20. Hukuk Dairesi 2015/15900 E. , 2017/2349 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili tarafından sunulan 21/12/2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin hisselerinin bulunduğu dava konusu ... ili, ... ilçesi,...mahallesi, ...mevkiinde kain 164 parsel sayılı taşınmazın ... Belediyesi tarafından ve yetkili kurul olarak Encümen tarafından 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uygulamasına tabi tutulduğunu, dava konusu taşınmaz 18. madde uygulaması sonucu kıyı kenar çizgisine ayrılan 390 m2"lik kısmı haricindeki kısmı 18. madde uygulamasına tabi tutulduğu ve yeni imar tapusu aldığı, dava konusu 390 metrekarelik kısmı ise düzenleme dışı tutularak kıyı kenar olarak ayrıldığını, bu sebeple dava konusu taşınmaza ait kısmın davacı tarafça üzerindeki tasarrufun ortadan kaldırıldığı, dava konusu taşınmaza beş yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen davalı idare tarafından kamulaştırma yapılmaması nedeniyle davacının mülkiyet hakkı süresiz biçimde kısıtlandığı ve kamulaştırma yapılmaksızın müvekkiline mülkiyet haklarında tasarruf edebilme imkanı davalı tarafından uzun yıllar pasif kalması suretiyle sınırlandırıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, miras yolu ile müvekkillerine ait dava konusu yerde bulunan hisselerinden dolayı şimdilik toplam 20.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve müvekkillerin hissesi oranında ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeni ile davanın usulden reddine ilişkin kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/10/2014 tarih 2014/5723-2014/23409 ...sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın ... ve ...Bakanlığınca yapılan kıyı kenar çizgisi uygulaması nedeniyle kıyı kenar çizgisi içerisine alındığı, bu kararın onanarak 31.08.1977 tarihinde kesinleştiği, davacının tapu kaydı şeklen varlığını devam ettirse de, hukuken geçerliliğini yitirdiği, taşınmazdan yararlanma ve tasarruf etme imkanının kalmadığı ve mülkiyet hakkının kısıtlandığı bu hususun taşınmazın aynına ilişkin olduğu anlaşıldığından ve bu durumda Adliye Mahkemeleri görevli olduğundan, işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, yazılı gerekçelerle idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiştir..” gereğine değinilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı sonrası, davacı vekili 09/01/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talep edilen tazminat miktarını 288.600,00 TL’ye artırmıştır.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulü ile, davacılardan ... için ayrı ayrı 41.225,40 TL;..., ... ve ... için ise ayrı ayrı 10.308,20 TL olmak üzere toplam 278.277,00 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, dava konusu...mahallesi 164 nolu parselin ..."a ait olan 1/28 hissesi dışında kalan hisselerinin iptali ile kıyıya terkinine, karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından esasa yönelik ve bir kısım davacılar vekili tarafından ise vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 Esas - 2016/1 sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK’nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Somut olayda davacı dava dilekçesi ile, 20.000 TL tazminat talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talep miktarını 288.600,00 TL’ye artırmış ise de;ıslah tarihinden evvel verilen hüküm Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/10/2014 tarih, 2014/5723-2014/23409 E-K sayılı kararı ile bozulmuştur. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde talep ettiği tazminat miktarı dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile Yargıtay bozma ilamından sonra yaptığı ıslah talebi dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; tazminat davasının konusu para ile değerlendirilebilen nitelikte bulunduğundan ve kanunen getirilen bir istisnada bulunmadığından nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine ve davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/03/2017 günü oybirliği ile karar verildi.