Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dicle Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.08.2006 gün ve 2006/92 esas, 2006/172 karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 20.02.2007 gün ve 2006/13543-2007/1988 sayılı ilamı ile; (...Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı ve pilan yeri bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın ön şart yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Kamulaştırma Kanununun 14/5. maddesine göre; usulüne uygun olarak açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında taşınmaz malın gerçek malikinin daha önce öldüğü sabit olursa mirasçıları davaya dahil edilmek suretiyle devam olunacağı hüküm altına alındığından, tapu malikinin mirasçıları tespit edilip adlarına dava dilekçesi tebliğ edilmek suretiyle davaya devam edilip esastan inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davada ön şart oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın idare adına tescili istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce; bozmadan sonra taşınmazın mülkiyet değişikliği nedeniyle, bozmanın dayanağını, gerekçesini ve içeriğini etkiler nitelikte yeni bir olguya dayalı “yeni hüküm” bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur:
Davacı T.E. İ. A.Şirketi vekili 15.06.2006 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili idarece alınan kamu yararı kararına dayanılarak, mülkiyeti davalı B.K.a ait bulunan D. İli, D.İ.Y.Köyü ...parsel sayılı 11832,25 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 63,98 m2 lik bölümünde pilon yeri ve 887,45 m2 lik bölümünde irtifak hakkı tesisi ile ilgili olarak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 4650 sayılı Kanunla değişik 8. maddesi uyarınca davalıya taahhütlü mektupla bildirim yapıldığını, ancak pazarlıkta anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 4650 sayılı Kanunla değişik 10. maddesi uyarınca, kamulaştırma konusu pilon yeri ve irtifak hakkı bedellerinin tespiti ile davacı idare adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava ve ilk hüküm tarihi itibariyle, dava konusu 1031 parsel sayılı taşınmazın tapuda kayden maliki bulunan davalı B.K.’a mahkemece tebliğe çıkarılan dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye, muhatabın ölü olduğundan bahisle bila tebliğ iade edilmiştir.
Mahkemenin; dava ve hüküm tarihine göre dava konusu 1031 parsel sayılı taşınmazın tapuda davalı B.K.adına kayıtlı bulunduğu göz önünde tutularak, “özel mülkiyette bulunan taşınmaz mal sahibi B.K.’a pazarlıkla satın alma aşamasında usulüne uygun tebligat yapılmadığı, davalının adresinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 4650 sayılı Kanunla değişik 7. maddesinde öngörülen şartlar yerine getirilerek araştırılmadığı ve buna bağlı olarak 8. maddede belirtilen anlamda satın alma usulünün uygulanmadığı” gerekçesiyle “davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine” dair verdiği karar; Özel Dairece, “Kamulaştırma Kanununun 14/5.maddesine göre usulüne uygun olarak açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında taşınmaz malın gerçek malikinin daha önce öldüğü sabit olursa mirasçıları davaya dahil edilmek suretiyle devam olunacağı hüküm altına alındığından, tapu malikinin mirasçıları tespit edilip adlarına dava dilekçesi tebliğ edilmek suretiyle davaya devam edilip esastan inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gereğine…” işaretle bozulmuştur.
Bozmadan sonra Mahkemece; dava konusu 1031 parsel sayılı taşınmazın dava dışı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce kamulaştırılması nedeniyle tapu kaydı yeniden getirtilmiş; tapu kaydında, dava konusu 11832,25 m2 yüzölçümündeki 1031 numaralı parselin, bu davanın tarafı olmayan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına 18.05.2007 tarihinde hükmen tescil edildiği belirtilmiştir.
Yine, bozma sonrası dosya arasına alınan ve mülkiyet değişikliğine dayanak teşkil eden Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08.04.2003 gün ve 2003/17 Esas 2003/82 Karar sayılı kararında; o davanın davacısı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 1031 numaralı parselin tapu maliki Bahri Kılıç mirasçıları aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası sonunda, taşınmazın sulama kanalı inşaatı için kamulaştırılmış olması nedeniyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 4650 sayılı Kanunla değişik 10.maddesi uyarınca tapu kaydının iptali ile davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmiştir.
