14. Hukuk Dairesi 2016/5280 E. , 2017/4840 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından 31.08.2015 gününde verilen dilekçe ile mirasın gerçek reddi talebi üzerine dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda; 2 haftalık yasal süre içerisinde başvurulmadığından davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 16.02.2016 günlü ek hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, oğlu ..."ın 20.07.2015 tarihinde vefat ettiğini, Hasan"dan kendisine kalan mirası kayıtsız şartsız reddetmek istediğini belirterek mirasın reddinin tespitini istemişlerdir.
Mahkemece, murisin adres kayıt sistemindeki adresinin.... mahalles.... olduğu anlaşıldığından, HMK 114/1-ç delaletiyle 115/2 maddesi gereğince yetki dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine, dosyanın HMK"nın 20. Maddesi gereğince taraflardan birinin kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi üzerine dosyanın görevli ve yetkili... Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratının yapılmasına karar verilmiştir.
Gerekçeli karar, davacının dava dilekçesinde belirttiği aynı zamanda adres kayıt sistemindeki adresi olan ... ." adresine tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesi uyarınca 10.09.2015 tarihinde muhtara tebliğ edilmiştir.
Davacı, 08.02.2016 tarihinde gerekçeli kararın kendisine tebliği için mahkemeye başvurmuş, davacı vekili ise 11.02.2016 tarihli dilekçesiyle dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, 16.02.2016 tarihli ek karar ile tarafların karar tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal sürede mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi üzerine 6100 sayılı HMK"nın 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, mirasın reddinin tespiti istemine ilişkindir.
Yasal mirasçıların murisin ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde mirası reddetmeleri gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece re"sen dikkate alınması gerekir.
I- 7201 sayılı Tebligat Kanununun;
1- "Bilinen Adreste Tebligat" kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.",
2- "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesinde, "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar."
II- Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin;
"Bilinen adreste tebligat" kenar başlıklı 16. maddesinde, "(1)Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
(2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir,"
Hükmü yer almaktadır.
Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanununun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır.
Tebligat Kanununun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağından, Anayasanın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesine ve Tebligat Kanununun yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacaktır.
Somut olaya gelince; gerekçeli kararın Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre bilinen en son adreslerine tebligat çıkarılıp bu adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligatın buraya yapılacağı hükmü gözardı edilerek davacıya ilk seferde Tebligat Kanunu 21/2. maddesine göre yapıldığı, tebligatın usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı asilin 08.02.2016 tarihinde gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmesi için mahkemeye başvurduğu, davacı vekilinin, 11.02.2016 tarihinde dosyayı yetkili mahkemeye gönderilmesini talep ettiği, gönderilme talebinin süresinde olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 07.06.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.