9. Hukuk Dairesi 2014/37221 E. , 2016/9320 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ücret alacağı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının sigortasının geç yapıldığını, eksik bildirildiğini, çıkmadığı halde işten çıkışının gösterildiğini, davacının 31/01/2005 tarihinde çıkışı gösterildi ise de davalının aslında davacıyı 28/02/2006 tarihinde işçiye ihtiyacı olmaması nedeni ile işten çıkardığını, 2. kez davacının davalı işverenlikte işe girdiğini, 27/11/2008 tarihinde davalı tarafından iş aktinin ekonomik sıkıntı gerekçe gösterilerek haksız feshedildiğini, sonra davacının gene çalışmaya başladığını üçüncü dönem çalışmasında ücretinin net 1600 TL. olmasına rağmen ücretinin sürekli geç ve eksik ödendiğini, 26/03/2011 tarihinde davalı tarafından ekonomik sıkıntı ileri sürülerek işten çıkartıldığını, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalılar vekili, davalı ...’ye karşı husumet yöneltilemeyeceğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının davalı işverenlikten her çıkışında ya devamsızlık ettiğini ya da dış ülkelerde çalışacağını belirterek işe gelmediğini, 18/11/2008 tarihinden itibaren işe gelmediğini, hakkında tutanak tutulduğunu, iş aktinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının ücretinin net 800 TL. olduğunu, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, işten çıkış bildirgesi incelendiğinde diğer nedenler olarak belirtildiği ayrıca 01.04.2011 ve 05.04.2011 tarihli devamsızlık tutanaklarının bulunduğu ve tarih kısmı tespit edilemeyen tutanakla iş akdinin 27.11.2008 tarihinde haklı olarak feshedildiği belirtilmiş olup yapılan fesih işleminin İş Kanununun 25/II maddesinde belirtilen şartları taşımadığı, bu nedenle davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı sonucuna varıldığı, davacının toplam her iki davalıya ait iş yerindeki hizmet süresi 3 yıl 9 ay 20 gün olduğu, tanık beyanları, emsal ücret araştırması, iş yeri kayıtları birlikte değerlendirildiğinde; davacının net ücretinin 1.600 TL olduğu, davacının 2011 yılı Mart ayına ilişkin ücretinin ödenmediğini iddia ettiği, davalı tarafından bu ücretin ödendiğine ilişkin davacının imzasının bulunduğu bir belge veya ödeme makbuzu sunamadığı, davacının ücret alacağı bulunduğu, iş yeri kayıtlarına göre davacının çalışmış olduğu hizmet süresi içerisinde 28 günlük kullanmadığı izin hakkının bulunduğu ve karşılığında ücretinin ödendiğine ilişkin işveren tarafından geçerli belge sunulamadığı, davacının yıllık izin ücreti talep etme hakkı olduğu, tanık beyanları, dosya kapsamı ve iş yeri kayıtları incelendiğinde; iş yerinde fazla mesai çalışıldığı ve genel tatil günlerinde çalışma yapıldığının anlaşıldığı, ücretlerinin ödendiğine ilişkin geçerli belge sunulamadığı, 15.02.2014 ve 28/06/2014 tarihli bilirkişi raporları ile davacının talep edebileceği tazminat ve alacakların tespit edildiği, her ne kadar bilirkişi raporunda; her iki davalı açısından sorumluluk süreleri ayrı ayrı tespit edilmiş ise de; şahıs adına kurulu şirketin tüzel kişi haline dönüştürüldüğü, her iki davalının davacının işçilik hak ve alacaklarından sorumlu olduğu, her iki davalı arasındaki ilişkinin kendilerini bağladığı bu nedenle davacının ücret ve tazminatından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, davacının fesih tarihindeki ücreti bakımından davacı tarafından sunulan belge ve tanık beyanları emsal ücret araştırması birlikte değerlendirildiğinde; aylık net 572,72 TL olmayıp aylık net 1.600 TL olduğu sonucuna varılarak bunun üzerinden yapılan hesaplamalara ilişkin bilirkişi raporu tercihinin dikkate alındığı, davacı ..."ın davalılar ...de poşet ustası olarak çalıştığı, 21.01.2004 - 31.01.2005, 21.12.2006 - 27.01.2004 ve 22.05.2010 - 26.03.2011 tarihleri arasında her iki davalıya ait iş yerinde toplam 3 yıl 9 ay 20 gün süre 1.600 TL net ücretle çalıştığı, iş sözleşmesinin işveren tarafından İş Kanununun 25/II maddesi kapsamında haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı ayrıca bilirkişi raporlarında belirtildiği şekilde ücret, yıllık izin, fazla mesai ve genel tatil alacaklarının bulunduğu her iki davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesi ile hafta tatili ücreti haricindeki taleplerin kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, tazminat ve alacaklara esas ücret uyuşmazlık konusudur. Hükme esas bilirkişi raporunda davacının iddia edildiği gibi 1600 TL. ücret aldığı kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de meslek odası ve ortak tanık davacının net 1400 TL. ücret aldığını belirtmiştir. Tazminat ve alacakların 1400 TL. net ücret üzerinden hesaplanması gerekirken 1600 TL. net ücret aldığı kabuledilerek hüküm altına alınması hatalıdır.
Kararı sadece davalı temyiz ettiğinden, önceki dönem ücretleri tespit edilirken de davalının usuli kazanılmış hakkının gözetilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
3-İşyeri gerçek şahıs üzerine iken şirketleşmesi halinde Dairemizin uygulaması gereği 4857 sayılı Yasanın 6. Maddesi gereğince devir kurallarının kabul edilmesi ve gerçek şahsın devir tarihindeki süre ve ücret üzerinden kıdem tazminatı ile 2 yılı geçmemek şartı ile gerçekleşen işçilik alacaklarından müşterek-müteselsil sorumluluğuna karar verilmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta davacının ilk dönem çalışmasının (21/01/2004-31/01/2005) davalı gerçek şahıs olan ... nezdinde geçtiği, daha sonra işyerinde şirketleşme yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Buna göre davalı ...’nin 31/01/2005 tarihi itibari ile sadece bu süre ve bu tarihteki ücret üzerinden kıdem tamzinatından sorumluluğu vardır. Adı geçen davalının diğer davalı gibi tüm alacaklardan sorumlu tutulması isabetsizdir.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13/04/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.