Esas No: 2019/253
Karar No: 2020/553
Karar Tarihi: 06.02.2020
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2019/253 Esas 2020/553 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Ankara 9. İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A) DAVACININ TALEBİ :
Dava, davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü"nün davalı Kurum Müfettişlerinin 25/01/2001 tarih ve Ar. Sor.1 sayılı raporuna dayanılarak Ankara Sigorta İl Müdürlüğünce re"sen tanzim edilen bildirge-bordrolardan dolayı prim ve gecikme zammı tahakkukuna ilişkin 05/04/2001 tarih ve 41100 sayılı işlemin iptali, söz konusu rapor eki tespit tutanaklarında adı geçen kişilerin sigortalı sayılamayacaklarının tespiti, ihtirazi kayıtla ödenen ve itirazları sonucunda Ankara Sigorta il Müdürlüğünce 20/04/2005 tarih, 2001/16 Esas ve 10 sayılı kararı ile yapılan iptaller sonucunda onanmasına karar verilen 899.586,58 TL tutarındaki prim ve gecikme zammının ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte istirdadı istemlerine ilişkindir.
Birleşen dava dosyasında dava, davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü"nün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişliğinin 30/01/2001 tarih ve R.G.2001/01, C.S.Ö.2001/01 sayılı raporuna dayanılarak Ankara Sigorta İl Müdürlüğünce resen tanzim edilen bildirge-bordrolardan dolayı prim ve gecikme zammı tahakkukuna ilişkin 13/04/2005 tarih ve 54076 sayılı işlemin iptali, söz konusu rapor eki tespit tutanaklarında adı geçen kişilerin sigortalı sayılamayacaklarının tespiti, ihtirazı kayıtla ödenen ve itirazları sonucunda Ankara Sigorta il Müdürlüğünce 20/09/2005 tarih, 2005/15 sayılı kararı ile yapılan iptaller sonucunda onanmasına karar verilen 701.273,88 YTL tutarındaki prim ve gecikme zammının ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte istirdadı istemlerine ilişkindir.
Davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü vekili tarafından sunulan 13/05/2009 tarihli ıslah dilekçesi ile; 2005/890 esas sayılı dosya kapsamında dava dilekçesinin talebe ilişkin sonuç kısmı "İşlemin iptali, sataşmanın önlenmesi ve 899.586.583.751 TL (birleştirilen davada ise 701.273,88 YTL)"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle istirdadına karar verilmesi" olarak ıslah edilmiştir.
B) DAVALI KURUMUN CEVABI :
Davalı ... vekili tarafından sunulan cevap dilekçesi ile davanın süresinde açılmadığı, Kurum tarafından uygulanan işlemlerin esastan yerinde olduğu özet olarak belirtilerek haksız davanın reddine karar verilmesi talep ve beyan edilmiştir.
C) İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI :
İlk Derece Mahkemesince; “asıl davanın ve birleşen davanın reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
D) İSTİNAF MAHKEMESİNİN KARARI :
Davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü ve davalı ... vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme ve denetim neticesi “davacının asıl davaya ilişkin 27/05/2005 tarihli dava dilekçesindeki talebi ile birleştirilen davaya ilişkin 27/10/2005 tarihli dava dilekçesindeki taleplerinin birbirinden farklı olduğu, buna rağmen Mahkemece davacının her bir talebi yönünden ayrı inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, kararda davacının sadece asıl davaya ilişkin 27/05/2005 tarihli dava dilekçesindeki talepleri ile ilgili değerlendirme yapıldığı, buna göre kurulan hükmün sadece bu talebi ile ilgili olduğu görülmüştür. O halde Mahkemece yapılacak iş; davacının her bir talebi ile ilgili inceleme ve araştırma yapmak, hem asıl dava hem de birleşen dava konusu dilekçelerindeki taleplerle ilgili uyuşmazlığı sona erdirecek şekilde bir karar vermekten ibarettir. ” denilmek suretiyle “ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,” şeklinde karar verilmiştir.
E) BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HÜKMÜ :
Davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü"nün yapmış olduğu istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme ve değerlendirme neticesi “..davacı işyerinde istisna akdi kapsamında çalıştığı gerekçesi ile bildirimi yapılmayan kimselerin hizmet akdi ile çalıştığının, bu kişilerin yaptığı iş, bu kişilere yapılan ödemeler ve tüm dosya kapsamından sabit olduğu, buna göre Kurumca resen prim borcu ve ferilerinin tahakkuk ettirilmesi işleminin yerinde olduğu sabittir. Ancak, denetime elverişli 03/05/2012 tarihli Bilirkişi Heyeti raporunda, “davacının kuruma ödediği prim aslı 452.560,61 TL olmasına rağmen bilirkişi tarafından 450.523,19 TL hesaplandığı ve kurumun talep ve tahsil ettiği prim miktarı ile hesaplanan miktar arasında 2.037,32 TL’lik fark bulunduğu, bunun üzerinden gecikme zammı hesaplandığı ve neticede; fazla tahsil edilen gecikme zammı tutarının 5.169,37 TL olarak hesaplandığı ve davacının istardatını talep edebileceği miktarın 2.307,32 + 5.169,37 = 7.206,69 TL olarak hesap edildiği,” anlaşılmasına rağmen bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmemesi hatalı olmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri tarafından yapılan denetimin 06/01/1990 – 04/12/2000 arasındaki dönem, Çalışma Ve ... tarafından yapılan denetimin ise 1987/6. dönem ile 2000/5. dönem arasındaki döneme ilişkin olduğu, görüldüğü gibi dönemlerin iç içe geçtiği, davalı Kurumun evraklarının her iki teftişe ilişkin olduğu, sayıca çok bulunduğu, dönemin geniş olduğu gözetildiğinde her iki teftiş raporu ile ilgili olarak birlikte değerlendirme yoluna gidilerek hesaplama yapılmasından zorunluluk bulunduğu, neticeten hesaplanan ve istirdata konu olacağı belirtilen miktarın asıl dava ve birleşen davaya eşit şekilde bölüştürülmesi ve yargılama giderlerinin buna göre hesaplanması hakkaniyete uygun olacaktır” gerekçesine dayalı olarak;
“Hüküm : 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince kabulüne,
Ankara 9. İş Mahkemesinin 2017/465 E., 2017/842 K. sayılı kararının kaldırılmasına
2-Davanın kısmen kabulü ile,
a-1.018,66 TL asıl alacak, 2.584,69 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 3.603,35 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Birleşen davanın kısmen kabulü ile,
a-1.018,66 TL asıl alacak, 2.584,69 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 3.603,35 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” şeklinde yeni bir karar verilmiştir.
F- TEMYİZ BAŞVURUSU :
Davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile ; “Asıl dava ve birleşen dava konusunun ayrı ayrı irdelemesi gerektiği, dava konusu müfettiş raporlarında, sigortalılığa ilişkin usulüne uygun bir tespitin olmadığı, davacı Kurumdan, 1963 kişilik prim tahakkuk ettirilmesine rağmen sadece 239 kişinin sigortalılığının yapıldığı, bu nedenle davalı Kurumun sebepsiz zenginleştiği, Müfettiş raporunun yerinde inceleme yapılmaksızın ve çalışanların ifadesi alınmaksızın tanzim edildiğinden usulüne uygun olmadığı, Müfettiş incelemesinde sigortalı olarak tespiti yapılan kişilerin çoğunun sigortalılık için aranan şartları taşımadığı ve bu kişiler ile davacı Kurum arasında hizmet akdinin unsurlarının bulunmadığı,” belirtilerek usule ve yasaya aykırı olarak kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Davalı ... vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile Kurum işleminin yerinde olduğu, TRT Genel Müdürlüğü aleyhine açılan ve kesinleşen hizmet tespit davaları nedeniyle kesin hüküm nedeniyle eldeki davanın reddinin gerektiği özet olarak belirtilerek eksik inceleme ve araştırma neticesi kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
G) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 22/01/2001 tarihinde davacı TRT Genel Müdürlüğü"ne ait işyerinde yapılan denetim sonrası düzenlenen denetim raporu ile “davacı Kurumun 2954 sayılı Yasanın 49. maddesine istinaden çalışanların durumları ile ilgili olarak TRT Kurum İstisna Sözleşmesi Yönetmeliği yayınladığı, davacının bu yönetmeliğe istinaden ihtiyaç duyduğu çeşitli alanlarda uzun yıllardan itibaren İstisna Akdi başlıklı sözleşmelerle hizmet satın alması yaptığı, bu işlerin sürekli olarak aynı kişilere verilmek suretiyle yürütüldüğü, raporda istisna akdine dayanılarak çalıştırıldıkları iddia olunan personelin görev yaptığı birim ve bağlı bulunduğu amirlere göre ayrı ayrı yerel yönetim tutanağı düzenlendiği, buna göre; ayrıntılı şekilde yazıldığı üzere çeşitli birimlerde çalışan 237 kişinin haftada 45 saatten az olmamak üzere ayda 30 gün, bir kısım kişinin daha az süreli olarak çalıştığı, söz konusu bu kişilerin TRT"nin mesai saatlerine uygun ve bağlı bulundukları birimin emir ve denetiminde çalıştıkları tespit edildiğinden bu kişilere ait istisna akitlerinin hizmet akdi olarak değerlendirdiği ve bu akitlerin tarafları olan kişilerin 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalanmasının gerektiği”nin belirtildiği, 16/02/2001 tarih 21346-21347 sayılı Kurum yazısı ile; 06/01/1990 ila 04/12/2000 dönemine ait aylık sigorta primleri bildirgeleri, dört aylık sigorta primleri bordrolarının davacı taraftan istendiği, bu belgelerin TRT Genel Müdürlüğü tarafından süresi içerisinde verilmemiş olması nedeniyle Kurum tarafından resen APB ve işe giriş bildirgelerinin düzenlendiği, 05/04/2001 tarih, 41100 sayılı Kurum yazısı ile, “05/01/1990 ila 04/12/2000 dönemine ait 371.848.864.225 TL prim, 14/04/2001 tarihi itibariyle 550.932.209.465 TL gecikme zammı (toplam 922.781.073.690 TL), 144.000.000 TL EKP, 14/04/2001 tarihi itibariyle hesap edilen 550.280.000 TL. gecikme zammı (toplam 694.280.000 TL), 288.000.000 TL özel işlem vergisi, 14/04/2001 tarihi itibariyle hesap edilen 271.440.000 TL gecikme zammı (toplam 559.400.000 TL), 9.173.200.000 TL işsizlik sigortası primi, 14/04/2001 tarihi itibariyle hesaplanan 3.489.452.000 TL gecikme zammı (toplam 12.662.652.000 TL) olmak üzere toplam 936.697.445.690 TL borcun tahsilinin davacıdan talep olunduğu, buna ilişkin Kurum işleminin 11/04/2001 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı TRT Genel Müdürlüğü"nün 10/05/2001 tarihli yazısı ile;“Kurumlarında 1475 sayılı Kanun kapsamında işçi çalıştırılmasının mümkün olmadığı, diğer yandan 2954 sayılı Yasa"nın 50’nci maddesinin (h) bendinde Borçlar Kanunu hükümleri gereğince sözleşmeli personel çalıştırılabileceği hükme bağlandığı ve maddenin devamında bunlara, diğer personelin Sosyal Güvenlik Kuruluşu ile ilgilendirilmeleri hususunda düzenlendiği 50’nci maddenin (g) bendi hükmünün uygulanmayacağı belirtildiğinden borçlar kanunu hükümleri gereğince yayın ve yapımlarda özel bilgi ve deneyimlerinde istifade edilmek üzere kendileriyle istisna sözleşmesi imzalanan kişilerin Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu ile ilgilendirilmelerinin yasal olarak imkansız olduğu” belirtilerek borca itiraz edildiği, 20/04/2005 tarih, 2001/16 E. 2005/10 K. sayılı Kurum Kararı ile; “TRT Yasasının 50/h maddesinde; Borçlar Kanununun 355 nci maddesinde belirtilen istisna akdine özel bir gönderme