10. Hukuk Dairesi 2019/4609 E. , 2019/7220 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, trafik-iş kazası sonucu ölen sigortalı ...’nın hak sahiplerine bağlanan gelirler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
2-Dava, 19.12.2003 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirleri nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücûan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen kararla bozma ilâmının gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Önceki bozma ilâmında, “Davaya konu trafik – iş kazasının, davalı işverene ait kamyonet aracını kullanan diğer sigortalı ...’nın şerit ihlali yaparak, karşı yönden gelen otobüse çarpması şeklinde meydana geldiği; davalıya ait araçta bulunan sigortalı sürücü ile araçta bulunan diğer sigortalılar ... ve ...’ın öldüğü anlaşılmaktadır. Davacı Kurum, kısmi dava ile, 19.12.2003 tarihli trafik-iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin, işveren davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Aşamalarda alınan kusur raporlarından, karşı araç sürücüsünün, olayın meydana gelmesinde kusurlu davranışının bulunmadığı anlaşılmakta ise de; kesinleşen ceza davasında alınarak hükme esas alınan kusur raporu ile; iş bu davada Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 04.07.2011 tarihli kusur raporlarında davalıya ait aracı kullanıp, aynı olayda ölen sigortalı ...’nın tam kusurlu olduğu; hükme esas alınan 04.06.2012 tarihli kusur raporunda ise, şerit ihlali yapan sigortalı sürücü ...’nın %40, uzun süre montaj işinde çalışıp, sonrasında yorgun olarak araç kullandırması, aracın lastiklerinin olayın meydana geldiği kış mevsimine uygun olmaması nedeniyle aracın işleteni ve işveren davalının %60 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.Kusur raporları arasında çelişki bulunduğu gibi, maddi olgular da yeterince araştırılmamıştır. Mahkemece, aynı kaza ile ilgili olarak varsa başkaca dosyalar getirtilmeli, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişinin belirttiği maddi olguların bulunup-bulunmadığı yeterince ve gereğince araştırılmalı; oluşa göre, 506 sayılı Kanun"un 26/1. maddesi kapsamında işverene verilen kusur oranının fazla olduğu gözetilip, kusur oran ve aidiyeti kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir. Davada, sigortalının çalışmaları Kurum’a bildirilmediğinden, mülga 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddesine göre sorumluluk şartlarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Ne ki; 506 sayılı Kanun"un 26/2. maddesinde, iş kazasının meydana gelmesine kasıt veya kusurlu davranışı ile neden olan üçüncü kişilere de rücu edileceği; anılan Kanunun 26/ son maddesinde ise, iş kazası sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine yapılacak her türlü yardım ve ödemeler için, iş kazasının meydana gelmesinde kastı veya kusuru bulunup da aynı iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca rücu edilemeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda, kusurlu davranışı ile sigortalının ölümüne neden olup, kendisi de aynı trafik-iş kazasında ölen sigortalı ...’nın hak sahiplerine rücu edilemeyeceği gözetildiğinde; davalı işverenin Kanunun 10. maddesine göre sorumlu olacağı miktar belirlenirken, %100 kusur oranına göre belirlenen tazminat miktarından, Borçlar Kanununun 43-44. maddelerine göre hakkaniyet indirimi yapılması gerekir. Tabi ki, hakkaniyet indirimi sonucu davalı işverenin sorumlu olacağı tazminat miktarının, davalının Kanunun 26/1. maddesine göre sorumlu olacağı tazminattan fazla olması gerekir. Aksi halde, işe girişi süresinde bildirmeyen işverenin 10. madde gereğince sorumluluğu ile işe girişi süresinde bildiren işverenlerin 26/1. madde sorumluluğu arasında bir fark bulunmayacak olur ki, bu da kanuna uygun olmayacaktır. Yine, Kanunun 10. maddesine göre rücu edilecek tazminat belirlenirken, 26/son maddesi gereğince rücu edilemeyecek sigortalının kusuru nedeniyle de hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği gözetilmelidir.” şeklinde detaylı ve yol gösterici açıklama yapılarak karar bozulmuştur.
Mahkemece bu durumda yapılacak iş, bozma ilamına uyulmakla davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmek suretiyle yeniden alınacak kusur raporu ile kusur oran ve aidiyeti belirlenerek hüküm kurulması gerekmektedir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 09.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.