Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
İİK.nun 4.maddesi gereğince, takip hangi icra dairesinden başlamış ise bu takiple ilgili itiraz ve şikayetler, takibin yapıldığı yer icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesinde çözümlenir. Bu husus, kamu düzenine ilişkin kesin yetki niteliğindedir. Yasadaki koşulların oluşması halinde İİK.nun 79 ve 360.maddeleri bu husustaki (yetki ile ilgili) istisnaları düzenler.
İİK.nun 79.maddesi gereğince haczolunacak malların başka bir yerde bulunması halinde icra dairesi, malların bulunduğu yer icra dairesine talimat yazarak haczin yapılmasını ister. Bu halde, hacizle ilgili şikayetler kendisine talimat yazılan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir. Anılan husus, kesin yetki kuralı olup, mahkemece re"sen uygulanmalıdır. Ancak talimat yazısı, borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile 3.kişilerdeki hak ve alacaklarının haczi yönünde ve genel nitelikli olmayıp da belli bir malın haczini isteyen nokta haczi biçiminde yazılmış ise, bu halde anılan hacizle ilgili şikayet, talimatı yazan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesince incelenir. Bir başka deyişle böyle bir durumda İİK.nun 79.maddesi uygulanamaz.
Somut olayda Uzunköprü İcra Müdürlüğü tarafından, 21.03.2011 tarihinde borçlunun taşınmazlarına ve 07.06.2011 tarihinde de menkullerine haciz konulması için Meriç İcra Müdürlüğüne genel nitelikte talimat yazısı yazılmış, talimat üzerine borçlunun taşınmazlarına Meriç İcra Müdürlüğü yazısı ile haciz konulmuş, yine borçlunun şikayet konusu traktörü de Meriç İcra Müdürlüğünce haczedilmiştir. Bu durumda, haczedilmezlik şikayetinde yetkili icra mahkemesi Meriç İcra Mahkemesidir.
Mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ise de, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun 15.06.2012 tarih ve 347 sayılı kararı ile Meriç Adliyesinin kapatılıp Uzunköprü Adliyesi ile birleştirildiği dikkate alınarak bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Haczedilmezlik şikayeti ile ilgili temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, çiftçi olduğunu ve haczedilen taşınmazların ve traktörün geçimleri için zaruri olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılmasını istediği, mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK"nun 82/4. maddesi gereğince borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri haczedilemez. Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya(yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmadığı gibi örneğin çiftçi olan borçlunun, emekli maaşı alması da çiftçilik vasfını ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı keşif ve bilirkişi incelemesi ile belirlenmeli ve borçlunun elde ettiği ek gelirler de dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır.
Somut olayda; borçlunun geçimini ne ile sağladığı ilgili kurumlardan sorularak temin edilmemiş, bakmakla yükümlü bulunduğu aile fertleri ve bunların gelir durumları araştırılmamış, halen oturduğu köyde yıllık geçinebileceği miktar belirlenmemiş, ne miktar arazinin borçlunun ve ailesinin geçimi için zorunlu olduğu tespit edilmemiştir. Ürün ve gelir hesabının da yapılmadığı yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak şikayet kabul edilmiştir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında borçlun geçimini ne suretle sağladığı tespit edilerek, halen oturduğu köyde yıllık geçinebileceği miktarın belirlenip, taşınmazlarda hali hazırda herhangi bir tarımsal faaliyette bulunulup bulunulmadığı tespit edildikten sonra, eğer tarımsal faaliyette bulunuluyorsa şikayet tarihinde haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir hesaplanarak borçlunun geçimine yetecek kadarı üzerinden haczin kaldırılmasına karar vermek gerekir.
O halde mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre taşınmazlar hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Traktöre yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Traktör, her ne kadar günümüz koşullarında çiftçi için vazgeçilmez bir öneme sahip ise de bizzat traktöre sahip olunması gerekli değildir. Geçinebileceği kadar bir araziye sahip olan borçlunun çiftçilik yapması için bir traktöre sahip olması her ne kadar faydalı olur ise de, zorunlu olmayıp, ihtiyacı olduğu dönemlerde traktörcülüğü meslek olarak yapan birisine, ücret karşılığı işlerini yaptırması mümkündür. Bu durum hayatın olağan akışına ve her çiftçinin bir traktöre sahip olmadığı düşünüldüğünde, ülkemiz gerçeklerine de uygundur.
Öte yandan büyük tarım arazilerine sahip olanlar için traktör zorunlu ise de bu durumda da artık çiftçilik faaliyeti değil, tarımsal işletme söz konusu olacağından İİK.nun 82/4. maddesine göre haczedilmezlik şikayeti söz konusu olamayacaktır.
Buna göre, traktörün, sermaye ağırlıklı olup İİK.nun 82/4. maddesi kapsamında olmadığının kabulü zorunludur. Zira borçluya ait olan ve önemli bir ekonomik değere sahip böyle bir malın haczedilemeyeceğinin kabulü icra takip hukukunun genel ilkeleri ile bağdaşmayacaktır. Dairemizin geçmiş uygulamaları da bu yönde olup, söz edilen ilkeler gözardı edilerek hüküm tesisi de bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “Türk Milleti Adına” ibaresi ile “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/11/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.