3. Hukuk Dairesi 2016/21939 E. , 2018/9636 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, şirketin, tekstil sektöründe baskı desen işi ile uğraştığını; diğer davacı ..."nın ise, şirket ortağı olduğunu; şirketin, abonelik sözleşmesi yapmak üzere davalı şirkete başvurduğunu; davalı şirketin, bir önceki abonenin elektrik borcu olduğundan bahisle, abonelik sözleşmesi imzalamadığını, elektrik sayacının fiili kullanıcısı şirket olduğu halde, dava konusu edilen 7 adet faturanın diğer davacı ... aleyhine tahakkuk ettirildiğini; ayrıca, mühürsüz sayaçtan elektrik kullanıldığından dolayı davalı kurum tarafından 11 adet kaçak tutanağı düzenlendiğini belirterek; davalı tarafından tahakkuk ettirilen faturalardan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; dava konusu yerde, 29/03/2007 tarihinden itibaren, idareye kaydı bulunmayan sayaçtan kaçak elektrik kullanıldığının tespit edilmesi üzerine; 16 ayrı, kaçak elektrik tutanağı tutulduğunu; bu tutanaklar öncesinde düzenlenen faturaların usulüne uygun hesaplandığını, iddia edildiği gibi bir yanlışlık bulunmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; tutanakların tutulduğu adreste davacı ..... faaliyet gösterdiği, bu durumun davalı şirketin de açık kabulünde olduğu, faturalarında bu şirkete düzenlendiği; ancak, tutanakların bir kısmında ..."nın yer aldığı, söz konusu yerde dosya arasında bulunan vergi kaydından da anlaşılacağı üzere davacı şirketin faaliyet gösterdiği; tutanakta şirket yetkilisi olarak ..."nın imzasının bulunması ve şirket yetkilisi olması, tüketilen elektrik bedelinden sorumlu olmasını doğurmayacağı; zira, diğer davacı şirketin tüzel kişiliğinin bulunduğu ve hissedarlarından ayrı bir sorumluluğunun söz konusu olduğu, şirket hissedarının şirketin faaliyeti dışında bir faaliyet ve iş nedeniyle ayrıca elektrik kullandığı da davalı tarafından ıspat edilemediğinden; davacı şirketin, adreste faaliyeti nedeniyle kullanmış olduğu elektrikten şirketin kendisinin sorumlu olacağı, şirket yöneticisi ve hissedarı olarak ..."nın sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından, davacı ... yönünden davanın kabulü ile borçlu olmadığının tespitine; davacı ...... davasının reddine karar verilmiş, hüküm, davalı ve davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
.....
Anılan karar Dairemizin 2014/10551 Esas – 2015 / 3105 Karar sayılı ve 26/02/2015 tarihli kararı ile; "....Davacı şirketin, abone olmadan ve yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden enerji tüketmesi eyleminin kaçak elektrik enerjisi tüketimi olduğu; tutanak tarihinde yürürlükte bulunan.....Yönetmeliği hükümlerine göre, her bir tutanak için ayrı ayrı kaçak elektrik bedeli hesabı yapılması gerektiği kuşkusuzdur. Bu bağlamda, denetime elverişli olmayan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilemez.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, öncelikle; dosyanın elektrik tüketim hesabı konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kuruluna verilerek, davalı kurumun davacı taraftan isteyebileceği kaçak elektrik bedelinin..... ve bu yönetmelik gereğince yayınlanan usül ve esaslarda açıklanan yönteme göre, her bir tutanak için ayrı ayrı hesaplanması için bilirkişiden rapor alınması; daha sonra, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.... " gerekçesi ile hüküm bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra bilirkişi kurulundan rapor alınmış, alınan bu raporda davalı ..... her tutanak için ayrı ayrı kaçak tahakkuk hesabı yaptığı, bu hesaplamanın doğru olmadığı, 26/05/2012 – 08/05/2012 arası 18 gün mükerrer kaçak, 08/05/2012 – 26/05/2011 arası 347 gün kaçak , 26/05/2011-01/09/2008 arası normal tüketim hesabı yapılması gerektiği, toplam bedelin 117.873.34.-TL olduğu, suç işlemiş kişiye aynı suçu oluşturan tek fiilden dolayı iki kez ceza verilemeyeceği belirtilmiştir. Mahkeme, anılan raporu hükme dayanak almıştır .
Mahkemece, davacı ... nın davasının kabulü ile, davacı ... nın davaya konu ...... nolu sayaçtan kullanılan elektrik bedeli nedeniyle düzenlenen faturalar dolayısıyla davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı..... davalıya karşı açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile, davacının davalıya 71.369,01-TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak farklı bir karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. "
.....
Somut olayda, mahkeme her bir tutanak için ayrı ayrı hesap yapılmak üzere bilirkişiden rapor alınması gerektiğine ilişkin olan bozma kararına uyduğundan artık bu konu davalı yararına kazanılmış hak oluşturmuştur.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla davalı yararına usuli müktesep hak oluştuğu nazara alınmak sureti ile, bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde hüküm tesisi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/10/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
.......