Esas No: 2012/15424
Karar No: 2012/32744
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2012/15424 Esas 2012/32744 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/03/2012
NUMARASI : 2012/267-2012/215
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu hakkında bonoya dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip sonucu borçlu adına kayıtlı Ankara, ..... mah. .... ada ... parsel .. nolu bağımsız bölümün 25/40 hissesi ve aynı ada parsel 12 nolu bağımsız bölüm üzerine 13.01.2009 tarihli haciz şerhi işlenmiştir. Hacizden sonra 3. kişi (........... Gıda İnş. ve Malz. Nak. Konf. San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti.) Ankara ..... Noterliği"nin 14.04.2005 tarih 8270 yevmiye nolu düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi"ne dayalı olarak borçlu aleyhine Tapu İptali ve Tescil davası açmış, Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/187 Esas 2010/340 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile davacı 3. kişi adına tesciline karar verilmiş, kararın kesinleşmesi üzerine 3. kişi adına tapuda tescil işlemi yapılmıştır.
2644 Sayılı Yasa"nın 26. maddesi gereğince noterler tarafından tanzim edilen taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri taraflardan birinin isteği üzerine gayrimenkul siciline şerh verilebilir. Bundan amaç, sözleşmeye aleniyet kazandırmak, edinilen kişisel hakkı kuvvetlendirerek 3. şahıslara karşı da ileri sürülebilir hale getirmektir. Çünkü Türk Medeni Kanunu"nun 1020. maddesi uyarınca tapu sicili aleni olup, hiç kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez. İcra müdürü haciz işlemini yaparken bir başka anlatımla haciz tarihinde taşınmazın borçlu adına kayıtlı olması zorunlu ve yeterlidir. Taşınmazlar haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olduğundan icra memurunun haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Her ne kadar şikayetçinin dayandığı sözleşme, 14.04.2005 tarihli olup, hacizler bu tarihten sonra konulmuş ise de; sözleşme tapuya kaydedilmediğinden kişisel hak ayni nitelik kazanmamıştır. Dolayısıyla Medeni Kanun"un 919, Tapu Kanunu"nun 26. maddelerine göre bu hakkın 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilmesi koşullarında olayda uygulama yeri yoktur. (HGK.nun 13.06.2001 tarih, 2001/12-461E.-2011/516K.) Öte yandan şikayetçinin açmış olduğu ihalenin feshi davasının kabul edilmesi, haciz tarihindeki mülkiyet durumunu değiştirmez. Tescil kararı, hacizden sonra verildiğinden ve tapudaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm de taşımadığından haczin kaldırılması istemi, icra mahkemesinde tartışılamaz.
Tüm bu olgular karşısında şikayetçinin hukuken korunabilir bir hakkı bulunmadığından mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/11/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.