23. Hukuk Dairesi 2014/3469 E. , 2015/2290 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacılar vekili, müvekkillerinin arsa sahibi davalılarla 31.08.2005 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesini imzaladıklarını ve edimlerini yerine getirdiklerini ancak, davalılardan kaynaklanan sebeplerle inşaat ruhsatını alamadıklarını, davalıların da kendilerini verdikleri vekaletnameden azlettiklerini, bu arada davalı arsa sahiplerinin başka bir yükleniciyle sözleşme imzaladığını ileri sürerek, uğranılan maddi zarar karşılığı olarak şimdilik 20.000,00 TL"nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, bozma sonrasında 18.09.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 73.880,73 TL olarak artırmıştır.
Davalı arsa sahipleri, davacıların sözleşme imzaladıktan sonra hiçbir işlem yapmadıklarını, bu konuda çektikleri ihtarın da sonuçsuz kaldığını savunarak, davanın reddini istemişler, ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğradığını savunmuşlardır.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairemiz"in 06.07.2012 tarih ve 2383 E, 4703 K. sayılı ilamıyla, diğer temyiz itirazlarının reddiyle, mahkemece davacının talep ettiği 20.000,00 TL maddi tazminatın hangi kalem veya kalemlere ilişkin olduğu bedelleri de açıklatılarak davacı yandan sorularak, taleplerin davacı yanca dava tarihinden önce yapılmış, davalıların işine yarayabileceği ve kullanabileceği işlere ilişkin sözleşme konusu parsellerle ilgili olduğu anlaşılırsa, BK"nın 108/1. maddesi gereğince davacıların bu imalata dair isteklerinin yaptırılacak bilirkişi incelemesiyle değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir hükme varılması, aksi takdirde şimdiki gibi davanın reddine dair karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacılar ile davalılar arasında 31.08.2005 tarihli arsa payı karşılığı karşılığı inşaat sözleşmesinin imzalandığı, davacı yüklenicilerin bir kısım edimlerini yerine getirdikleri, inşaat ruhsatı alınmaması sebebi ile davalıların davacıları verdikleri vekaletnamelerden azlettiklerini, davalı arsa sahiplerinin daha sonra başka bir yükleniciye işi verdikleri, bu aşamaya gelinceye kadar davacıların proje, harç, mühendislik, noter ve bir takım ödemeler yaptıkları, bu ödemelerin toplam 123.889,73 TL olduğu, ancak bu miktardan davalıların faydalanacağı 73.889,73 TL harcama yaptıkları gerekçesiyle, davanın kabulü ile 73.889,73 TL "nin 20.000,00 TL"sinin dava tarihinden, 53.889,73 TL"sının ıslah tarihi olan 18.09.2013 tarihinden, itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2)Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi sebebiyle uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 11.07.2008 tarih ve 2874 E, 4724 K. ve Dairemizin 10.04.2014 tarih ve 2013/8479 E, 2014/2813 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu"nun 126/4. maddesine göre 5 yıldır. Fesih halinde açılacak geri alma davalarında Borçlar Kanunu"nun sebebsiz iktisap hükümlerine ilişkin zamanaşımı değil, eser sözleşmesine ilişkin zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı istikrar kazanmış olup, bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 17.10.1962 gün 14/35 ve 06.01.1968 gün T. 1728 E., 6 K. sayılı içtihatları ile de benimsenmiştir. Somut olayda; taraflar arasında imzalanan 31.08.2005 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca verilen vekaletnameden davacı yüklenicinin azledildiği, davalıların başka bir yüklenici ile sözleşme imzaladıkları ileri sürülmüş ve bozmaya uyularak mahkemece dava, imalat bedelinin BK"nın 108/1. maddesi kapsamında davalıdan tahsili istemi olarak ele alınıp, sonuçlandırılmış olup, davanın niteliğinin bu olduğu hususu da bozma sonrasında çekişmesiz hale gelmiştir. Yüklenici işbu dava ile feshi benimsemiş olup, en geç bu tarihte tarafların fesih iradesi birleşmiştir. Mahkemece, dava konusu talebin, feshin kesinleştiği, diğer anlatımla tarafların fesih iradelerinin birleştiği tarihte muaccel olduğu ve BK"nın 128. maddesi uyarınca zamanaşımının işbu davanın açıldığı 22.04.2008 tarihinden itibaren işlemeye başladığı gözetilerek, bu tarihten ıslahın yapıldığı 18.09.2013 tarihi arasında 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davalıların ıslaha konu miktara yönelik zamanaşımı def"inin kabulü ile bu bölüm istemin reddine karar verilmesi gerekirken, üstelik zamanaşımı def"i tartışılıp, değerlendirilmeden, ıslaha konu bölümün de tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Dava dilekçesine konu 20.000,00 TL"nin tahsiline ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmesinden sonra alınan 20.02.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda, bozmadan önce alınan kök rapora atıf yapılarak, yeni yüklenici şirket tarafından, yüklenici şirket olarak kendi adına yeni yapı ruhsatı alma gereği duymadan ve davacılar tarafından hazırlatılan projelere bağlı olarak düzenlenen yapı ruhsatları ile binan inşa edilmeye başlandığını bildirmiştir. Taraf vekillerinin itirazı üzerine mahkemece 30.04.2013 tarihli ara karar ile, yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmuş olup, bu ara kararda, "BK"nın 108/1. maddesi dikkate alınarak bozma kararı verildiği anlaşıldığından, daha önce alınan bilirkişi raporları, davacı tarafından sunulan Yargıtay bozma ilamındaki belge gözetilmek sureti ile davadan önce yapılan harcamalar ve sözleşmeye konu parsellere ilişkin olanlarının (davalıların işine yarayabileceği ve kullanabileceği) değerlerinin tespitine" karar verilmiştir. Bu ara karar üzerine alınan 04.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafça talep konusu yapılan masraf ve ödemelerin davalı arsa sahiplerinin işine yarayıp yaramayacağı konusunda herhangi bir görüş bildirilmeden davacı tarafından yapılan masrafların 73.889,73 TL olduğu sonucuna varılmıştır. Davalılar vekilince, bu rapor üzerine verilen ıslah dilekçesine cevabında, yapılan imalatın davalıların işine yaramayacağı bildirildiği halde, ek rapor alınmamıştır. 6100 sayılı HMK "nın 266/1. ( 1086 sayılı HUMK "nın 275. ) maddesi " Mahkeme, çözümü özel veya teknik
../..
S.3.
bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir " hükmünü içermektedir. Aynı Kanun"un 282. (1086 sayılı HUMK’nın 286.) maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği hükmü, HMK"nın 281. (HUMK"nın 283.) madde hükmü uyarınca bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır.
Bu durumda mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmadığı gözetilerek, davalılar vekilinin teknik nitelikteki itirazlarını cevaplandıran, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, diğer bentlerde açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.