1. Hukuk Dairesi 2016/12469 E. , 2017/313 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde taşınmazın gerçek değerinin vekilden tahsili isteklerine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’den kendilerine intikal eden 236 ada 23 parsel sayılı taşınmazdaki 2 no’lu bağımsız bölümün satışı konusunda davalı ...’a vekalet verdiklerini, davalı ...’ın çekişmeli bağımsız bölümü davacılardan Sevda’nın eşi ...r’in yanında çalışan diğer davalı ...’a sattığını öğrendiklerini, davalı ...’nın taşınmaz satın alabilecek ekonomik gücünün bulunmadığını, davalılar ve dava dışı ...r’in hileli hareketler ile iş birliği içinde hareket ettiklerini, tapuda gösterilen satış bedelinin dahi kendilerine verilmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini, olmadığı takdirde özen ve sadakat borcunu yerine getirmeyen davalı ...’tan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 88.000,00 TL’nin satış tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte alınmasını istemişlerdir.
Davalı ..., iddiaların yersiz olduğunu, dava dışı ...r’in yanında 2 yıl çalıştığını, 7 aydır ise başka bir iş yerinde çalışmaya devam ettiğini, aylık 1.500,00 TL gelirinin olduğunu, kira vermediğini, para biriktirdiğini, ...r’in acil paraya ihtiyacı olması üzerine evini daha ucuza, bir kısım bedelini peşin vererek, arta kalan kısım için ise Yahya’nın banka taksitlerini üstlenerek satın aldığını, banka taksitlerinin halen devam ettiğini, dava konusu taşınmaza davacıların babasının malik olsa da parasını zamanında ...r’in verdiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davacılardan Sevda’nın eşi ...r’in kendisine ait evi satmak istediğini, ancak tapu kayıt malikinin kayın babası ... adına olduğunu söylediğini, ...’un mirasçılarının kendisine vekalet verdiklerini, anılan evi satıp parasını ...r’e verdiğini, Yahya’nın borçlarını ödemek için evin bir miktar ucuza satıldığını, olaylarla bir ilgisinin bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
./..
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, ... mirasçıları davacılar Sevda, Deniz ve Bizar’ın 15/08/2012 tarihinde, diğer davacı ...’nin 17/08/2012 tarihinde çekişme konusu 2 no’lu bağımsız bölümün intikali, satışı vs yetkilerini içeren vekaletname ile davalı ...’ı vekil tayin ettikleri, davalı ...’ın da 2 no’lu bağımsız bölümü 28/08/2012 tarihinde ölü malik ...’den davacılar adına intikalini yaptırdıktan sonra 31/08/2012 tarihinde anılan bağımsız bölümü diğer davalı ...’a 88.000,00 TL satış bedeli ile vekaleten temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
../...
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki SGK kayıtlarından davalı ...’nın 2010 yılı 6. ayından 2012 yılı 4. ayına kadar dava dışı ...r’in iş yerinde çalıştığı, yargılama sırasında davalı ...’ya yapılan tebligatların halen ...r’in iş yeri adresinde Serhat Dosun isimli şahsa yapıldığı ve davalı ...’nın yargılama sırasında bu hususa itiraz etmediği, yine vekil olan davalı ...’ın da savunmasında dava dışı ...r’i ve bir dönem yanında çalışan davalı ...’yı tanıdığı, davalı ...’nın savunması dikkate alındığında çekişmeli taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün bulunmadığı, ödeme yaptığı savunmasının ise hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yine davalı ...’nın çekişmeli 2 no’lu bağımsız bölümü temlik aldıktan kısa bir süre sonra 27/09/2012 tarihinde satmak için tapu müdürlüğüne başvurduğu, davalıların yaptıkları savunmada satış bedelini davacılar yerine dava dışı ...r’e ödediklerini söyledikleri, ayrıca her ne kadar çekişmeli bağımsız bölümün dava dışı ...r’e ait olduğu savunmasında bulunulmuş ise de mevcut çap kaydına karşın dosyaya muris ... ile dava dışı Yahya arasında bu hususta düzenlenen yazılı bir belgenin ibraz edilmediği, temlik tarihinden sonra davacı ... ile dava dışı ...r’in 30/01/2014 tarihinde boşandıkları birlikte değerlendirildiğinde kayıt maliki olan davalı ... ile vekil Emrullah’ın ve dava dışı Yahya’nın birlikte hareket ettikleri ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenler ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.