1. Hukuk Dairesi 2014/14953 E. , 2017/143 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl davanın davacısı ile bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.01.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar...eldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat, davacı ... vekili Avukat, temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat, davalı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava ve birleştirilerek görülen dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacı ... Başer, eşi olan muris Sevim Başar"ın gerek bizzat gerekse vekil aracılığıyla yaptığı temliklerin ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenleriyle geçersiz bulunduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali-tescil isteğiyle asıl davayı açmış; murisin kardeşi olan ... da, aynı iddialarla açtığı birleşen davasında miras payı oranında tapu iptali-tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, işlemlerin geçerli olduğunu belirtip her iki davanın da reddini savunmuşlardır.
Asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen mahkeme kararı, Dairece; ehliyetsizlik araştırması yönünden bozulmuş; mahkemece, bozmaya uyularak tamamlanan yargılama sonucunda her iki davanın da kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, asıl davanın davacısı ile bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
./..
Hemen belirtilmelidir ki, bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Nitekim, yukarıda değinilen ilkeler, hükmüne uyulan Dairemizin bozma ilamında da vurgulanmış; ancak, mahkemece bozma gerekleri yerine getirilmemiş, hakimlik mesleğinin dışında uzman görüşüne ihtiyaç duyulan murisin temyiz kudreti ile ilgili olarak Adli Tıp Kurumu"ndan rapor alınmamıştır.
Bilindiği üzere, bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğacağı kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, murisin, tedavisiyle ilgili tüm evrak dosya ile birlikte Adli Tıp Kurumu"na gönderilerek çekişmeli taşınmazların temlik edildiği 27.10.2006 ile 31.7.2007 tarihlerinde ve vekâletnamenin düzenlendiği 30.7.2007 tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, bozma gereği yerine getirilmeden yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Asıl davanın davacısı ile bir kısım davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan bir kısım davalılar vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.