23. Hukuk Dairesi 2015/2211 E. , 2015/2085 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı kooperatifin 30.04.2006 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına ait tutanakta 43 asaleten, 26 vekaleten olmak üzere toplam 69 kişinin toplantıya katıldığı belirtilmesine rağmen,...na verilen hazirun cetvelinde asaleten gelen ortakların 36, vekaleten katılanların ise 34 kişi olduğunun anlaşıldığını, dolayısıyla genel kurul tutanağı ile hazirun cetveli rakamlarının birbiri ile tutarsız olduğunu, ayrıca yönetim ve denetim kurulu üyelerinden vekaleten oy kullananlar bulunduğunu, ortak olmayanların vekaleten oy kullandıklarını, 2004 yılı bilançosunun ve gelir gider tablolarının ve ibranın 2005 yılında görüşülmesine rağmen yeniden görüşüldüğünü, elektrik borcunun ibrasına birçok ortak tarafından muhalefet edildiği halde oybirliği ile karar alınmış gibi tutanaklara geçirildiğini ileri sürerek, genel kurul kararlarının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, toplantı yeter sayısının oluştuğunu, yönetim kurulu üyelerinin vekaleten oy kullanmadıklarını, davacının muhalif üye olarak red oyu da vermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 30.04.2006 tarihli genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine dair kararın, davalı vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 15.10.2010 tarih ve 2009/3958 E., 2010/10323 K. sayılı ilamı ile, genel kurula gerçekte kaç ortağın asaleten ve vekaleten katıldığının tespiti ve neticesine göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının yargılama sırasında yaptığı devir ile kooperatif ortağı olma sıfatının kalmadığı, böylece aktif dava ehliyeti kalmadığı gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-6100 sayılı ..."nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir.
Aynı Kanun"un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme .../...
S.2
Yetkisidir. (HMK 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı halde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukuki konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin taraf dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örneğin hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK"nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK"nın 51) Fiil ehiyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. ...olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, "sıfat" yerine "husumet" terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re"sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin, ileri sürülme zamanı Yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def"i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re"sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Bu durumda mahkemece, davacının üyeliği devretmiş olması sebebiyle, 1163 sayılı Kooperatif Kanunu"nun 53. madde hükmünde aranan üyelik sıfatı sona ermiş olup, genel kurul iptali davasında, kararın kesinleşmesine kadar devam etmesi gereken ve dava koşulu olan hukuki yararı kalmadığından,..."nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davacının dava ehliyetine sahip olduğu gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, ..."nın 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesi değiştirilerek, hüküm .../...
fıkrasında yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden,..."nın 438/7 maddesi uyarınca hükmün, aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davacının temyiz itirazlarının reddi ile kararın (HÜKÜM) bölümünün 1. bendindeki “aktif dava ehliyeti” ibaresi çıkarılarak, yerine “hukuki yararı” ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınması gereken harç peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.