Davalı Bahri Kılıç adına kayıtlı bulunan dava konusu 1031 parsel sayılı taşınmazın, bozmadan sonra dava dışı idare adına tescil edilmesi karşısında Yerel Mahkeme; az yukarıda açıklanan tapu kaydı ve mahkeme ilamına işaretle “2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 30.maddesine göre kamu kurum ve kuruluşlarının sahip oldukları taşınmaz malların diğer bir kamu tüzel kişisi veya kurumu tarafından kamulaştırılamayacağı, taşınmazın bu takdirde ancak idareler arası devir işlemine konu olabileceği” gerekçesine de dayanarak direnme kararı vermiştir.
Bilindiği üzere; Anayasanın 46. ve Kamulaştırma Kanununun 1.maddesine göre kamulaştırma, Devlet ve kamu tüzel kişilerince, gerçek ve özel hukuk tüzel kişisinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar hakkında yapılır.
Diğer bir ifadeyle, kamu tüzel kişilerinin ve kurumlarının sahip oldukları taşınmaz mal, kaynak ve irtifak hakları diğer bir kamu tüzel kişisi veya kurumu tarafından kamulaştırılamaz.
İşte bu nedenledir ki, bir kamu tüzel kişisinin veya kurumunun sahip olduğu taşınmaza, diğer bir kamu tüzelkişisi veya kurumunun ihtiyacı olduğunda izlenmesi gereken yöntem ve uyulması gereken süreler, Kamulaştırma Kanununun 30.maddesinde ayrıca düzenlenmiştir.
Anılan maddenin ilk fıkrasında, “Kamu tüzel kişilerinin ve kurumlarının sahip oldukları taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakları diğer bir kamu tüzelkişisi veya kurumu tarafından kamulaştırılamaz” denildikten sonra; takip eden fıkralarında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda 4650 sayılı Kanunla getirilen yeni düzenlemeye paralel olarak, idareler arasında öncelikle satın alma usulünün uygulanması, bu mümkün olmadığı takdirde kamulaştırma bedelinin idarenin açacağı dava ile tespit edilmesi esası kabul edilmiştir.
Devlet ve kamu tüzelkişilerince, gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine ait bulunan taşınmaz malın kamulaştırması halinde ise; Kamulaştırma Kanununun 5"nci maddesinde sayılan mercilerce verilecek kamu yararı kararlarının 6"ncı madde uyarınca onaylanmasından sonra, 8 nci maddede belirtilen esaslar çerçevesinde idarenin, kıymet takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonu kurarak, tespit edilen tahmini bedeli belirtmeksizin, taşınmazı pazarlıkla ve anlaşarak satın alma iradesini malike bildirmesi; tarafların anlaşamaması veya ferağ verilmemesi halinde 10"ncu madde gereğince kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve idare adına tescili ile kamulaştırma işleminin tamamlanması öngörülmüştür.
Kısaca; Kamulaştırma Kanununda, Devlet ve kamu tüzelkişilerince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine ait bulunan taşınmaz malların kamulaştırılması esasları ile, kamu kurumları ve tüzel kişileri arasında taşınmaz mal devrine dair esaslar ayrı ayrı düzenlenmiş olup; buna göre, somut olayda olduğu gibi bir taşınmaz mal kamulaştırılıp özel mülkiyetten çıkmış ise, Devlet veya kamu malına dönüşeceği için ikinci kez kamulaştırılması olanağı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan; bir davanın açılmasından, bu dava hakkında verilen hükmün kesinleşmesine kadar ki dönem içinde, müddeabihin başkasına temlik edilmiş olması halinde; husumetin, yargılamanın her aşamasında re’sen ele alınarak, gerçek hasmın belirlenmesi zorunludur.
