8. Ceza Dairesi 2016/11431 E. , 2017/6104 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : 6136 sayılı Yasaya aykırılık
HÜKÜM : Beraat ve müsadere
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Oluşa, tanık beyanlarına ve tüm dosya kapsamına göre; olay tarihinde, ele geçirilemeyen iki kişi ile birlikte, suça konu mermileri, Suriye topraklarından Türkiye’ye sokmaya çalıştığı sırada yakalanan sanığın eylemine uyan 6136 sayılı Yasanın 12/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.05.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Sanık hakkında açılan kamu davasının yerel mahkemece yapılan yargılaması sonunda beraatine ilişkin kararın bozulmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki sebeplerle katılma olanağı olmamıştır.
Dosya kapsamına göre, olay günü saat 21.30 sıralarında Türkiye-Suriye sınırı 60-61 nolu gözetleme kuleleri arasında Suriye uyruklu üç şahsın Türkiye topraklarına geçiş yapmaya kalkıştıklarının tespiti üzerine olay yerine güvenlik güçlerinin intikalinden sonra sanığın yanında bulunan kişilerin kaçtığı sanığın ise kaçmayarak durduğu ve yakalandığı anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut isimsiz, imzasız, tarihsiz ve bu sebeple de hukuki geçerliliği olmayan Teslim Tesellüm Tutanağına göre sanığın üzerinde uzmanlık raporunda belirtilen ve adli emanete kayıtlı mühimmatların ele geçtiği, olaydan sonra düzenlenen Rızaen Muhafaza Altına Alma tutanağında da sanığın imzasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mevcut somut delillere göre bizzat sanığın üzerinde ele geçirilen bir mühimmat yoktur. Savunmaya göre 5-6, tutanaklara göre ise 3 kişinin Türkiye’ye giriş yapmaya kalkışması ve sanık dışındakilerin kaçması, gözönüne alındığından ele geçirilen mühimmatların kaçan kişilere ait olması olasılığı bulunmaktadır.
Sanığın kaçma imkanı varken kaçmamıştır. Bu husus bile, sanığın savunmasını teyit etmektedir.
Diğer yandan, olay gün ve saati itibariyle gözetleme kulesinde bulunan ve tanık olarak beyanlarına başvurulan kişilerin mesafesi de gözönünde bulundurulduğunda sanığın üzerinde veya elindeki eşyaları görebilme olanağı yoktur. Esasen soruşturma ve kovuşturma evrelerinde bu hususla ilgili bir araştırma da yapılmış değildir.
Ayrıca sanıkta ele geçirildiği iddia olunan eşyalar üzerinde parmak izi vs. incelemesi de yapılmış değildir.
Bütün bu hususlar birlikte ve bir arada değerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı suçu işlediği hususunda her türlü şüpheden uzak yeterli ve kesin delilin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca Ceza Genel Kurulu’nun 14.07.2009 tarih ve 2009/8-72 esas, 2009/198 karar, 04.11.2014 tarih ve 2013/1-283 esas, 2014/489 sayılı kararı ile bir çok kararında “Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ yani ‘kuşkudan sanık yararlanır’ kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanılmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu da budur.” denilmek suretiyle tam aydınlatılamamış ve gerçekleşme şekli şüpheli olayların sanık aleyhine yorumlanması mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Somut olayda da, yukarıda belirtildiği ve yerel mahkeme kararında da açıklandığı üzere sanığın üzerine atılı suç tam aydınlatılmamış ve gerçekleşme şekli şüpheli olup bunun sanık aleyhine yorumlanması mümkün değildir. Bu sebeplerle yerel mahkemenin beraat kararı, dosyadaki somut delillere uygun ve doğru olup onanması gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme beraat kararının bozulmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. 29.05.2017