası değiştirilerek bendler halinde daha ayrıntılı hale getirilmiş, ayrıca aynı maddeye müstakilen KAÇAK TESPİT SÜRECİni düzenleyen ikinci fıkra eklenmiş, diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiş, buna göre tespit süreci sonunda kaçak tespiti halinde sadece müşteri elektriğinin kesilerek suç duyurusunda bulunalacağı belirtilen 3. fıkra sıralamada bu sefer 4. fıkra numarasını almış; ancak burada fıkra sırası değişikliğinden başkaca bir değişiklik yapılmamış, sonuç olarak bu değişiklikte de mühürleme öngörülmemişti. Maddedeki ikinci ve son değişiklik ise 2011 yılında yapılmış, 13. maddesinin 4. fıkrası metni, 13/07/2011 tarihli 27993 s. R.G."de yayınlanan Yönetmelik Değişikliğinin 2. maddesi ile değişikliğe uğrayarak “...kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektrik enerjisini keserek mühür altına alır, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur” biçimini almıştır.
Görüldüğü üzere, Yönetmeliğin 13. maddesinde, yürürlüğe girdiği 1 Mart 2003 tarihinden 13/07/2011 tarihinde yapılan ikinci ve son değişikliğe kadar, mühürleme yetkisi içeren ne bir kanun, ne de bir yönetmelik hükmü sözkonusu değildir. Bu açıklamalar ışığında; somut olaydaki 08/11/2007 suç tarihini de kapsayan bu aradaki dönemde, ilgili kanunlar ve yönetmelikte (24/11/1994 t. 4046 s. Özelleştirme Uygulamaları Hk. Kanun, 20.2.2001 kabul/03/03/2001 yürürlük t. 4628 s. Elektrik Enerjisi Düzenleme Kurulu ..Hk. Kanun, 25.09.2002 kabul/ 1 Mart 2003 yürürlük t. Elektrik Piy. Müşteri Hiz.Yönetmeliği, 14.3.2013 t. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu) açık/ daha doğrusu hiç bir hüküm/ düzenleme bulunmamakta idi.
Tüm bu açıklamalar birbiriyle bağdaştırılıp tarihlere/ dönemlere ayrılarak değerlendirilecek olursa,
Elektrik Dağıtım Şirketlerinin "mühürleme yetkisi" olduğu hususunda, ilgili kanunlardan, 24/11/1994 t. 4046 s. Özelleştirme Uygulamaları Hk. Kanun ve 14.3.2013 t. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nda da hiç bir düzenleme bulunmamakta olduğu gözönüne alındığında;
1 - Baştan itibaren ve halen mühürlemeye ilişkin hiç bir düzenleme içermemekte olan 4628 sayılı Kanunun 24335 mükerrer s. R.G."de yayımlanarak yürürlüğe girdiği 03/03/2001 tarihinden,
Ve,
- 25/09/2002 tarihli ve 24887 s. R.G."de yayımlanan, geçici 3, 5 inci maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin diğer maddelerinin yürürlüğe girdiği 1 Mart 2003 tarihinden,
İtibaren,
Bu yönetmeliğin sadece elektriğin kesilmesini öngören 13. maddesinin 3. fıkrası metninin, 13/07/2013 tarih ve 27993 s.lı R.G.’de yayımlanmakla yürürlüğe giren Yönetmelik ile bu sefer kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen müşterinin elektriğinin kesilerek hem de mühür altına alınmasını öngörür biçimde değiştirilmesi (fıkra sıralamada bu sefer 4. fıkra numarasını almıştır) ile birlikte, ayrıca "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasına, “36. MÜHÜRLEME (Ek tanım: 13/07/2011 - 27993 S.R.G. Yön./1. md.) tanımının ilk defa eklenmiş olduğu 13/07/2013 tarihine kadar,
Olan dönemde,
a) Dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin/ Elektrik Dağıtım Şirketlerinin mühürleme yetkisi" olduğuna dair ilgili kanunlar ve yönetmelikte hiç bir yasal düzenleme bulunmamakta olduğundan, teoride ve uygulamada bulunması zorunlu görülen "mühürleme yetkisi"nin ‘kanuni dayanağı’ olan kanunla/ mevzuatla yetkilendirilmiş bir makam ve onun da bir emri (alınmış bir karar) bulunması şartı, dolayısıyla “mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’ oluşmayacaktır.
