Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı, borçlunun, senedin kira sözleşmesine istinaden kira bedeline karşılık verildiğini, karşılıklı anlaşma ile mecuru tahliye ettiğini, dört ay kullandığı yer için altı aylık kira bedeli ödediğini, borcu bulunmadığını belirterek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, kira sözleşmesinin eki olması, kira bedelinin ödenip ödenmediği, kira sözleşmesinin sona erip ermediği, sona ermişse hangi tarihte sona erdiği, istenebilecek kira miktarının ne kadar olduğu hususunun yargılamayı gerektirdiği, bononun kira sözleşmesinin teminatı niteliğinde olduğu, kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği gerekçesi ile takibin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe yönelik borca itiraz halinde, İİK.nun 169/a.-1.maddesi gereğince, icra mahkemesi, borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder.
Somut olayda, takibe konu bononun taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinden kaynaklanan kira bedellerinin ödeme aracı olarak verildiği konusunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Söz konusu bononun teminat olarak verildiğine ilişkin kira sözleşmesinde hüküm bulunmadığı gibi senet üzerinde de bu yönde bir kayıt yoktur. Kaldı ki, borçlu, teminat olarak verildiğine dair bir iddiada da bulunmamıştır. Borçlu, borca itirazını, ilk üç ayın kira bedeli peşin ödendikten sonra kalan ayların kira bedelleri için verilen senet nedeniyle bir üç aylık ödeme daha yaptığı (bu ödeme alacaklının da kabulünde olup, ödenen miktarın mahsubu ile takibe başlamıştır.), alacaklı ile anlaşarak kiralananı tahliye etmesi nedeniyle borcu kalmadığı iddiasına dayandırmaktadır. Ancak, borçlunun iddiası yargılamayı gerektirir nitelikte olup, dar yetkili icra mahkemesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Yukarıda açıklanan maddede belirtilen nitelikteki bir belge ile itirazını ispat da edememiştir.
O halde, mahkemece, borçlunun itirazının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir.
Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.