11. Hukuk Dairesi 2018/5207 E. , 2018/8155 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29/06/2016 tarih ve 2011/465-2016/551 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilin 03/04/2006 tarihli acentelik sözleşmesiyle davalı şirketin ...- Merkez bölgesinin acenteliğini üstlendiğini, sözleşmenin 13.maddesine göre mucibince ve haklı sebeplerle müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini, sözleşme boyunca müvekkilinin faaliyet bölgesinde, posta tekeli dışında kalan hesap bildirim cetvelleri, faturalar, paketler, koliler, kredi kartları, broşür nev"inden süre tahditli gönderilerin dağıtımı, toplama, teslim etme, abone yenileme, tahsilat vb işleri davalı şirket adına yaptığını, her ayın bitiminde yapılan iş bedelini ve kendisine peşin olarak ödenen posta ücretlerini aynı ay içerisinde düzenli olarak davalı şirkete fatura ettiğini, 2010 ve 2011 senelerinde kalan toplam hak ediş alacağının 58.406,78 TL olduğunu, davalı şirketin, fatura öncesi ve fatura sonrası olmak üzere sair adlar altında haksız kesintiler yapmakta olduğunu, müvekkilinin hak ediş alacağından şimdilik 2.000,00 TL"lik alacağın ait oldukları tarihten itibaren işleyen faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 46.696,58 TL olarak belirlemiştir.
Davalı vekili, davacının talep ettiği hak ediş bedellerinin gerçeği yansıtmadığını, hak edişlere ilişkin faturaların davacı tarafından düzenlenip müvekkile gönderildiğini, faturaların sözleşmeye uygun olarak ödendiğini, davacının dilekçesinde iddia edildiği gibi hak edişlerin haksız kesintiler yapılmadığını, kesintilerin sözleşmeye dayalı yapıldığını, taleplerin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca taraflar arasında acentelik sözleşmesi bulunduğu, 24/12/2011 tarihi itibari ile davacı tarafça sözleşmenin feshedildiği, davalının yaptığı kesintilerin sözleşme kapsamında bulunduğu, talep edilen hak ediş alacakları bakımından davalı firmanın davacı firmaya borcuna karşılık 31/12/2011 tarihinde yaptığı borç meblağını bu tutarda azaltan 1.704,18 TL tutarındaki mahsup işleminin doğru olmadığı, 944,00 TL"lik kesintinin ise 23/12/2011 tarihinde gerçekleştirildiği, ancak sözleşme hükümlerinin 22/12/2011 tarihi itibariyle hükümsüz hale geldiği gerekçesiyle davacının haksız kesinti tutarı adı altında yaptığı taleplerin reddine, hak ediş alacağı olarak yapılan taleplerin kısmen kabulü ile 2.227,82 TL nin 28/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, acentelik ilişkisinden kaynaklı alacak istemine ilişkin olup mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davalı tarafından haksız yapıldığı iddia olunan kesintiler bakımından davanın reddine, hak ediş bedeli olarak talep edilen miktar yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, mahkemece de benimsenen bilirkişi raporu ve dosya muhteviyatı uyarınca, davacının hak ediş kalemi altında yaptığı toplam talep miktarının önemli bir kısmının davalı yanca dava açıldığı tarih olan 29.12.2011 tarihinden sonra ödendiği ve bu kısım yönünden davanın konusu kalmadığından HMK 331/1 maddesi uyarınca davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken bu hususta hüküm kurulmaması doğru olmamıştır.
Öte yandan mahkemece, dava sırasında ödenen meblağla ilgili olarak dava tarihi itibariyle dava açmakta haklı olduğuna göre anılan HMK 331/1. maddesi hükmü uyarınca bu kısım yönünden de davacı lehine vekalet ücretine hüküm olunması gerekirken, bu kısım yönünden de dava reddedilmişcesine davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesi de doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın anılan taraf yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 112,98 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/12/2018 tarihinde oybirilğiyle karar verildi.