Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2014/342
Karar No: 2014/382

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/342 Esas 2014/382 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 342 

            KARAR NO  : 2014 / 382

            KARAR TR   : 1.4.2014

ÖZET : Emekli olan davacının kalp rahatsızlığı nedeniyle 23.11.2006 ve 6.2.2008 tarihlerinde yapılan tedavisi sırasında kullanılan stentlerin bedellerinin ödenmemesi üzerine açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : İ.B.

            Vekilleri        : Av. Y.İ. - Av.Ş.Ö.

            Davalı                        :Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekilleri        : Av. K.K., Av.G.K.

           

O L A Y          : Davacı vekili, dava dilekçesinde, 33.643.440.0 sicil numarası ile emekli olan müvekkiline, Koroner Arter Hastalığı nedeniyle 23.11.2006 ve 06.02.2008 tarihlerinde Koroner Anjiyo Plasti (PTCA) yapıldığını ve stentler takıldığını; müvekkilinden 24.11.2006 tarihli fatura ile 5.192.67.-TL ve 07.02.2008 tarihli fatura ile 3.555.82.-TL. olmak üzere toplam: 8.748.49.-TL. stent bedeli alındığını; müvekkilinin, stent bedellerinin tarafına ödenmesi için davalı kuruma 19.3.2009 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunduğunu, davalının başvurusuna cevap vermediğini ve başvurunun zımnen reddedilmiş olduğunu; müvekkilinin talebinin zımnen reddinde hukuki isabet bulunmadığını ve yargı içtihatlarına aykırılık oluşturduğunu ifade ederek; davalı idarenin zımni ret işleminin iptali, alımı yapılan malın bedelinin başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 7. İDARE MAHKEMESİ: 31.5.2010 gün ve E:2009/938, K:2010/1040 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun “ Uyuşmazlığın Çözüm Yeri “ başlıklı 101. maddesinde Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiş olduğu, 108. maddesinde “ Bu Kanunun; / Geçici 20 nci maddesinin son fıkrası 1/1/2008 tarihinde, / 72 nci ve 73 üncü maddeleri, geçici 6 ncı maddesinin yedinci fıkrasının (b) bendi, geçici 7 nci maddesinin son fıkrası, geçici 9 uncu maddesinin bir ilâ dördüncü fıkraları ile geçici 17 nci maddesi, geçici 20 nci maddesinin onikinci fıkrası 30/4/2008 tarihinde, / 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) ilâ (8) ve (10) numaralı alt bentleri ile (f) bendinde sayılanlar için genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasına ilişkin olarak; 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1), (2), (8), (9), (10), (16), (17), (20), (22), (23), (24), (25), (26) ve (27) numaralı bentleri, 63, 64, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 74, 75, 77, 78, 79 uncu maddeleri, 80 inci maddesinin dördüncü fıkrası, 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ve ikinci fıkrası, 82 nci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları, 87 ilâ 89 uncu maddeleri, 97 nci maddesinin son fıkrası, geçici 1 inci maddesinin son fıkrası, geçici 3 üncü maddesi, geçici 6 nci maddesinin dördüncü fıkrası geçici 11 inci maddesinin ikinci fıkrası, geçici 12 inci maddesi hükümleri 1/7/2008 tarihinde, / Diğer hükümleri 2008 yılı Ekim ayı başında, yürürlüğe girer.” hükmünün yer aldığı;  dava dosyasının incelenmesinden; emekli olan davacının Ankara Mesa Hastanesinde Kroner Arter Hastalığı nedeniyle 23.11.2006 ve 6.2.208 tarihlerinde yapılan operasyonlarda lüzum görülen ve 24.11.2006 tarihli ve 7.1.2008 tarihli faturalar karşılığı ödenen toplam 8.748,49.TL stent tutarının karşılanması istemiyle 19.03.2009 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvurduğu, bu başvurusunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; bu durumda; 5510 sayılı Yasa hükümlerinin 1.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, 19.03.2009 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemden doğan uyuşmazlığın adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15. maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı vekili aynı istemiyle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 1. İş Mahkemesi; 21.12.2011 gün ve E:2010/695, K:2011/749 sayı ile,  davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş, bu kararın davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi: 4.6.2013 gün ve E:2012/6997, K:2013/11777 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortasının 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğu,  Yasa"nın 