1. Hukuk Dairesi 2014/14258 E. , 2017/145 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
. : ...
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, YIKIM, TEMLİKEN TESCİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım, temliken tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davaların reddine, birleştirilen temliken tescil davasının ise kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı-birleştirilen dosya davalısı ... tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.01.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili ... duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava ve birleştirilen davalar; çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, yıkım ve temliken tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı ..., kayden maliki olduğu 654 parsel sayılı taşınmazın 520,55 m²"lik bölümüne komşu 653 parsel maliki davalı ..."ın duvar yapmak ve ağaç dikmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuştur.
Davalı ... ise, asıl davanın reddini savunmuş; birleştirilen davalarında da gerek tek katlı binasının bulunduğu yerle ve gerekse diğer tecavüzlü yerle ilgili olarak temliken tescile ve el atmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 26 parsel sayılı taşınmazın tamamının ..., 27 parsel sayılı taşınmazın ise yarı yarıya ... ve ... adlarına kayıtlı iken, bu iki parselin 05.06.1998 tarihinde tevhit edilerek 652 parsel nosunu aldığı ve 7475/11800 payının ..., 4325/118000 payının da ... adlarına kayıtlandığı; anılan parselin aynı tarihte(05.06.1998) ifraz ve taksime tabi tutulması sonucunda oluşan 653 ve 654 nolu parsellerden 653 nolu parselin müstakilen ..., 654 nolu parselin de müstakilen ... adlarına tescil edildiği; 653 nolu parselin ... tarafından 19.01.2001 tarihinde karısı olan ..."a satış suretiyle devredildiği; diğer taraftan, 653 nolu parsel maliki ..."ın kullanımında bulunan duvar ve ağaçların ..."a ait 654 nolu parsel içerisinde kaldığının; ayrıca, ..."a ait tek katlı binanın büyük bölümünün 654 nolu parsel içerisinde, bir kısmının da dava dışı 28 nolu parsel içerisinde kaldığının keşfen saptandığı anlaşılmaktadır.
./..
Mahkemenin, asıl ve birleştirilen el atmanın önlenmesi ve yıkım istekli davaların reddine; birleştirilen temliken tescil davasının kabulüne ilişkin olarak verdiği karar, Dairece araştırma eksikliğinden bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak tamamlanan yargılama sonucunda aynı şekilde karar verilmiş; hüküm, ... tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 654 parsel maliki olan ..."ın ..."ın mülkiyetinde bulunan 653 parsele herhangi bir müdahalede bulunmadığı saptandığından, ... tarafından ... aleyhine açılan 2009/284 Esas birleştirilen davanın reddedilmesi doğrudur.
Ne var ki, asıl dava ile birleştirilen 2010/97 Esas sayalı davalar hakkında mahkemece yapılan değerlendirmenin isabetli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Bilindiği üzere, temliken tescil isteme hakkı ancak yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki olan kişiye karşı açılacak davada ileri sürülebilecek taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğinde olup; bir kimse kendi malzemesi ile başkasının taşınmazına sürekli, esaslı ve tamamlayıcı(mütemmim cüz) nitelikte yapı yapmışsa ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 724. maddesine göre yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyi niyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini istiyebilir. Söz konusu madde hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmazın mülkiyetinin yapı malikine verilebilmesi için öncelikli koşul iyi inançtır. Öngörülen iyi inancın TMK"nın 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyi inanç olduğunda kuşku yoktur. Bu kural, el attığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın bilecek durumda olmamasını, ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebin bulunmasını ifade eder. Böyle bir davada iyi inançlı olduğunu iddia eden kişinin 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında belirtildiği gibi bu iddiasını ispat etmesi gerekir.
Bunun yanında, çaplı taşınmazlarda çap satın alan kişinin hakkı çap kapsamı ile sanırlıdır.
Somut olayda, duvar ve ağaçların nitelikleri ve özellikleri itibarıyla yapı değeri taşımadıkları ve yıkımlarının aşırı zarar doğurmayacağı kuşkusuzdur. O halde, bu muhtesatların bulundukları alan bakımından temliken tescil koşullarının oluştuğundan söz edilemez. Nitekim anılan husus, hükmüne uyulan Daire bozma ilamında da vurgulanmıştır.
Temliken tescile konu edilen tek katlı bina bakımından ise; her ne kadar binanın ifrazdan önce mi ya da sonra mı yapıldığı tam olarak tespit edilememişse de, bu durumun sonuca bir etkisi yoktur. Zira, dava konusu 653 ve 654 nolu parsellerin oluşumuna esas olan ifraz işlemi ana taşınmazın ... ile ..."ın mülkiyetlerinde bulunduğu zamanda yapılmıştır. İfraz işlemiyle taşınmazın paydaşları olan ... ile ... ana taşınmazdaki mülkiyet haklarını sonlandırarak yeni müstakil mülkiyet durumu oluşturmuş ve haklarını müstakil mülkiyete konu 653 ve 654 nolu parsellerin çap kapsamıyla sınırlamışlardır. Başka bir ifadeyle, tek katlı bina ifrazdan önca yapıldığı kabul edilse dahi, ifrazla bina üzerindeki haktan vazgeçilmiştir. Kaldı ki, temlik davacısı ... ifrazla oluşan mülkiyet durumu üzerinden çap satın alan kişi konumunda olup, hakkı çap kapsamıyla sınırlı olacağından, tek katlı bina ile ilgili bir hak talep etme olanağı kalmamıştır.
Binanın ifrazdan sonra yapıldığının kabulü halinde ise, 653 nolu parselin çap sınırları dışına çıkılarak büyük bölümü 654 nolu parselde ve küçük bir bölümü dava dışı 28 nolu parselde kalacak şekilde bina inşa edilmesinin iyi niyete dayandığı hususu da 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca kanıtlanmış değildir.
../...
Öte yandan, kural olarak yıkımın aşırı zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hakime aittir. Hakim takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin ya da bilirkişilerin bildirdikleri teknik bilgilerden ve görüşlerinden faydalanacaktır. Ancak, vardıkları sonuç (fahiş zarar-aşırı zarar doğup doğmayacağı yönünden) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 282. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 286.) maddesi uyarınca hakimi bağlamaz. Uygulamada kararlı bir şekilde ifade edilmiş ve benimsenmiş bulunan bu ilke karşısında, bilirkişi tarafından tespit edilen yapı ve arazi değerleri ile hak(yarar) dengesi de dikkate alındığında, yıkımın aşırı(fahiş) zarar doğuracağı da söylenemez.
Hâl böyle olunca, asıl davanın kabulüne ve birleştirilen 2010/97 Esas sayılı temliken tescil davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Asıl davanın davacısı-birleştirilen davanın davalısı ..."ın temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.