yapılmadığı, sadece borçlar kanunu hükümleri denildiği, ancak TRT Genel Müdürlüğünün 2954 sayılı Yasanın 50/h maddesinde belirtilen Borçlar Kanunu hükümlerini 355 nci madde açısından yorumladığı, 313 ncü madde de yer alan hizmet akdini değerlendirmediği, TRT Yasasının yukarıda açıklanan sebepler dolayısıyla 49 ncu ve 50/h maddelerinden de anlaşılacağı üzere hizmet sözleşmesi ile işçi çalıştırılmasına uygun olduğu sonucuna varıldığı, işverenin itirazında Bağ-Kur ve Emekli Sandığına tabi Sosyal Güvenlik Kuruluşuna tabi olanlar incelemede dikkate alınmadığının belirtildiği, ancak Kurum Müfettişleri tarafından tanzim olunan tutanaklarda tespit edilen sigortalıların herhangi bir Sosyal Güvenlik Kuruluşuna tabi olarak çalıştıkları incelemede belirtilmediğinden dikkate alınmadığı, sonra yapılan araştırma ve yazışmalar sonucunda diğer sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olarak çalıştığı tesbit edilen sigortalılar adına tanzim edilen hizmetleri ve bu dönemlere ait prim belgeleri karşılığı primler düşülmüş olup ilgili dönemlere ait prim belgelerinin de Kurumca resen iptallerinin tanzim edildiği” belirtilerek “itiraz kısmen yerinde görüldüğünden itirazın 05/04/2001 tarih,41100 sayılı yazıyla tebliğ olunan Prim + gecikme zammı, işsizlik sigortası + gecikme zammı, EKP + gecikme zammı, ÖİV + gecikme zammı olmak üzere toplam 936.697.444.690 TL borcundan 14.557.787.464 TL Prim, 22.553.037.475 TL. gecikme zammının 14/04/2001 tarihi itibariyle düşüldüğü, kalan 899.586.619.751 TL’nin onanmasına” karar verildiği, birleşen dava dosyasına konu edilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 30/01/2001 tarih, R.G./01, C.S.Ö./01 sayılı raporu ile “Bölge Müdürlüklerince çeşitli kişilerin davacının ihtiyaç duyduğu alanlarda her ay istisna akitleri düzenlettirilerek aslında hizmet akdi ile çalıştıklarının tespit edildiği”nin belirtildiği, 16/02/2001 gün 21346 sayılı yazı ile tutanaklarda adı geçen kişiler için bordro ve bildirgelerin talep edildiği, davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından yapılan 23/03/2001 tarihli itiraz dilekçesi ile önceki itirazlar tekrarlanarak tutanakta adı geçen kişilerden eki listede Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK"lı olanlar için bir liste ile bazı kişilerin sadece danışmanlık hizmeti verdiği, konuk olarak programlara katılanlara ilişkin listenin sunulduğu, buna göre yeniden değerlendirme sonrası İş Teftiş Kurulu Başkanlığının raporu ile tahakkuk ettirilen 115.729,85 TL prim borcu ile 12/03/2005 itibariyle tahakkuk eden 729.955,24TL gecikme zammının davacıdan talep edildiği, davacı TRT Genel Müdürlüğünce ihtirazı kayıt ile 10/06/2005 tarihinde 727.350,14 TL ödemede bulunulduğu, eldeki asıl davanın 27/05/2005 tarihinde, birleşen davanın ise 27/10/2015 tarihinde olmak üzere süresinde açıldığı, yargılama esnasında Kurum tarafından ilgili rapor ve eklerinin klasör halinde dosyaya sunulduğu, belge ve kayıtlara göre Kurum tarafından sigortalı olduğu kayıtlara istinaden tespit edilen ve tutanaklarda adı geçen kişiler için çalışma sürelerinin ağırlıklı olarak 30 gün ve altı şeklinde kısmi zamanlı çalışma esasına dayalı olarak belirlendiği, bu kişilerden 293 kişinin 4/a sigortalılık hizmet kaydının bulunduğu, yine bu kişilerce açılan bir kısım hizmet tespiti dava dosyalarının eldeki dosyaya eklendiği, duruşmalarda davacı tarafın bildirmiş olduğu tanıkların dinlendiği, alınan bilirkişi raporlarının dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için öncelikle olaydaki hukuki ilişkinin tespit edilmesi gerekir.
