Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/16906
Karar No: 2017/2338

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/16906 Esas 2017/2338 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/16906 E.  ,  2017/2338 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili 21.06.2010 tarihli dilekçe ile; ... ilçesi ... beldesi 1547 parsel sayılı arsa cinsli taşınmazın 1/2"er paylarla ... ile ... adına kayıtlı iken Hazine tarafından anılan kişiler taraf gösterilerek kıyıda kaldığı iddiasıyla 15.01.1988 tarihinde dava açıldığını, tapu kaydına herhangi bir şerh konulmadığından davanın devamı sırasında taşınmazın 1/2 payının 18.12.1992 tarihinde ...mirasçılarına ırsen intikal ettiğini, anılan kişilerinde 1/2 payı 05.10.1995 tarihinde ..."e sattıklarını, Taner"in de 1/2 payı 24.12.1998 tarihinde 500.000.000 ETL bedelle davacıya satış yoluyla devrettiklerini, ..."nın 1547 parseldeki payının mirasçılarına ırsen intikal ettiği, anılan kişilerinde ½ payı 29.12.1994 tarihinde 150.000.000 ETL bedelle davacıya sattıklarını, ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/1049 Esas-1999/631 sayılı kararıyla davacı davaya dahil edilmeden taşınmazın 161,65m²"lik bölümünün kıyıda kaldığı gerekçesiyle sicilden terkinine karar verildiğini, kararın temyiz edilmeksizin 12.07.2006 tarihinde kesinleştiğini ve 21.10.2008 tarihinde kararın infaz edildiğini, sicil kaydının yolsuz olarak silindiğini ileri sürerek 1547 parselden terkin edilen 161,65 m2 yüzölçümlü taşınmazın müvekkili adına tapuya tescili aksi taktirde fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 80.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsili istemiyle dava açmıştır.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiş hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.11.2012 gün 2012/8924E-2012/13072K sayılı ilamıyla bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “...... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 1988 tarihinde açılan tapu iptali ve terkin davası devam ederken, taşınmaz el değiştirdiğine göre yapılması gerekli olan işin o tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nın 186. maddesi hükmü uyarınca gerekli usuli işlemin ikmal edilmesi ve buna göre ..."ın o davada yer almasının sağlanması iken bu usulü işlem mahkemece ikmal edilmeden dava tedvir ve intaç edilerek neticelendirilmiş olup, bu şekilde açılan dava sonucunda verilip kesinleşen kararın infazı ile de kayıt maliki davacı davada yer almaksızın üzerindeki sicil kaydının iptali cihetine gidildiği,dolayısıyla, kayıt maliki ..."ın yer almadığı dava sonucunda aleyhine verilen kararın davacıyı bağlamayacağı, bu sebeple bu kararın davacının temyiz etme yetkisi bulunmakta ise de, davacının kararın infaz edilmesi nedeniyle bu yolu benimsemeyip, kesinleşen hükmün hukuki neticesinin kendisini etkilemeyeceği gerekçesiyle tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğiyle eldeki davayı açtığına, taşınmazın 161.65 m²"lik bölümünün kesinleşen kararla kıyı olduğu saptanarak buna dair karar infaz edilip, davacı
    üzerindeki bu bölüme ilişkin sicil kaydı iptal edildiğine göre davacının tazminat isteğinin değerlendirilmesinin gerekeceği, o halde, tazminat isteği bakımından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi..” gerektiği belirtilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne, 80.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
    Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
    4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
    Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer tespit edilmelidir.
    Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
    Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
    Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.








    -3- 2015/16906-2017/2338

    Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise, Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise kadastral arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir .
    Somut olaya gelince kıyılar özel mülkiyete konu olamayacak ise de genel arazi kadastrosu sırasında çekişmeli taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adına oluşturulduğu, daha sonra satış yoluyla davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararın karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/1049 Esas-1999/631 sayılı kararının infaz edildiği 21.10.2008 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.
    Nevar ki; hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda ise; çekişmeli taşınmazın niteliği hakkında açıklama yapılmadan, belediye sınırları içinde olduğu, tüm alt yapı hizmetlerinden faydalandığı belirtilerek ekonomik özelliklerine göre dava tarihindeki değeri belirlenmiştir.
    Bu durumda davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
    Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazın tapu iptali ve tescil davasının infaz edildiği tarihte yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa
    niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali tescil davasının kesinleştiği tarihteki davacının payına karşılık gelen gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 23.03.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi