10. Hukuk Dairesi 2017/5255 E. , 2019/7257 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No : 2017/337-2017/496
Mahkemesi : Gebze 1. İş Mahkemesi
No : 2014/515-2016/1121
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ... (...) İlkokulunda 02.12.1991-01.08.2010 tarihleri arasında müstahdem olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP
SGK vekili, öncelikle hizmet tespitinin 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, sigortalının belirtilen tarihlerde bir kısım hizmetlerinin bulunduğunu, davacının kesintisiz olarak hizmetlerine rastlanmadığını, davanın sadece tanık beyanları ile ispatının mümkün olmadığını, bordro tanıklarının dinlenmesinin gerektiğini, davacının çalışmalarını yazılı bir takım belgeler ile ispatlanması gerektiğini, beyanla davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davanın 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının davalı kurum nezdinde bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere 01/12/1991 tarihinden işe ilk girişinin yapıldığı 05/11/2003 tarihine kadar, bu tarihten de işten çıkışının verildiği 30/09/2010 tarihine kadar okulların açık olduğu 15 Eylül- 15 Haziran tarihleri arasında hizmet akdi ile çalıştığı anlaşılmakla, tüm dosya kapsamından davacının talep ettiği üzere 02/12/1991-01/08/2010 tarihleri arasında okulların kapalı olduğu yaz dönemi dışındaki sürelerde davalı kurumda hizmet akdi ile çalıştığının tespitine, davacının davalı ... Müdürlüğüne bağlı işyerinde 02/12/1991-01/08/2010 tarihleri arasında, okulların kapalı olduğu yaz dönemi dışındaki sürelerde hizmet akdi ile çalıştığının ile davanın kabulüne karar vermiştir.
B-BAM KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi, davacının ilk kez 05/11/2003 tarihinde ... İlköğretim Okulundan kuruma sigortalı bildiriminin yapıldığı, yine dosyadaki 05/06/1994 tarihli temizlik bedeli ile ilgili gider pusulası incelendiğinde davacıya ilk kez 1993 yılı Eylül ayından itibaren ödeme yapıldığının belirtildiği, 05/06/1994 tarihinden sonraki bir kısım gider pusulası suretlerinin de dosyada mevcut bulunduğu, gelen bordro kayıtlarına göre mahkemece tanık olarak dinlenilen tanık ..., ..."nın davacının çalışması ile ilgili beyan ve bilgileri, yine aynı okulda Emekli Sandığına tabi olarak 11/01/1988-20/06/2008 tarihleri arasında hizmetli olarak çalıştığı anlaşılan tanık ..."ın davacının 1991 yılından sonra okulda sürekli çalıştığına dair beyanları da dikkate alınarak, hatta civar sağlık ocağında görevli olduğu anlaşılan tanık ..."ün beyanları ile tüm mevcut delil durumu dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşılmakla, istinaf sebeplerine göre davalıların istinaf istemlerinin esastan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, eksik araştırma olduğundan bahisle hükmün bozulmasını istemiştir.
Davalı MEB vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Anayasamızın 141. maddesinde, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 149. (HMK’nun 28.) maddesinde de bu husus belirtilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381. (HMK’nun 294.) maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafları iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az aynı Kanunun 388. (HMK’nun 297.) maddesinde belirtilen hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunması suretiyle olur.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde :
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 389. (HMK’nun 298.) maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmünü gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile, bunu duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Bir başka ifade ile mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi, verilen kararla, ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına yazılması zorunludur. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür.
Kısa karar, bir davayı sona erdiren ( Niha-i ) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Asıl olan kısa karardır. Bu gibi hallerde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. (HMK’nun 297.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararında buna uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. (10/04/1992 gün ve 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı) Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 2011/21-23 E. - 268 K., 2012/6-97 E. - 203 K., 2012/10-149 E. - 291 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut olayda; davacı vekili,Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ... (...) İlkokulunda 02.12.1991-01.08.2010 tarihleri arasında müstahdem olarak çalıştığının tespitini talep etmiş, Mahkemece; davanın kabulü ile, davacının davalı ... Müdürlüğüne bağlı işyerinde 02/12/1991-01/08/2010 tarihleri arasında, okulların kapalı olduğu yaz dönemi dışındaki sürelerde hizmet akdi ile çalıştığının tespitine dair hüküm kurulmuş ise de, verilen karar infaza elverişli değildir.
Böyle bir hükmün infazı sırasında bir faydası olmayacağı gibi, davacının hangi tarihlerde çalıştığı açıklanmadığı için, tam aksine tereddüt oluşturacağı da açıktır. Açıklanan nedenlerle, kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerden olan yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırı olarak davanın yürütülüp sonuçlandırılması ve yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, okulların kapalı olduğu yaz tatil dönemlerinin dışlanması suretiyle hüküm kurulması yerinde ise de, okulların kapalı olduğu şubat tatil dönemlerinin dışlanmaması hatalı olup bozmayı gerektirir.
Mahkemece, hizmet tespiti yönünden davacının talep konusu dönem içinde her bir takvim yılı içerisinde yaz tatillerini ve şubat tatillerini dışlamak suretiyle ayrı ayrı hangi tarihler arasında kaçar gün çalıştığı belirtilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde "... davacının davalı ... Müdürlüğüne bağlı işyerinde 02/12/1991-01/08/2010 tarihleri arasında, okulların kapalı olduğu yaz dönemi dışındaki sürelerde hizmet akdi ile çalıştığının tespitine...." şeklinde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi"nin kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 09/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.