21. Hukuk Dairesi 2016/390 E. , 2016/2995 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 10/01/1986 tarihinde 1 (bir) gün çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı unvanlı işyerinde 10.01.1986 tarihinde bir gün süre ile çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 108.maddesinin 1.fıkrasında; "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir" hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa"nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa"nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da emniyet yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
.../...
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı adına davalı. işyerinden 10.01.1986 tarihinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesinin 10.02.1986 tarihinde davalı Kuruma verildiği, davacının sigorta sicil numarasının 1986 yılı Şubat ayı serilerinden olduğu, sicil numarasında dava dışı işyerinin kayıtlı olduğu, bu işyerinin 1986/1.dönem bordrosunun Kuruma ibraz edilmediği, 1986/2.dönem bordrosunda işyerinin unvanının olduğunun belirtildiği, gerekçeli kararın tebliği aşamasında ticaret sicilinden gelen kayıtlardan davalı şirketin kayıtlı olmadığının belirtildiği, beyanına başvurulan bir kısım davacı tanıklarının işyerinde çalıştıklarını ve davacıyı bu şirketin inşaatında çalışması sebebi ile tanıdıklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davalı işyerinden verilmiş 1986/2.dönem bordrosunda kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, çalıştığını ifade eden davacı tanıklarının hizmet cetvelleri ile bu şirket tarafından verilmiş işe giriş bildirgeleri getirtilerek, davalı Kurumdan bu şirket adına tescilli işyerlerinin hangi tarihler arasında, hangi adreslerde kayıtlı olduğunu sorarak ve davalı şirketin dava dışı irketinin taşeronu olduğu anlaşıldığından dava dışı bu şirket yönünden araştırma yapılarak davacının çalışmasının geçtiği işyeri adresinin belirlenmesi, adresin belirlenmesinin ardından Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 29.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.