14. Ceza Dairesi 2015/2344 E. , 2017/6053 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Hükümden sonra 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi ile ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 29.11.2017 tarihinde üye ..."in karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Afyonkarahisar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.04.2013 gün ve 2012/589 Esas, 2013/184 Karar sayılı mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 29.11.2017 gün ve 2015/2344 Esas, 2017/6053 Karar nolu ilamıyla vaki hükmün tasdikine ilişkin ilamda sayın Daire çoğunluğu ile ihtilafımız, sanık hakkında TCK"nın 110. maddesinin tatbiki hususundadır.
İncelenen dosya kapsamında;
Sanık ile mağdurenin akraba olduğu, olay günü sanığın mağdureyi kaçırmak için..."den..."a geldiği, mağdurenin kaldığı yurda giderek konuşmak için arabasına binmesini istediği, mağdurenin binmek istememesi üzerine ısrar ederek mağdurenin arabaya binmesini sağladığı, arabada mağdureye hitaben "seni kimseye bırakmayacağım, gerekirse öldüreceğim, seni kaçıracağım" dediği, mağdurenin araçtan inmek istediği ancak sanığın izin vermediği, mağdurenin "aracı durdurmazsan kendimi atarım" demesi üzerine arabayı durdurduğu, mağdurenin arabadan inerek yaya olarak yoluna devam ettiği ancak sanığın mağdureyi kolundan tutarak tekrar arabaya bindirdiği ve mağdurenin ısrarı sonucunda kaldığı yurda bıraktığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki sonuca ulaşılması bakımından etkin pişmanlık hükümlerine kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
Öğreti ve uygulamada; "bir suçun işlenmesinden sonra failin, herhangi bir dış etken bulunmaksızın kendi hür iradesiyle, meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarına etkin pişmanlık" denilmektedir.
Bu kapsamda TCK"nun "etkin pişmanlık" başlığını taşıyan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 110. maddesinde; "yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir" biçiminde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi bir sebep olarak "etkin pişmanlık" düzenlemesi getirilmiştir. Madde gerekçesinde de; "Etkin pişmanlık için suç tamamlandıktan sonra mağdurun güvenli yerde serbest bırakılması gerekir. Bunun kendiliğinden, yani herhangi bir zorlama bulunmadan gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından sonra serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır" açıklamalarına yer verilmiştir.
Anılan düzenlemeye göre, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişinin, bu suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan önce mağduru, şahsına herhangi bir zarar vermeksizin ve kendiliğinden güvenli bir yere serbest bırakması halinde hakkında etkin pişmanlık hükmü uygulanacaktır.
Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Suçun tamamlanmış olması gerekir. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.
2- Failin, mağduru suç nedeniyle hakkında Cumhuriyet Savcısınca soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakması gerekmektedir.
3- Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, gerçek bir pişmanlık sonucu kendiliğinden serbest bırakması gerekir. Failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.
4- Mağdurun fail tarafından serbest bırakılması gerekmektedir. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması halinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru "halkın içine çıkabilecek bir halde" serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.
5- Failin mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakması gerekmektedir. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.
6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir.
Somut olayda, "mağdurun şahsına bir zarar verilmemiş olma" şartı üzerinde ayrıca durulmalıdır.
Kanunda "mağdurun şahsına zarar verilmemiş olma" şartından sözedildiğine göre, mağdurun malvarlığına ya da başka birisine zarar verilmiş olması, etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Zararın hafif veya ağır, maddi ya da manevi olması arasında fark bulunmamaktadır. Örneğin, mağdura karşı cebir kullanılması, yaralanması, aç, susuz ya da uykusuz bırakılması, cinsel arzuların tatmini amacıyla birtakım eylemlere maruz bırakılması halinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacaktır. Failin mağduru, şahsına zarar verdikten sonra fakat hakkında soruşturma başlamadan önce kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakması durumunda da etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacak, ancak bu durum temel cezanın tayininde ya da takdiri indirim nedenlerinin uygulanması sırasında göz önünde bulundurulabilecektir.
TCK"nun 109. maddesinin altıncı fıkrasında; "bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" düzenlemesine yer verilmiş, gerekçesinde de; "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla ya da sırasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanır; bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir" denilmiş olup, suçun işlenmesi amacıyla ya da suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinden birinin meydana gelmesi halinde ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmek suretiyle, anılan neticenin gerçekleşmesi durumunda, artık mağdurun şahsına zarar verilmiş olacağından etkin pişmanlık için aranan "mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın serbest bırakma" şartı oluşmadığından, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü gerekmektedir.
109. maddenin altıncı fıkrasının "bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" hükmü göz önünde bulundurulduğunda, bu suçun işlenmesi amacıyla, işlendiği süreyle sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ve eylemin gerçekleştirilmesi sırasında mağdurun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak ve kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine ulaşmayacak şekilde yaralanması halinde, diğer şartların da varolması kaydıyla etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde;
Sanığın mağdurenin hürriyetini kısıtladıktan sonra herhangi bir zarar vermeden ikamet ettiği öğrenci yurduna bıraktığı gözetilerek hakkında etkin pişmanlık hükmünün şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla sanık hakkında TCK"nın 110. maddesinin tatbiki düşüncesiyle sayın çoğunluğun kararına muhalifim.