Genel usul hükümlerine göre; taraflardan birinin, dava sırasında müddebihi başkasına devretmesi halinde, artık o davanın konusu olan mal veya hak üzerinde bir tasarruf yetkisi kalmaz. Başka bir ifadeyle, müddeabihi devreden tarafın, artık o davada taraf sıfatı kalmaz. Davaya kim tarafından veya kime karşı nasıl devam edileceği HUMK nun 186.maddesinde düzenlenmiş olup; anılan hükme göre, dava açıldıktan sonra iki taraftan biri müddeabihi başkasına temlik ederse, diğer taraf dilerse temlik edenle olan davasından vazgeçip müddeabihi temellük eden kimseyi dava eder.
Dava konusu mal veya hakkı başkasına devretmiş olan tarafın, o davaya (eski hali ile) taraf sıfatıyla devam edemeyeceği veya kendisine karşı o davaya (eski hali ile) devam edilemeyeceğine dair genel ilkeye istisna olarak; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda özel düzenleme getirilmiş ve anılan Kanunun 14.maddesinde, idarece açılan davalarda gerçek hak sahibinin davalı olmadığının anlaşılması halinde gerçek malikin davaya dahil edilmek suretiyle devam olunacağı kuralı getirilmiştir.
Ne var ki; özel mülkiyette bulunan bir taşınmaz malın, idare tarafından açılan bir davanın yargılaması sırasında, kamulaştırma yoluyla özel mülkiyetten çıkıp başka bir idarenin mülkiyetine geçmesi halinde, taşınmazın idareler arası devrini öngören Kamulaştırma Kanununun 30. maddesine göre işlem yapılmasını gerektirdiğinden; artık, ne Özel Daire bozma ilamında işaret edildiği gibi davaya eski malikin mirasçıları dahil edilmek suretiyle devam edilmesi, ne de Kamulaştırma Kanununun 14.maddesi uyarınca husumetin yeni malik kamu tüzelkişisi veya kurumuna tevcihi suretiyle davaya devam edilip sonuçlandırılması mümkün değildir.
Somut olaya gelince; davacı T. E. İl. A.Şirketi yararına pilon yeri ve irtifak hakkı tesisi için kamu yararı kararı alınıp, kamulaştırma işlemleri henüz tamamlanmamış bulunan ve bu amaçla anılan idarece 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10.maddesi uyarınca açılan, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasına konu 1031 parsel sayılı taşınmazın dava ve ilk hüküm tarihi itibariyle davalı Bahri Kılıç adına tapuda kayıtlı bulunduğu; Özel Daire’nin bozma kararından sonra ise, kamulaştırma nedeniyle bu davada yer almayan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına 18.05.2007 tarihinde tescil edildiği tartışmasızdır.
Yerel Mahkemece davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine dair verilen ilk karar, Özel Dairece “tapu maliki Bahri Kılıç’ın mirasçıları tespit edilip adlarına dava dilekçesi tebliğ edilmek suretiyle davaya devam edilmesi ve esastan inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gereğine…” işaretle bozulmuş; bozma sonrası Mahkemece, taşınmazın mülkiyet değişikliğini gösterir tapu kaydı ile bunun dayanağı mahkeme ilamı getirtilerek davanın reddine dair önceki kararda direnilmiş; ancak ret gerekçesinde, bozmadan sonra meydana gelen mülkiyet değişikliğine de dayanılmıştır.
Dava ve ilk hüküm tarihinde davalı B. K.adına tapuda kayıtlı bulunan dava konusu 1031 parsel sayılı taşınmazın, Özel Daire bozmasından sonra tapuda başka bir idare adına tescili Kamulaştırma Kanununun 30. maddesinin uygulanmasını gerektiren yeni bir olgu niteliğinde olup; görülmekte olan davanın, davalı B. K. mirasçılarına karşı devam edilmesine olanak bulunmamaktadır. Doğal olarak, bozmadan sonra ortaya çıkan bu yeni durum, Özel Daire’nin temyiz incelemesi sırasında değerlendirilememiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece verilen ve direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; dava konusu taşınmazın bozmadan sonra mülkiyet değişikliği nedeniyle, bozmanın dayanağını, gerekçesini ve içeriğini etkiler nitelikte yeni bir olguya dayalı, “yeni hüküm” niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 17.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.