1. Hukuk Dairesi 2014/19307 E. , 2017/266 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL/TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.01.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ... eşinden intikal eden 145 ada 113 parsel (yeni 645 ada 113 parsel) sayılı taşınmazdaki miras payını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak satış göstermek suretiyle davalı oğlu .. onunda kötü niyetli davalı şirkete kat karşılığı inşaat sözlemesi ile temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmazsa bedelin davalı ..."den tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., iddiaların yersiz olduğunu, tenkis niteliğindeki talebin zamanaşımına uğradığını belirtip davanın reddini istemiş; davalı şirket taşınmazın iyiniyetle satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, çekişme konusu 645 ada 113 sayılı parselin geldisi 145 ada 11 ve 39 sayılı parsellerin 7/28"er payı mirasbırakan ..ait iken 20.01.1993 tarihli akitle oğlu olan davalı ..."e, onun da diğer davalı şirkete satış suretiyle temlik ettiği, murisin 09.08.1993 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak tarafların kaldığı, başkaca mirasçının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
./..
Somut olayda; mirasbırakan Şemi"nin ölümünden kısa bir süre önce, gerçek değerinden çok düşük bir bedelle dava konusu taşınmazı satış göstermek suretiyle oğlu olan davalı ..."e temlik ettiği, buna karşın terekesinde para çıkmadığı gibi özellikle, ölen eşinden kızlarına kalan yerlerin yeterli olduğu ve bu nedenle onlara mal bırakmak istemediği, satış için makul bir nedeninin de olmadığı gözetildiğinde davalı ..."e yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, son kayıt maliki davalı şirketin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 1023. maddesi uyarınca ediniminde iyi niyetli olduğu taktirde yasal koruma altında olacağı kuşkusuzdur. Ancak, mahkemece bu yönde yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olduğunu söylenebilme olanağı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil ,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
../...
Hâl böyle olunca, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında üçüncü kişi konumundaki taşınmazı temlik alan davalı şirketin iyi niyetli olup olmadığının belirlenmesi yönünden şirket kayıtlarının getirtilmesi, tapu kayıtlarının ve dayanağı tüm belgelerin (resmi akitler, ifraz, taksim, imar vs.) bütün geldi ve gittileri ile birlikte (birbirini takip edecek ve denetime elverişli olacak şekilde) ilgili tapu müdürlüğünden teminin edilmesi, gerekirse tanıkların tekrar dinlenmesi ve tüm kanıtların yukarıda değinilen ilkeler ile birlikte değerlendirilmesi, davalı şirketin TMK.nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanabileceğine kanaat getirilmesi halinde davacıların tazminat isteğinin de değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.