Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/10780
Karar No: 2015/2182

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/10780 Esas 2015/2182 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2014/10780 E.  ,  2015/2182 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ile davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    - K A R A R -
    Davacı vekili, taraflar arasında, davalı şirketin 02-04.03.2010 tarihleri arasında İngiltere"de düzenlenecek fuara katılımının sağlanması konusunda 23.12.2009 tarihinde sözleşme imzalandığını, müvekkilinin sözleşmenin ifasına yönelik tüm işlemleri yerine getirdiğini, ancak davalı şirketin fuardan önce gönderdiği ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, feshin haksız olduğunu, bu sebeple sözleşmede kararlaştırılan 19.136,05 İngiliz Sterlini tutarındaki bedeli ödemeleri için ihtar gönderilen davalıların, ihtara rağmen borcu ödemediklerini 44.160,26 TL asıl alacak ve 2.384,65 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 46.544,91 TL"nin tahsili amacıyla aleyhlerinde başlatılan icra takibine karşı haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ...vekili, sözleşmeyi müvekkili şirket adına imzalayan ..."in şirketi temsil yetkisi bulunmadığını, bu kişinin, müvekkiline sözleşmeyi sehven imzaladığını bildirdiğini, sözleşmedeki boşlukların davacı tarafından doldurulduğunu, müvekkili açısından bağlayıcı bulunmayan sözleşmenin geçersiz olduğunun ihtarname ile ayrıca davacı şirkete de bildirildiğini, diğer taraftan ödeme yapılmadığı için sözleşmenin yürürlüğe girmediğini savunarak, davanın reddini ve % 20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı ... vekili, diğer davalı şirkette iş geliştirme sorumlusu olarak görev yapan müvekkilinin sözleşmede müşterek borçlu ya da kefil sıfatıyla yer almadığından, müvekkili yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, sözleşmenin bir teklif niteliğinde olduğunu ve 2. maddesi uyarınca herhangi bir ödeme yapılmadığını, diğer davalı şirketçe de onaylanmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davalı ..."in diğer davalı şirkette sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle iş geliştirme sorumlusu olarak görev yaptığı ve şirket adına sözleşmeyi imzaladığı, görünüşte temsil nazariyesi gereği sözleşmenin davalı şirket yönünden bağlayıcı olduğu, ancak sözleşmeyi müşterek borçlu ya da kefil sıfatıyla imzalamamış bulunan davalı ..."in davada taraf sıfatı bulunmadığı, sözleşmenin 2. maddesinde katılım sözleşmesini .../...
    imzalayıp peşinat ve bakiye için çek, senet, mail order talimatı veren katılımcının yer tahsisinin kesinleşmiş sayılacağı hükmüne yer verildiği, sözleşmenin taraflar arasında hüküm doğurabilmesinin bu ön koşulun gerçekleşmesine bağlı bulunduğu, davalının sözleşme uyarınca herhangi bir ödeme yapmadığı ve bu geciktirici şartın gerçekleşmesine engel olunmasında dürüstlük kurallarına aykırı bir yön de bulunmadığı, bu itibarla davacının davalıdan sözleşme gereğince katılım bedeli ve ceza-i şart talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle, davalı ... hakkındaki davanın husumet nedeni ile reddine, diğer davalı şirket hakkındaki davanın esas yönünden reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili ile davalı ,,, vekili temyiz etmiştir.
    Dava, taraflar arasındaki 23.12.2009 sözleşmeye dayalı ceza-i şartın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 542/1. maddesi hükmü yollamasıyla uygulanması gereken temsil salahiyeti başlıklı 321. maddesi "Temsile salâhiyetli olanlar şirketin maksat ve mevzuuna dâhil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haizdirler. Temsil salâhiyetinin tahdidi, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez. Ancak temsil salâhiyetinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine hasrolunduğuna veya müştereken kullanılmasına dair tescil ve ilân edilen tahditler muteberdir. Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile salâhiyetli olanlardan ikisinin imzası kâfidir. Temsile salâhiyetli olanlar tarafından yapılan muamelenin esas mukaveleye veya umumi heyet kararına aykırı olması, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahısların o muameleden dolayı şirkete müracaatına mâni olamaz." hükmünü düzenlemektedir.
    Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın borcun kaynaklarını düzenleyen hükümleri çerçevesinde temsil yetkisinin kullanılması, temsilci ile temsil edilen arasındaki iç ilişki; temsilcinin işlemlerinin 3. kişiler açısından sonuçlarının ise dış ilişki çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
