1. Hukuk Dairesi 2016/12284 E. , 2017/310 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır
Davacı, mirasbırakan babaları ..."in kayden maliki olduğu 1098 ada 4 parsel sayılı taşınmazını davalı oğulları .. herbirine 1/2"şer pay olmak üzere satış akti ile temlik ettiğini; mirasbırakan annesi ..."in ise kayden maliki olduğu 208 ada 12 parsel ile 903 ada 474 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğlu İlhan"a, 212 ada 11, 903 ada 475, 476 ve 673 parsel, 120 ada 32, 126 ada 4 parsel sayılı taşınmazlarını davalı ...satış suretiyle temlik ettiğini, davalı ..."ın da bu taşınmazlardan 903 ada 476 ve 673 parsel, 120 ada 32 parsel ile 126 ada 4 parsel sayılı taşınmazları kayınbiraderi olan davalı ..."a satış akti ile temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar İlhan ve .., hak düşürücü sürenin geçtiğini, kendilerine çalıştıkları işlerin ve emeklerinin karşılığı olarak ...’e ait 903 ada 474 ve 475 parsel sayılı taşınmazların verildiğini, davacının ise evlendiği yıldan itibaren herhangi bir işte çalışmadığını, murislerin ve davalılar ...ve İlhan’ın yardımları ile geçimini sürdürdüğünü, dava konusu edilen 208 ada 12 parsel ve 212 ada 11 parsel sayılı taşınmazların murislerden satın alınmadığını, dava dışı üçüncü kişilerden 2003 yılında satın alındığını, dava konusu 1098 ada 4 parsel, 126 ada 4 parsel, 120 ada 2712 parsel sayılı taşınmazların bedeli karşılığında satın alındığını belirterek, bu nedenlerle açılan davanın reddini savunmuşlardır.
./..
Davalı ..., dava konusu taşınmazları bedelleri mukabilinde satın aldığını, devir işlemlerinde muvazaanın söz konusu olmadığını, kendisinin iyiniyetli üçüncü şahıs konumunda olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden,dava konusu taşınmazlardan 903 ada 474 ve 475 parsel, 1098 ada 4, 126 ada 4, 120 ada 32, 903 ada 476, 903 ada 673 parsel sayılı taşınmazların davacı ile davalılar ...ve İlhan’ın ortak mirasbırakanı ...dan davalılara intikal ettikleri, 208 ada 12 ve 212 ada 11 parsel sayılı taşınmazların ise dava dışı üçüncü kişilerden davalılara devredildiği anlaşılmaktadır.
Davalıların, dava dışı 3. kişilerden temlik aldıkları 208 Ada 12 parsel ile 212 Ada 11 parsel sayılı taşınmazlar yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince tapu iptal tescil istenemeyeceği, tenkis iddiasının ise; dava konusu taşınmazların bedellerini mirasbırakanların ödediği, mal kaçırmak amacıyla davalılar adına kaydettirdiği iddiasının ise kanıtlanamadığı gözetilerek bu taşınmazlar yönünden davanın reddi açıklanan bu gerekçe ve sonucu itibariyle doğru olduğundan davacının bu taşınmazlara yönelik temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.
Davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; murislerin mal satmaya ihtiyaçlarının bulunmadığı,dava konusu taşınmazlardan bir kısmının devir tarihlerinde davalılardan ...ın 22, İlhan’ın ise 32 yaşında oldukları, murisle beraber çalıştıkları, davacının tek kız evladı olduğu, murislerin malvarlıklarının büyük bir kısmının davalılara temlik edildiği, devir tarihindeki bedel ile akitteki bedeller arasında fark olduğu bu yönüyle mirasbırakanların davalılar ...ve İlhan’a yaptıkları temliklerin muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı ... yönünden ise bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
../...
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Sonuç itibarıyle, davalı ...’in davalı ...’ın kayınbiraderi olup durumu bilen veya bilmesi gereken konumunda olduğu, TMK’nun 1023.maddesindeki koruyuculuğundan yararlanamayacağı ve iyiniyet iddiasında bulunamayacağı nazara alındığında sübut bulan davanın dava dışı üçüncü kişilerden davalılara intikal ettiği anlaşılan 208 ada 12 parsel ve 212 ada 11 parsel sayılı taşınmazlar dışında kabulüne karar verilmesi gerekirken,yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.