101. maddesine göre bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği; 5510 sayılı Yasa"nın "5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri" başlıklı Geçici 4. maddesinin 4. fıkrasına göre "Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır." denildiği;  5510 sayılı Yasa"nın 3. maddesinin 8. bendinde "Kişilerin öncelikle sağlıklarının korunmasını, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde ise oluşan harcamaların finansmanını sağlayan sigorta" olarak tanımlanan "genel sağlık sigortasından" yararlanacak kişiler ve sağlanacak haklar, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerinin Yasa"nın 60-78.maddelerinde düzenlenmiş olduğu; 5510 sayılı Yasa"nın "Genel Sağlık Sigortası Geçiş Hükümleri" başlıklı Geçici 12. maddesinde kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevleri, yürürlükten kaldırılan kanunlardaki hak ve yükümlülükler çerçevesinde ilgili kayıt ve işlemler Kurum tarafından devralınan tarihe kadar devam edeceğinin ifade edildiği, yasa koyucunun iştirakçilik sıfatını 5510 sayılı Yasa"nın yürürlük tarihinden önce kazanmış olsa dahi tüm sigortalıların "genel sağlık sigortası" kapsamına alınmasını kararlaştırdığı ancak Sosyal Güvenlik Kurumunca devir işlemleri tamamlanana kadar kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevlerinin, yürürlükten kaldırılan kanunlardaki hak ve yükümlülükler çerçevesinde devamını uygun görmüş olduğu; 18/12/2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan "Kamu Personelinin Genel Sağlık Sigortası Kapsamına Alınması Hakkında Tebliğ; yine, 09/10/2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görev Yapan Askeri Ve Sivil Personelin Genel Sağlık Sigortası Kapsamına Alınması Hakkındaki Tebliğ hükümleri gözetildiğinde, (5510 sayılı Yasanın geçici 12. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamına girenler hariç) kamu personelinin 15/01/2010 tarihinden itibaren; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan (ilgili tebliğin 5. maddesinde belirtilenler hariç) asker ve sivil personel ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin 15/10/2010 tarihinden itibaren Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredildikleri ve 5510 sayılı Yasa hükümlerine göre genel sağlık sigortalısı sayılacağının belirtildiği; devir öncesinde kamu çalışanı olup, aktif çalışması devam edenler ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık yardımlarının, devir öncesi dönem için, yürürlükten kaldırılan kanun hükümlerine göre çalıştıkları Kurum tarafından karşılanırken, devir sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı; pasif sigortalılar ile bunların hak sahiplerinin sağlık yardımlarının ise Emekli Sandığı tarafından karşılandığı gözetildiğinde, devir hükümlerinin, aktif kamu çalışanlarını kapsadığı kanaatine varılmış bulunduğu; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetildiğinde; Emekli Sandığı iştirakçileri açısından görevli mahkemenin belirlenmesinde, tedavinin başladığı tarih esas alınarak; pasif sigortalılar için tedavisi 01/10/2008 tarihinden önce başlayan sigortalılar ile bunların hak sahipleri yönünden idari yargının, tedavisi anılan tarihten sonra başlayanlar yönünden adli yargının (iş mahkemelerinin) görevli olduğu; aktif olarak çalışmasına devam edenler yönünden ise, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devir tarihlerine göre, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan asker ve sivil personel ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerden tedavisi 15/10/2010 tarihinden, diğer kamu görevlileri ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler yönünden tedavisi 15/01/2010 tarihinden önce başlayan sigortalılar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler yönünden idari yargının, tedavisi anılan devir tarihlerinden sonra başlayanlar yönünden adli yargının (iş mahkemelerinin) görevli olduğu sonucuna varıldığı; somut olayda; 5434 sayılı Yasa kapsamında iştirakçi iken emekli aylığı alan eşinden dolayı hak sahibi olan davacının, davaya konu tedavisinin, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredildiği 01/10/2008 tarihinden önce 24.11.2006 tarihinde başladığı ve böylece sağlık giderinin Kurumdan tahsiline dair uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK"nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğu gerekçesiyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermiştir.