    BK"nın 32-39. madde hükümlerinde düzenlenen doğrudan temsilde, temsilcinin yaptığı tasarruf işlemlerinin sonuçları temsil edilen açısından sonuç doğurur. Ancak, bu durum mutlak nitelikte olmayıp, temsil yetkisinin kötüye kullanılması durumundan temsil yetkisinin kötüye kullanıldığını bilen ya da bilmesi gereken üçüncü kişiler temsil yetkisine dayanarak hak iddiasında bulunamazlar.
    Doktrinde, temsil yetkisinin de TMK"nın 2. maddesindeki genel ilke uyarınca dürüstlük kurallarına uygun olarak kullanılması gerektiği, yoksa bu kurala aykırı olarak kullanılan ve bu yüzden hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunan bir kullanımın hukuk düzenince korunmayacağı görüşü savunulmuş, temsil yetkisinin kötüye kullanılmasının temsilcinin amaca ve temsil olunanın çıkarlarına aykırı davranışı olduğu, temsil yetkisinin kural olarak temsil olunanın çıkarlarına hizmet ettiği belirtilmiş, temsilcinin 3. kişiyle amaca ve temsil olunanın çıkarlarına aykırı sözleşme yapmasının temsil yetkisinin kötüye kullanılması demek olduğu vurgulanmış, temsil yetkisinin kötüye kullanıldığını üçüncü kişinin bilmesi ya da ihmal yüzünden bilmemesi durumunda sözleşmenin geçerli olmayacağı, buna karşın üçüncü kişinin kusuru olmadan ya da hafif ihmali yüzünden bilmemesi durumunda temsil olunanın korunmaması gerektiği açıklamıştır. Bu görüş İsviçre/Türk öğreti ve uygulamasında da baskın görüş olarak kabul edilmektedir. (Bkz. M.R.KARAHASAN, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler-1992, 1.Cilt, Sh.332 – OSER/SCHONENBERG, art.32, N.17; BECKER art 32, N.2; ENGEL Sh.265; DE SAUSSURE Sh.82; KIESEL Sh.194/18 “KUTLU/SUNGURBEY atfı”
    Dosyada bulunan ticaret sicil memurluğu yazısı ve eklerinden 23.12.2009 tarihli sözleşmeyi imzalayan ..."in şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığı, davalı şirket tarafından davacıya gönderilen 18.01.2010 tarihli ihtarnamede de, sözleşmenin ... tarafından sehven imzalandığı ve şirketin imza yetkilisinin Oğuz Diken olduğu bildirilerek sözleşmenin iptalinin istenildiği anlaşılmıştır.
    Somut olayda, davalı tarafça, alacağın kaynağı olarak gösterilen 23.12.2009 tarihli sözleşmenin yetkisiz kişi tarafından imzalandığı, sözleşmeye açık ya da zımni olarak icazet verilmediği savunulmuş olup, davacı tarafça, sözleşmeyi imzalayan ..."in davalı şirketin temsilcisi olduğuna dair herhangi bir belge sunulmadığı gibi, yetkisiz temsilci durumunda bulunan bu kişi tarafından imzalanan sözleşmelerin davalı şirket tarafından açıkça ya da taraflar arasında oluşan bir teamül ile örtülü olarak benimsendiği de ispatlanamamıştır. Diğer anlatımla, taraflar arasında dava konusu sözleşme tarihinden önce imzalanan başka sözleşmelerin aynı kişi tarafından imzalandığı ve bunun da davalı şirket tarafından benimsendiği ve taraflar arasında bu şekilde bir teamül oluştuğu ispat edilmiş değildir. Tacir olan davacının, davalı şirketin yetkili olmayan şahsın imzası ile temsil edilemeyeceğini bilmesi gerektiği açıktır. Buna rağmen, mahkemece, diğer davalı ... tarafından imzalanan sözleşmenin görünüşte temsil nazariyesi gereği davalı şirketi bağladığı ve sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü isabetli olmamıştır.
    Öte yandan sözleşmenin 2. maddesi, ""katılım sözleşmesini imzalayıp peşinat ve bakiye için çek/senet/mail order talimatı veren katılımcının yer tahsisi kesinleşmiş sayılır"" hükmünü içermekte olup, mahkemece, anılan hükmün geciktirici şart niteliğinde olduğu ve davalı tarafça peşinat ve bakiye için çek, senet , mail order talimatı verilmediğinden, sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başlamadığı kabul edilmiş ise de, sözleşmenin ödeme planı bölümünde herhangi bir peşinat ve bakiye bedelinin kararlaştırılmadığı, bu durumda sözleşmenin geçerliliğinin belirsiz bir şarta bağlanmış olacağı gözetildiğinde söz konusu hükmün geciktirici şart olarak kabulü isabetsiz olmuştur.
    Bu durumda, mahkemece, davalı şirket adına diğer davalı ... tarafından imzalanan 23.12.2009 tarihli sözleşmenin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 38. (TBK"nın 46.) maddesi uyarınca, davalı şirketçe benimsendiği veya yukarıda açıklandığı şekilde taraflar arasında bu hususta bir teamül oluştuğu yönünde yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin 2. maddesindeki hükmün, sözleşmenin yürürlüğe girmesi bakımından geciktirici şart niteliğinde olduğu ve geciktirici şartın da gerçekleşmediği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulması doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiştir.
    .

    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı ...





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi