1. Hukuk Dairesi 2014/13173 E. , 2017/140 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 10.01.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ..., diğer temyiz eden davalılar ... vd. Vekili Av. ..., davalılar ... vd. Vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Murisin kızları ... eldeki davayı açarak, muris babalarının dava konusu 444 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını mirastan mal kaçırmak amacıyla 1958 yılında oğulları ..a yarı yarıya satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürüp miras payları oranında tapu iptali-tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Murisin ölen oğulları ..."ın mirasçıları olan davalılar, temliki işlemde muvazaa bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muris ..."in vefat ettiği 09.01.1988 tarihinden itibaren yaklaşık 23 yıldır dava açılmadığı, her ne kadar muris muvazaası davasında zamanaşımı ve hak düşürücü süre sözkonusu değil ise de, bunca zaman geçtikten sonra dava açılmasının Türk Medeni Kanununun 2. maddesi hükmü ile bağdaşmadığı; muvazaa iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından esastan, davalılar tarafından da vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;
1-....
./..
2- Davaya konu 444 parsel(53000m2. tarla) sayılı taşınmazın 29.04.1957 tarihinde yapılan kadastro tespitinde, tapu kaydına dayalı olarak yarı yarıya Eyüp oğlu ...(muris) ve Kadir oğlu Tevfik Çalın adlarına tespit edildiği; sonrasında tespit tutanağının mülkiyet sütununa "... hissesi 28.1.1958 tarih ve 66 ve 67-68-69 nolu kayıtlarla tarlanın yarısı 2 hisse itibar edilerek 1/2 hissesi Hasan oğlu ... ve 1/2 hissesi Hasan oğlu ... üzerlerine münakale görmüştür" açıklamasının düşüldüğü ve taşınmazın 1/2 payının 2/8"er olarak ... ve ... adlarına, 4/8 payının da Kadir oğlu Tevfik Çalın adına yazıldığı, bu şekilde oluşan tespitin de 21.03.1958 tarihinde kesinleştiği;
3- Tapu senedi fotokopisinde de; "......"in şayian uhdesinde iken bu kerre nısıf hissesini iki hisse itibar ederek üç parça tarla bedeli meyanında (4000) liraya satmıştır." ibaresinin bulunduğu; anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, muvazaalı işlem hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağından ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hâle gelmeyeceğinden, muris muvazaası iddiasına dayalı davaların kural olarak herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı kalmaksızın her zaman açılabileceği kararlılık gösteren yargısal içtihatlar ve aynı yöndeki öğreti görüşü ile benimsenmiş; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarihli 2013/1-2302 E. 2015/1313 K. sayılı kararında da, aynı ilkeler nedeniyle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davaların açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı vurgulanmıştır.
O hâlde, mahkemece yapılacak hükme yeterli bir soruşturma ile işin esasının incelenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hâl böyle olunca, öncelikle davaya konu taşınmazın kadastro tespit tutanağı ile kadastro tespitine esas alınan dayanak tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle birlikte Tapu Müdürlüğünden getirtilmesi, temliki işlemin bu kayıtlar üzerinden denetlenmesi; diğer taraftan, tarafların delillerinin eksiksiz toplanması ve yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
../...
Kabule göre de, vekalet ücreti hesaplanırken harcı tamamlanmış dava değerinin esas alınması yerine, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplama yapılması doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.