Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetçi (ihale alıcısı) şirket, icra dosyasında ihale ile satın alınan ve yedieminden teslimi sırasında eksik oldukları anlaşılan menkul malların miktar ve değerlerinin tespiti ile tespit edilen parasal değerin icra dosyasına yatırılan ihale bedelinden kendilerine iadesini talep etmiş, mahkemece; yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna istinaden ihale ile satılan mallar ile teslim edilen mallar arasında fark olduğu gerekçesiyle eksik olan menkul malların bedelinin icra dosyasına yatırılan ihale bedelinden alınarak davacılara iadesine karar verilmiştir.
Şikayetçi, dilekçesinde hasım olarak icra müdürlüğünü göstermiş, mahkemece; yargılama devam ederken dava sonucu verilecek karardan doğrudan etkileneceğinden bahisle alacaklı iş bankası vekiline duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliğine karar verilmiş ise de; alacaklıya davetiye tebliğine ilişkin herhangi bir işlem yapılmamıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde "Hukuki dinlenilme hakkı" düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Taraflar "silahların eşitliği ilkesi" gereği iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat hakkına sahiptirler. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; taraflar duruşmaya çağrılmadan, bir başka deyişle taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasa"nın 36. maddesi ile düzenlenen "iddia ve savunma hakkının kullanılmasına imkan tanınması ilkesi"nin doğal bir sonucudur. Gerçekten de savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası"nın 36. maddesi ile HMK.nun 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece, davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir.
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun amir hükmü gereğidir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 Sayılı Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir.
O halde; mahkemece şikayetin niteliği itibariyle husumetin takip alacaklısı ile takip borçlusuna yöneltilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra şikayet konusu hakkında karar verilmesi gerekirken bu yasal zorunluluk yerine getirilmeden savunma hakkını kısıtlar biçimde duruşma açılıp yargılama yapılarak karar tesis edilmesi isabetsizdir.
Öte yandan karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK.nun 297.maddesinin 1.fıkrasının "e" bendi gereği gerekçeli kararın yazıldığı tarihin kararda belirtilmemiş olması da doğru bulunmamıştır.
Kabule göre de; ihale konusu malların eksik teslim edilmesi nedeniyle uğranılan zararın tahsili genel hükümlere göre yargılamayı gerektirdiği halde mahkemece ihale alıcısı tarafından yapılan şikayetin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.
SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK."nun 366. ve HUMK."nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre alacaklının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/11/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.