Bu dönemde içerisinde, ayrıca;
aa) Her somut olayda, özelleştirme kapsamına alınan ilgili Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi/ Elektrik Dağıtım Şirketi"nin bu işlemler sırasında hisselerinin tamamının devri tarihine kadar;
24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 37. maddesinin 27/04/1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik (a) bendinin, “Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmayacağı..”
hükmü de birlikte gözönünde bulundurulmalı,
bb) Ayrıca, ilgili Elektrik Dağıtım Şirketi özelleştirilmiş ise, hisselerinin tamamının devri ile işlemlerin tamanlandığı tarihten itibaren de;
“..kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağına..(‘kamu görevlisi’ kavramı..TCK. 6/1-c. m.gerekçesi)”, “..hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına(Anayasa m.6/3)”, “..Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğuna, “..evrensel nitelikteki ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesinin gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisine sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip olduğuna, Anayasamıza göre yasama görevinin devredilmesi mümkün olmayan bir yetki olduğuna, “..hiç kimsenin işlendiği zaman milli veya milletlerarası hukuka göre bir suç teşkil etmeyen bir fiilden dolayı mahkum edilemeyeceğine(AİHS.m.7/1)”, “..kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceğine, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağına(TCK.m.2)”,
Dair buyurucu hükümler karşısında,
Her iki halde de, herhalükarda “mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’ oluşmayacaktır.
2 - Mühürleme yetkisinin, kanunda hiç bir hüküm olmaksızın sadece Yönetmelik düzenlemesiyle ilk defa getirildiği 13/07/2011 tarihi ve sonrasında konulan mühürleme işlemlerine karşı işlenen bozma eylemlerinde ise;
Öncelikle,
“..İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamayacağına, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağına (TCK.m.2)”, “..Yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğuna ve devredilemeyeceğine(Anys.m.7)”, “..hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına(Anayasa m.6/3)”, “..Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğuna, “..evrensel nitelikteki ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesinin gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisine sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahip olduğuna, Anayasamıza göre yasama görevinin devredilmesi mümkün olmayan bir yetki olduğuna, “..hiç kimsenin işlendiği zaman milli veya milletlerarası hukuka göre bir suç teşkil etmeyen bir fiilden dolayı mahkum edilemeyeceğine(AİHS.m.7/1)”,
Dair buyurucu hükümler karşısında,
“Mühür bozma” suçunun ‘fiil ögesi’ bağlamında ‘hukuka aykırılık unsuru’ oluşmayacağı gözönünde bulundurulmalı,
Eğer gözardı edilerek "yetki unsuru" bulunduğu varsayılacak olursa ise;
Bu sefer YÖNTEMe uygunluğun varlığı, mühürleme işleminin yasaya uygun olarak yöntemince yapılması, bunun için mühürleme konusunda bir iradenin oluşması (İrade, doğal olarak bu yönde alınacak bir kararı da ifade etmekte; örneğin, belediyelerin görevine giren İmar Kanunu uygulaması kapsamında ruhsatsız veya ruhsata aykırı inşaata ilişkin olarak önce yetkili makam olan belediye encümeni olarak "yapı tatil-inşaatın durdurulması-mühürleme ve yıkım kararı" alınmakta, yine ruhsatsız ya da ruhsata aykırı işyeri faaliyetlerinde önce yetkili makam olan belediye encümeni olarak "işyerinin kapatılarak mühürlenmek suretiyle ticaret ve sanattan men kararı" alınmakta olup, bilahare bu kararların uygulanması söz konusu olmakta) ve oluşan irade doğrultusunda alınan kararın varlığının yanısıra bu kararın da yöntemine uygun icra edilmiş olması aranmalı, bu konuya ilişkin olarak mühür bozma suçuna ilişkin genel açıklamaların "kast" ve "hata" konularına, fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için "yöntem" yönünden şartlar konusuna, Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin "kaçak elektrik enerjisi tüketimi" başlıklı 13. maddesinin 30/12/2005-26039 s.r.g.yön/3.m. ile değişik 1. fıkrasında kaçak elektrik enerjisi tüketimi kabul edileceği belirtilen fiillerde, 30/12/2005-26039 s.r.g.yön/3.m. ile eklenen 2. fıkrasında; yapılan kontrollerde kaçak elektrik enerjisi tüketildiği şüphesine sebep olacak bir bulguya rastlanması halinde, 15 inci madde uyarınca belirlenen yöntemler (a.tespit, b.süre, c.tüketim miktarı hesaplama, d.tahakkuk, e.ödeme) çerçevesinde başlatılacağı belirtilen kaçak tespit sürecinin yürütülmesi, ancak bu sürecin sonunda kaçak elektrik kullanımı tespit edilirse kaçak işleminin başlatılması, 3. fıkrasında belirtilen kaçak tüketimin tespit edilmesinde ilgili tüzel kişinin tespitini doğru bulgu ve belgelere dayandırması ve tüketici haklarının ihlal edilmemesi esaslarına uyulması, 13/07/2011-27993 s.r.g.yön/2.m. ile değişik 4. fıkrasında belirtildiği üzere kaçak tespit süreci sonucunda kaçak tüketim tespit edilmesi halinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi (dağıtım şirketi) tarafından ilgilinin elektriğinin kesilmesi ile mühür altına alınması şeklindeki usul esas ve yönteme hassasiyetle uyulmuş olması (yetki bölümü) gerektiği,
gözetilmelidir.
Tüm bu nedenlerle;
Kaçak/ veya borcundan dolayı abone elektriğinin kesilip sayacın mühürlenmesini müteakiben mührün bozulması haline ilişkin somut olayda,
Sayın Çoğunluğun;
1 – Yerel mahkemece, “..sanığın bu suçuna ilişkin önceki temyiz incelemesi sonucunda verilen Dairemizin ilk bozma ilamı doğrultusunda müdahil kurumdan suça konu sayaçla ilgili mühürleme tutanağı olup olmadığı sorulup, yine suç tarihinde suça konu yerde kimin oturduğu hususunda yaptırılan zabıta araştırması sonucunda, bu hususta kesin bir bulguya rastlanamadığı, ...suç tarihinde suça konu abonenin mühürleme tutanağının olmadığı, dolayısıyla suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı...” kabul edilerek verilen beraat hükmünü,
Sanığın üzerine atılı “mühür bozma” suçunun "ön şartı" olan mahallinde eylemli olarak/ fiilen mühürleme yapılmamış ve gerek sanığın gerekse görevlilerin imzasını da ihtiva eden usulüne uygun bir mühürleme tutanağı düzenlenmemiş olması, yine mühürleme yapıldığı yönünde sanığa bildirimde bulunulduğunu dolayısıyla sanığın suç kastı ile hareket ettiğini/ suçun manevi unsurunun oluştuğunu ispatlayacak her hangi bir belge düzenlenmemiş olması, suçun yasal unsurlarının (hareket öğesi/ yöntem ve kasıt/ manevi unsurları yönünden) oluşmadığı düşüncesiyle isabetli bulduğum gibi,
2 – ‘Mühürleme Tutanağı’nda, düzenlendiği sırada henüz bilinmesi mümkün olmadığı halde, 7 gün sonraki tarihli görünen ve kendisinden sonra düzenlenmiş olması gereken Kaçak Tespit Tutanağının (D 14179) olan ‘tutanak seri nosu’nun dahi gösterilmiş ve aynı endeksi ihtiva etmekte oluşu, delil üretmek kaygısıyla sonradan düzenlendiği yönünde doğan kuşku, Hukuk Devletinde ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo - kuşkudan sanık yararlanır” kuralı gereği doğan şüpheden sanığın yararlandırılması gerektiği düşüncesinde olduğumdan,
3 – Diğer yandan, somut olayda (yetki öğesi bulunmadığı) yönüyle de suçun yasal unsurları oluşmadığı düşüncesinde olduğumdan,
T.. G.. İl Md.nün 04/04/2013 tarihli yazısı ile ...aboneye ait kesme mühürleme tutanaklarının imha edildiği bildirilmiş olmasına rağmen, oluşan şüpheyi sanık aleyhine yorumlama yolunu tercih eden Yüksek Daire sayın çoğunluğu’nun, “...mühür bozma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeksizin, ...beraatine karar verilmesi..” biçimindeki bozma kararına katılmıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.