14. Hukuk Dairesi 2016/12498 E. , 2017/4950 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.01.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil yönünden davanın açılmamış sayılmasına, manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebinin ise kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı 18.01.2009 tarihli dilekçesi ile;... ili, .... ilçesi, ... mahallesinde kain 1206 ada 83, 90, 102, 109 ve 146 parsellerin paylı maliki olduğunu, Yüreğir Belediyesi tarafından yapılan ıslah imar düzenlemesinin Adana 1. İdare Mahkemesinin 2002/737 E. sayılı kararı ile iptal edildiğini ileri sürerek, 15.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş; 06.03.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile de; kadastral parselin ihyası mümkün olmaması halinde de maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece 30.04.2009 tarihli "davanın yargı yolu nedeniyle reddine" dair verilen ilk karar, Yargıtay 1. H.D."nin 16.03.2010 tarihli kararı ile ""...davacı tazminat istemli davasını ıslah ile ihya olmazsa tazminata çevirmiş olup yolsuz tescil sebebiyle tapu iptali ve tescil talebi yönünden harç ikmal ettirilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekir..."" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilirken davacı vekili 19.10.2011 tarihli ikinci ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 715.728,00 TL tazminatın davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
Mahkemece 01.11.2011 tarihinde verilen davanın kabulü ile dava konusu kadastral parselin ihyasına yönelik ikinci karar Yargıtay 1. H.D."nin 12.06.2012 tarihli ilamı ile “... kadastral parselin ihyası davalarında kadastral parsel üzerinde oluşan tüm imar parselleri maliklerinin davaya dahil edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...” gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne dair verilen karar, bu kez Yargıtay 16. H.D."nin 28.01.2014 tarihli ilamı ile “... davacı vekilinin "tapu iptali ve tescil davasının atiye terkine ilişkin” 28.03.2013 tarihli dilekçesi değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiği...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacı vekili 17.03.2014 tarihli dilekçesi ile, atiye terk talebini yinelemiş ve maddi tazminat talebi yönünden dava değerini 879.656,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak kadastral parselin ihyası talebi hakkında davanın açılmamış sayılmasına, manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebi hakkında ise davanın kabulü ile, 879.656,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Somut olayda; davacının 1206 ada 83,90,102,109 ve 146 parsel sayılı taşınmazların paylı maliki bulunduğu, Yüreğir Belediyesinin 23.12.1999 gün 4147 sayılı kararı ile ıslah imar uygulaması yapıldığı, ancak Adana 1. İdare Mahkemesinin 2002/737 Esas - 2003/ 921 Karar sayılı ilamı ile sözkonusu imar uygulamasının iptaline karar verildiği ve kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İmar parsellerinin sicil kayıtlarının dayanağı olan imar uygulaması iptal edilmekle yolsuz tescilin söz konusu olacağı ve tapu kayıtlarının iptal edilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Farklı bir ifade ile, imar parselinin tapu kaydı iptal edilerek kadastral parselin ihyasına karar verilmesi gerekir ve kadastral parselin ihyası mümkün olduğu durumda tazminata hükmedilemez. Zira tazminat için zorunlu unsur olan zarar koşulu henüz gerçekleşmemiştir.
Hal böyle olunca tapu iptali ve tescil davası bakımından davacının ""atiye terk"" şeklindeki beyanı dikkate alınarak karar verilmesine yer olmadığına ve terditli maddi tazminat talebi bakımından ise henüz koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; birden fazla ıslah mümkün olmadığı gibi bozma sonrası da ıslah yapılamayacağından bozma öncesi ilk ıslah dilekçesindeki miktar aşılmak suretiyle hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.06.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.