20. Hukuk Dairesi 2015/13770 E. , 2017/2350 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 23/10/2013 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacıların, ... ili,... ilçesi, ... mevkiindeki 503 ada 158 parselden 25/06/1974 tarihinde pay satın aldıklarını, davacıların pay satın aldıkları bu taşınmazın tapu sicil müdürlüğü tarafından ifraz işlemlerine tabi tutulduğunu, imar düzenlenmesi sonucunda 503 ada 158 parselin 2776,00 m² olarak davacılar adına tapuda tescilli olarak kaldığını, davacıların bu taşınmazın tespiti için tapu müdürlüğüne başvurduklarında ...Tapu Müdürlüğünün 11/06/2013 günlü cevabi yazısı ile dava konusu 503 ada 158 parselin 8956,00 m² olarak imar uygulamasına tabi tutulduğunu, 2776,00 m²"sinin plan dışı kaldığını, söz konusu olan taşınmazın zeminde ve paftasında bulunmadığını, bu nedenle terkinin yapılması gerektiğini, terkin için 30 gün içinde muvafakat verilmemesi halinde dava açılacağının bildirildiğini, davacıların tapu kaydına güvenerek ve dayanarak satın aldıkları tapuda kayıtlı taşınmazın zeminde ve paftasında bulunmadığı ve terkininin yapılması gerektiği belirtilerek davacıların mülkiyet hakkının ortadan kaldırıldığını, devletin davacılara mülkiyet hakkından kaynaklanan tazminat ödemekle yükümlü olduğunu ileri sürerek, 25.000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıların fazlaya ilişkin haklarının ve diğer tüm haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 25.000,00.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Dosya kapsamından tazminat istemine dayanak teşkil eden 503 ada 158 parsel sayılı taşınmazın 1955 yılında ilk olarak 5530 m2 yüzölçümü ile tescil edildiği, sonra 5530 m2"nin üstü çizilip 5036 m2 yazıldığı, sonra bununda üstü çizilerek 8956 m2 yazıldığı, 8956 m2 üzerinden imar uygulamasına tabi tutulduğu, imar uygulaması sırasında tapu kaydında yazan
8956 m2 kısmın, 1425 m2"sinin yola terkedildiği, 4755 m2"sinin imar parsellerine gittiği, kalan 2776 m2"sinin 503 ada 158 parsel sayısı ile tapuda kayıtlı olduğu, davacıların taşınmazı 25/06/1974 ve 06/01/1975 tarihleri arasında paylı olarak satın aldıkları anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişi raporunda; 503 ada 158 parselin 1964 yılında yapılan imar uygulaması sırasında 8956 m2 üzerinden uygulamaya alındığı, 2776 m2"sinin zeminde karşılığı olmadığı için tapuda 2776 m2 olarak bırakıldığı belirtilmişse de; mahkemece 503 ada 158 parselin yüzölçümünde yapılan değişikliklere dayanak olan işlemler araştırılmamış, imar uygulamasına ilişkin evraklar getirtilmemiştir. 503 ada 158 parselin tapu kaydı incelendiğinde taşınmazın 4755 m2"sinin 1569 ada 2 ve 3, 1570 ada 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 parsellere gittiğine ilişkin şerhin 06/03/1975 tarihinde yazıldığı, ancak bilirkişinin imar uygulamasının 1964 yılında yapıldığını belirttiği, davacıların taşınmazı 8956 m2 olarak 25/06/1974 ve 06/01/1975 tarihlerinde satın alındığı, dolayısı ile davacıların taşınmazı satın aldıkları tarihte henüz imar uygulamasının yapılmadığı anlaşılmaktadır. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece 503 ada 158 parsele ait kayıtlar kök parselden itibaren tüm geldi ve gittileri ile dosyaya getirtilmeli, taşınmazın yüzölçümünde yapılan değişikliğe ilişkin işlemlerin kaynağı araştırılmalı, imar uygulamasına ilişkin çalışmaların tamamı dosyaya getirtilmeli, davacıların iddialarının dayanağı araştırılarak tereddüte yer vermeyecek şekilde davacıların zararının olup olmadığı denetime elverişli bilirkişi raporu ile saptanmalı, davacıların iddialarının doğruluğu saptandığı takdirde bu sefer davacıların gerçek zararının kapsamı dava tarihi esas alınmak sureti (dava konusu taşınmaz hala davacılar adına kayıtlı olup tapu iptali de sözkonusu olmadığından değerlendirme tarihi dava tarihi olarak alınmalıdır) ile belirlenmeli, dava konusu taşınmazın niteliği ve değeri dava tarihi esas alınmak sureti ile belirlenmeli, değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de; hala davacılar üzerine kayıtlı olan taşınmazın değeri tazminat olarak davacılara verildiğine göre, tazminat istemi ile birlikte tazminat istemine dayanak taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verilmemesi de doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/03/2017 günü oy birliği ile karar verildi.