ANKARA 1. İŞ MAHKEMESİ : 6.11.2013 gün ve E:2013/791, K:2013/855 sayı ile,  Mahkemelerince  bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edildiği; tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya alınan belge içerikleri ve Yargıtay bozma ilamı göz önüne alındığında davacının, kurumun genel sağlık sigortalısı olup, sağlık yardımları kapsamında olduğu, 23.11.2006 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle hastaneye başvurduğu ve Aterosklerotik kalp rahatsızlığı tanısının konulduğu, yapılan incelemede %80 darlık nedeniyle ilaçlı stent takıldığı, bu malzemenin dava dışı hastaneden davacı tarafından 24.11.2006 gün 221338 sayılı fatura ile KDV " dahil 4.555.60 TL ödenerek satın alındığı, yine 07.02.2008 günlü fatura ile KDV hariç 3.292.42 TL ödenerek satın aldığı kuruma 13.06.2008 tarihinde ödeme talebinde bulunduğu ancak ödeme yapılmadığı, davacı 5434 sayılı Yasa kapsamında iştirakçi iken emekli aylığı alan eşinden dolayı hak sahibi olan davacının, davaya konu tedavisinin, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredildiği 01/10/2008 tarihinden önce 24.11.2006 tarihinde başladığı ve böylece sağlık giderinin Kurumdan tahsiline dair uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle mahkemelerinin  görevsiz olduğu gerekçesiyle;  dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş,  bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 1.4.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, emekli olan davacının kalp rahatsızlığı nedeniyle 23.11.2006 ve 6.2.2008 tarihlerinde yapılan tedavisi sırasında kullanılan stentlerin karşılığı ödediği toplam 8.748,49TL.nin ödenmesi istemiyle yaptığı 19.03.2009 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile söz konusu bedelin başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının rahatsızlığının giderilmesi amacıyla, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından kendisine verilen,  9.11.2006 tarih, Seri 5 No:1468797 no.lu Sağlık Karnesiyle sağlık kuruluşuna başvurduğu; bu karnede davacının, sicilinin 33.643.440.0, Ünvanının, Öğretmen olarak belirtildiğinin görüldüğü;  davacının idareye başvuru yaptığı 19.3.2009 tarihli dilekçesinde de;  halen Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünden emekli aylığı aldığını, koroner damar hastalığı nedeniyle kendisine 23.11.2006 ve 6.2.2008 tarihlerinde iki kez Koroner Anjiyo Plasti(PTCA) yapıldığını, bundan ötürü 24.11.2006 tarihli ve 7.2.2008 tarihli faturalar ile toplam 8.748.49 YTL stent bedeli ödediğini belirterek, fatura bedelleri toplamının tarafına ödenmesini talep ettiği, isteminin zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı görülmüştür.

Adli yargı yerinde görülen davada, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin bozma ve Ankara 1.İş Mahkemesinin bozmaya uymak suretiyle verdiği görevsizlik kararında;   davacının “somut olayda; 5434 sayılı Yasa kapsamında iştirakçi iken emekli aylığı alan eşinden dolayı hak sahibi olan” şeklinde nitelendirildiği ve bu bağlamda hüküm kurulduğu; davacının ölen eşinin tahsis dosyasının incelenmesinden, davacıya, ölen eşinden dolayı ölüm aylığı bağlandığı görülmekte ise de,  sosyal güvenlik açısından, bütün hak sahipliğinin eşinden geldiği yolunda başka bir bilgi ve belgenin bulunmadığı; sonuç itibariyle, davacının kendi görevi dolayısıyla Emekli Sandığı iştirakçisi olduğu, tedavisini yaptırdığı dönemde de emekli statüsünde bulunduğu sonucuna varılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte devlet memuru olarak emekli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 7.İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 7.İdare Mahkemesi’nin 31.5.2010 gün ve E:2009/938, K:2010/1040 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.4.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi