14. Hukuk Dairesi 2015/18130 E. , 2017/4818 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07.02.1996 gününde verilen dilekçe ile yayla sınırlandırılmasının iptali ve aideyitin tesbiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Köyüne ait ... Yaylasının bir kısımının komşu... İlçesine bağlı ... Köyü sınırları içerisinde kadastrosu yapılarak 101 ada 147 parselin içerisinde davalı ... Köyüne ait "..." vasfı ile orta malı olarak tahdit ve tesbit edildiğini, ... Köyü kadastro çalışma alanının belirlenmesinde hata yapıldığını, yayla sınırının ... başlayıp Kırkpınar Gediğinin batısında sona eren "..." denen suyun akış yönüne belirleyen coğrafi yükseltinin esas alınması gerektiği halde iki köy sınırı suni olarak değiştirilerek ... düz hattına göre çalışma alanının belirlendiğini, dava konusu edilen yerin öncesi bilinmeyen zamandan beri ... Köyü halkı tarafından kullanıldığını, ... Valiliği İdare Kurulunun 21.11.1968 tarih, 1177 sayılı Kararında yaylanın yanlız ... Köyüne ait olduğu, yalnızca.... Köylülerinin kullanabileceğinin belirtildiğini bildirerek,....Köyü kadastro çalışma alanında bulunan 101 ada 147 parsel sayılı taşınmazda,... başlayıp... Gediğinin batısında sona eren ... sırtının doğusunda kalan yaylakiyenin, 101 ada 147 parselden kısmen iptali ile ... Köyü orta malı olarak tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... Köyü vekili, kadastro tesbitinin doğru olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece mahallinde iki kez keşif yapılmış ve davanın kabulüne dair verilen karar Dairemizce eksik inceleme nedeniyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, 101 ada 147 parsel sayılı yaylakiyenin dava konusu bölümünden yararlanma halinin davacı köye ait olduğunun tespiti ile köy adına sınırlandırılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;Yargılama sırasında davacı ve davalı köylerin tüzel kişiliği 6360 sayılı Kanun ile kaldırılmış olup yerlerine mahallesi oldukları belediyeler davaya katılarak taraf teşkili sağlanmış ise de köy tüzel kişiliği bulunmayan köyler huzurunda yapılan keşif ile sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.Keşif Kumluca ve Finike Belediyelerinin huzurunda yapılmalıdır.
Diğer tarafdan davacı köyün 1924 yılından önce bilinmeyen bir tarihte kurulduğu, bu nedenle kadim köy olduğu tespit edilmiştir. Davalı köyün ise 1959 yılında Yalnız Köyünden ayrıldığı bildirilmiştir. Böyle bir durumda ayrılıp müstakil hale gelen köyün, ayrıldığı köyün merasından yararlanma hakkı devam eder. Bu durumda dolaylı olarak dava konusu yerde Yalnız Köyü"nün tahsis veya kadim hakkı bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Davacı, dava konusu yerin müstakilen olmaz ise müştereken taraflar adına sınırlandırılmasını istemiş, Kaymakamlık İdare Kurulunun 21.11.1968 tarih 1177 sayılı Kararını delil göstermiştir. Bu kararda sözü geçen 15.12 .1965 tarih 110 sayılı Karar ise getirtilmemiştir. Ayrıca, mahallinde yapılan keşifde dokuz mahalli bilirkişi dinlenmiş ve bu bilirkişiler içinde davalı köyün ayrılmış olduğu Yalnız Köyünden bilirkişilerin dinlenmesi ve karar aşamasında değerlendirmeye alınması da doğru değildir. Taraflar ile ilgisi ve bağlantısı olmayan çevre köylerden bilirkişiler tercih edilmelidir.
Yukarıda yazılı ilkelere göre, davada taraf olan Belediyelerin delilleri varsa toplanmalı, tespit edilecek tanık ve mahalli bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılmalı, davacının dayandığı ilçe idare kurulu kararları getirtilmeli, davacının hak iddia ettiği yer sorularak krokiye işlenmeli, ilçe idare kurulu kararı uygulanıp dava konusu yer ile ilgili ise uyduğu yer krokiye işlenmeli, alınacak raporlar sonucu ve 147 parselin bir bölümünde bulunan mezarların ve su kaynağının davalı tarafa ait ve tahsisli olduğu da dikkate alınarak tüm deliller değerlendirilmeli, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
103 ada 1 parsel yönünden ise 6831 sayılı Kanunun 20. maddesine göre orman içinde mera yaylak ve kışlak bulunabilir. Buralardan orman idaresinin izin ve denetimi altında yararlanılır. Ayrıca, orman sınırında bulunan kadim mera, yaylak ve kışlaklar kadastro tesbiti sırasında orman olarak tespit edilmiş olabilir. Bu nedenle davaya konu orman ile ilgili amenajman, memleket haritası ve hava fotoğrafları, orman kadastrosu var ise tespit evrakları getirtilmeli, mahalline uygulanmalı ve davacı tarafından gösterilen yerin vasfı tam olarak tesbit edilerek hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda yazılı nedenlerle, noksan soruşturma ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcını yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.