İş Yasası ve 506 sayılı Yasada “hizmet akdinin” tanımı yapılmamış olup Borçlar Kanunu"nda hizmet akdinin tanımı; “hizmet akdi bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayrimuayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeyi taahhüt eder.” şeklinde yapılmıştır. Bu tanıma göre hizmet akdini karakterize eden unsurlar; “ücret”, “bağımlılık” ve “zaman” olarak sıralanabilir. Hizmet akdinde zaman-belirli bir süre çalışmak ön planda iken, istisna akdinde zaman belirleyici olmayıp, sonuç ön planda tutulmaktadır. Hizmet akdinde, işçinin işi ifa, özen gösterme, sadakat borcuna karşılık işverenin ücret ödeme, ihtimam ve yardım gibi borçları bulunmaktadır.
Zaman ve bağımlılık unsurları hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özellikleridir. Çalışan, Borçlar Kanununun 313.maddesinin öngördüğü çerçeve içinde, zaman ve bağımlılık unsurlarını gerçekleştirecek biçimde çalışmaktaysa, aradaki çalışma ilişkisi hizmet akdine dayanıyor demektir. Bilindiği üzere zaman unsuru, çalışmanın, işgücünün belirli yada belirli olmayan bir süre içinde, işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmayı kapsamaktadır. Hiç kuşkusuz çalışan, bu süre içinde, işveren veya vekilinin buyruğu ve denetimi altında (bağımlı olarak) edimini yerine getirecektir. Burada söz konusu olan bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında, çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir çalışmadır. Eğer ki çalışan, işgücünü belirli ya da belirli olmayan bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir.
İstisna akdi Borçlar Kanununun 353.maddesinde “İstisna, bir akittir ki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeyi taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder.” şeklinde tanımlanmaktadır.
İstisna akdinde müteahhit eser meydana getirmekten ibaret bir işgörme edimini borçlanmaktadır. Bir işgörme borcu doğuran sözleşme olmakla beraber, burada önemli olan, çalışmanın kendisinden ziyade, bu çalışma neticesi ortaya çıkan ve objektif olarak gözlenmesi kabil sonuçtur (Cem Baygın. Türk Hukukuna göre istisna sözleşmesinde ücret ve tabi olduğu hükümler.S.8) Müteahhit, iş sahibi ile akdi ilişkiye girerken bir sonuç (eser) meydana getirmeyi taahhüt etmektedir. Bu anlamda eser, bir işgörme faaliyetinin maddi veya maddi olmayan sonucudur. Kuşkusuz bağımsız bir varlığı değiştirmeye, işlemeye veya biçimlendirmeye yönelik edimler de eser kavramına dahil sayılır ve istisna sözleşmesinin konusunu oluştururlar. Ücret belli bir süre çalışıldığı için değil, netice için ödenmektedir. Müteahhidin, kararlaştırılan zamandan önce taahhüdünü yerine getirmesi, ücret üzerinde herhangi bir etki meydana getirmeyecektir. İstisna akdinde ekonomik risk müteahhit tarafından yüklenirken, hizmet akdinde işveren tarafından karşılanacaktır.
Hizmet akdi, çoğu kez Borçlar Kanununda tanımlanan istisna akdi (eser sözleşmesi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Öte yandan sigortalı statüsünde olmayan, sigortalı niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağını oluşturan ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kim diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu olan resen tahakkuk ettirilen prim borcunun geçerli olup olmadığına ilişkin olarak ise özellikle açıklanmalıdır ki 506 sayılı Kanunun 130. maddesinde, bu maddenin uygulamasında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olanlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, Kurumun, sigorta yoklama memurları aracılığıyla işyerlerinin mevcut durumları, faal olup olmadığı, sigortalı çalıştırılıp çalıştırılmadığı, çalıştırılıyorsa kimlerin, hangi sürede ve ücretle çalıştırıldıkları ve kendilerine verilecek benzeri görevlerde inceleme, araştırma, tespit ve yoklama yaptırabileceği hüküm altına alınmıştır. 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 59. ve 100. maddeleri uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. Diğer bir anlatımla; yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir.
Ne var ki, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan "tutanaklar" ile ifade edilen; Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından belgelere dayalı olarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla birlikte düzenlenmesinde hazır bulunan işveren, sigortalı veya üçüncü kişi beyanları uyarınca düzenlenerek doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza inkârına konu olmayan tutanaklardır.
Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından yapılan incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya geçirildiği raporların, sadece memur veya müfettiş tarafından düzenlenmiş olmaları, anılan raporların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100. maddeleri kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabulleri için yeterli değildir.
Buna göre, özellikle, rapor veya ekli tutanaklarda imzası bulunmayanlar yönünden, söz konusu tutanakların aksinin yazılı delille kanıtlanması yükümünden söz etmek mümkün değildir.
Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları ve iş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ancak belirtilen nitelikteki ekli tutanakların anılan Kanun kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesinin açık hükmü karşısında zorunludur.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava irdelendiğinde; dava konusu her iki Kurum denetmen raporlarında kayden sigortalılık tesisi gerçekleştirildiği, davacı TRT Genel Müdürlüğü adına bu şekilde prim borcu çıkartıldığı anlaşılmakla mükerrer sigortalılık tesisinin önlenmesi, gerçek ve fiili çalışma olgusunun somutlaştırılması bakımından tutanaklarda adı geçen kişilerin isim isim belirlenerek her bir kişi için yapılan işin tek tek şahsileştirilmesi sağlanmadan, görev tanımında yer alan işlerin asıl işin hazırlanmasına ve tamamlanmasına yönelik, teknik nitelikte ve yardımcı yan hizmetlerden olup olmadığı, tutanaklarda adı geçen kişilerin görev tanımına göre belirtilen saatler içerisinde işverenin emir ve komutasında kalıp kalmadığı irdelenmeden, bu kişilerce davacı TRT Genel Müdürlüğüne karşı hizmet tespiti davası açılıp açılmadığı, aynı denetmen raporlarına istinaden başkaca açılmış davaların olup olmadığı araştırılmadan, bu davalara ilişkin davacısı lehine yada aleyhine verilen kesinleşmiş ilamlar değerlendirilmeden yüzeysel bir şekilde sadece dosyada yer alan kayıtlar üzerinden yapılan tespit hatalı olmuştur. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesince bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacı TRT Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen ve fazla ödeme olarak hesaplanan prim borcu farkının asıl dava ve birleşen dava yönünden farazi bir biçimde ikiye, eşit bir şekilde bölünmesi suretiyle gerçek durumu yansıtmaktan uzak bir şekilde kurulan hüküm hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davalı Kurumdan dava konusu her iki denetmen raporunda tutanaklarda adı geçen ve TC Kimlik numarası, sigorta sicil numarası ile tespit edilebilen kişilerin ve tespite konu çalışma dönemlerinin listesi ile bu kişilere ait 4/a, 4/b, 4/c kapsamında sigortalılık hizmet belgeleri getirtilerek her bir kişi için sözleşmelerde yer alan görev tanımının hizmet akdine dayalı olarak tam süreli veya kısmi zamanlı çalışmayı gerektirecek nitelikte olup olmadığını tek tek değerlendirmek, bulunması halinde bu şahıslara ait aynı dava konusu raporlara dayalı olarak ve TRT Genel Müdürlüğü aleyhine açılmış herhangi bir kesinleşmiş dava dosyası olup olmadığını araştırarak bulunan dosyaları eldeki dosya içerisine almak ve hizmet tespiti davalarının niteliği gereği re"sen delil araştırması ilkesi de gözetilerek çalışıldığı iddia edilen süreler yönünden şüpheye yer vermeyecek şekilde olabildiğince tüm delilleri toplayıp bunları birlikte değerlendirerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
O halde davacı TRT Kurumu Genel Müdürlüğü ve davalı ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.
H-SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.