Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2014/41
Karar No: 2014/52

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/41 Esas 2014/52 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Bölümü         2014/41 E.  ,  2014/52 K.
  • FAZLAYA DAIR HAKLARI SAKLI TUTULARAK ADLI YARGI YERINDE AÇILAN ILK DAVADAN SONRA AÇILAN EK DAVANIN; İMAR MEVZUATINDAN KAYNAKLANAN TAZMINAT DAVASI OLMASI GÖZETILEREK, İDARİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : İ.B.

Vekili      : Av. A.E.

Davalı      : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. E.S.D.                 

O L A Y   : Davacı vekili dava dilekçesinde;Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/81 sayılı dosyasıyla, Ankara ili -Yenimahalle ilçesi-Yuva Mahallesi’nde kain 43199 ada-1 parselde kayıtlı53.780,00 m2yüzölçümlü taşınmazda davacı müvekkilinin pay sahibi olduğunu, davacının hissesinin; 379,00 m2’ye tekabül ettiğini, davalı kurumun dava konusu taşınmazı 20/03/1998 tarihinde kesinleşerek Tapuya tescil edilen 1/1000 ölçekli İmar Planında K.sel Rekreasyon Alanı olarak ayırdığını, 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 10. Maddesinde öngörülen 5 yıldan fazla sürenin geçmesine rağmen kamulaştırma işlemlerine başlanmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/12/2010 tarih ve 2010/5-662 E., 2010/651 K. Sayılı kararına göre, davalının dava konusu taşınmaza Hukuki Olarak El atılmış olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL bedel üzerinden kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davası ikame etmiş olduklarını; mahallinde yapılan keşif sonucu tanzim edilen 14/11/2011 tarihli Harita ve Kadastro Mühendisi Bilirkişi Raporu ile Heyet raporunun dosyasına sunulduğunu; Harita ve Kadastro Mühendisi Bilirkişi tarafından, dava konusu parselin K.sel Rekreasyon Alanı kapsamında kaldığı hususunun tespit edildiğini; Heyet tarafından, dava tarihi itibariyle dava konusu parsele 500,00 TL/m2 değer takdir edildiğini,  davacı müvekkilinin davalıdan talep edebileceği bedel olarak379,00 m2x 500,00 TL= 189.500,00 TL değer takdir edildiğini;  kendilerinin davalarını ıslah etmeden, fazlaya İlişkin haklarını saklı tutarak, 10.000,00 TL bedel üzerinden davanın kabulü ile dava konusu parseldeki davacı müvekkil hissesinin iptali ile davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına tesciline karar verilmesini talep ettiklerini;  Mahkemece talepleri gibi, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacı müvekkile ödenmesine; dava konusu 43199 Ada 1 parselde davacının hissesinin iptali ile davalı adına tesciline karar verilmiş olduğunu; bahse konu kararın davalı tarafından temyiz edildiğini ve Yargıtay 5. Hukuk Dairesi‘nin E:2012/5998, K:2012/13104 sayılı ilamıyla 18/06/2012 tarihinde onandığını; bahse konu ONAMA kararına karşı Karar Düzeltme yoluna gidilmediğinden yerel mahkemenin kararının kesinleşmiş olduğunu; huzurda açmış oldukları davanın, Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/ 81 E. Sayılı dosyayla fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılmış olan ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olan davalarının ek davası niteliğinde olduğunu; dolayısıyla bu ek davanın, kesinleşen Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/81 E.2011/378 K. sayılı dosyasına dayandığını, bahse konu dava dosyasında hesaplanan toplam 189.500,00 TL’den hüküm altına alınan toplam 10.000,00 TL mahsup edildikten sonra kalan 179.500,00 TL’nin, asıl davanın açılış tarihi olan 22/02/2011 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep ettiklerini; Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/81 E. sayılı dosyasıyla dava konusu taşınmazdaki davacı hissesinin iptaline karar verildiği için ve hüküm bu haliyle kesinleştiğinden, bu konuda bir karar vermeye gerek olmadığı kanısını taşıdıklarını ifade ederek; kamulaştırmasız el konulan taşınmaz bedeli olan 189.500 TL ’den Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/81 E., 2011/378 K. Sayılı dosyasıyla hüküm altına alınan ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen 10.000,00 TL alacak dışında kalan 179.500,00 TL’nin, asıl davanın açılış tarihi olan 22/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine; Mahkemece hissenin iptali ile davalı kurum adına tesciline karar verilmiş ve karar bu haliyle kesinleşmiş olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına  karar verilmesi istemiyle,  adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili, süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:15.5.2013 gün ve E:2012/647 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı"na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti"de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8"inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13"üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; davacının hissedarı olduğu uyuşmazlık konusu taşınmazın imar planında "K.sel rekreasyon alanı" olarak ayrıldığı ve bu parselin dava açıldığı tarihe kadar da kamulaştırılması yönünde herhangi bir işlemin yapılmadığı, davacının aynı parseldeki hissesinin tazmini talebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000.- TL. üzerinden Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada davanın kabulüne ve davacının hissesinin davalı belediye adına tesciline hükmedildiği ve bu kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği, söz konusu davada mahkemece yaptırılan inceleme sonucu bilirkişilerce davacının hissesi için 189.500.-TL değer takdir edildiği ve 179.500.- TL üzerinden açılan bu davanın, ilk açılan davanın ıslahı niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 12 ve 13"üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı"nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla, davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2"nci maddesinin 1 "inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 6487 sayılı Kanun"un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun geçici 6"ncı maddesinde değişiklik yapan 21"inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu;  açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa"nın 10"uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 27.1.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa"nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı"nca, 10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ‘’Kısmi Dava’’ başlıklı 109.maddesinde; ‘’Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir."" hükmü yer almakta olup, bu düzenleme çerçevesinde, talep konusu niteliği itibariyle bölünebiliyor ise kısmi davanın varlığından bahsedilebilecektir.

Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik sadece bir kesimi dava ediliyorsa kısmi davadan söz etmek gerekecek olup, kısmi dava davacı lehine karara bağlandıktan sonra, alacağın geri kalan kısmı için ek dava açılması söz konusu olacaktır. Somut olayda da davacı tarafından Ankara 22.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/81sayılı dosyasında görülmekte olan ilk davada aynı hukuki ilişki ve konudan doğduğu ifade edilen alacağın bir kısmı dava edilmiş, iş bu dava kabul ile neticelendikten sonra ise, Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2012/647 sayılı dosyasında görülmekte olan ek dava açılmış olmakla, hal böyle iken davacı tarafından ilk etapta açılmış olan Ankara 22.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/81 sayılı dosyasında görülmekte davanın 6100 sayılı Yasa kapsamında kısmi dava mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır.

Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2012/647 sayılı dosyasında görülen dava, yukarıda izahı yapıldığı üzere, daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının, kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiyetindedir. Her ne kadar, bu davaların konuları ve tarafları birbirleri ile aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu değerlendirmeler ışığında, her ne kadar kısmi dava mahiyetindeki Ankara 22.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/81 sayılı dava dosyasının yargılaması adli yargı yerinde yapılmış ve burada görülmekte olan davada görev (yargı yolu) itirazı olmaksızın karar verilmiş ise de, hakkında uyuşmazlık çıkartılmış olan ek dava mahiyetindeki Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2012/647 sayılı dava dosyasının, bu dosyadan bağımsız ve yeni bir dava dosyası olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Sonuç itibariyle, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, Danıştay Başsavcısınca 2247 sayılı Yasa"nın 10.maddesi uyarınca çıkartılan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacıya ait taşınmaza, imar planıyla K.sel rekreasyon alanı olarak ayrılmak suretiyle davalı idare tarafından herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın el atılması nedeni ile tazminat istemli,  fazlaya dair haklar saklı tutularak açılan davada, davacı lehine verilen kararın kesinleştiğinden bahisle; kesinleşen 10.000,00 TL alacak dışında kalan 179.500,00 TL’nin, asıl davanın açılış tarihi olan 22/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili istemiyle açılmıştır.

Raporun/Kararın usule ilişkin bölümünde izah edilen kabuller ve değerlendirmeler neticesinde; davanın özü itibariyle,  davacıya ait Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Yuva Mahallesi’nde kain 43199 ada, 1 parsel sayılı taşınmazına, imar planında K.sel Rekreasyon Alanı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle,  uğranıldığı iddia edilen zararın faizi ile birlikte tahsili istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

                a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

                b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

                Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

                Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

                Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

                İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

                c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.   

Dava dosyasında bulunan Yenimahalle Belediye Başkanlığı İmar Ve Şehircilik Müdürlüğünün 29.1.2013 gün ve 736 sayılı yazısında; dava konusu 43199 ada 1 nolu parselin; Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 01.06.1992 gün ve 177 sayılı kararı ile onaylanan Yuva Köyü ve Çevresi Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanarak 3030 sayılı yasanın 14. Maddesi gereği Büyükşehir Başkanlığının onayına sunulan 1. ve 2. etap 1/1000 ölçekli imar planları ile bu planlamaya ait Meclis ve Komisyon raporları üzerinde yapılan çalışmalar sonucu hazırlanan 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planının Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 12.10.1995 tarih ve 711 sayılı kararı ile onaylanmış planda kaldığı; ilgili taşınmazın, 1/5000 ölçekli Nazım imar Planı doğrultusunda hazırlanan ve 22.05.1996 tarih ve 85 sayılı kararı ile Belediyelerince onaylanan, 3030 sayılı yasanın 14. maddesi gereğince Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 13.06.1996 gün ve 06.BBB.08.04.İM.1.2.1428-3531/96(168) sayılı yazısı ile onaylandığı, Yuvaköyü ve Çevresine ait 1/1000 ölçekli imar planında ve bu planın uygulaması olan 84138 nolu parselasyon planının Belediye Encümeninin 06.05.1997 tarih ve 1515 sayılı kararı ile onaylandığı, 1 aylık askı süresinin 16.05.1997 gün ve 22991 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak tamamlandığı, bu plan kapsamında Kaks:0.10 yapılaşma koşulları ile “K.sel Rekreasyon Alanı” kullanımında kaldığı; Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı Yapı Denetim ve Ruhsat Şube Müdürlüğünün 04.01.2012 gün ve 4542-17899 sayılı yazısından; Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinin K.sel Alan Kullanım Tanımları ve Yapılanma Şartları başlıklı 16.maddesi sonuna 6. Fıkra olarak, Büyükşehir Belediyesi Meclisi"nce 16.12.2011 tarih ve 3731 sayılı karar no ile ilave edilen "KOP alanlarındaki imar durumu belirsiz olan taşınmazlarda yapı yüksekliği serbest olmak üzere Sporda E:0.20, Eğitimde E: 1.00 Sağlık ve Sosyo Kültürel Tesis (SKT) parsellerinde E:0.60 yapı yoğunluğu,30.000 m2ve üzeri rekreasyon ve ağaçlandırma alanlarında E:0.05. min ifraz 5000m2 hmax:2kat.30.000 m2altındaki rekreasyon ve ağaçlandırma alanlarında E.0.10 min ifraz 2500m2 hmax:2kat imar durumu verilir ” nota istinaden, ilgili parsellerin ifrazının mümkün olduğu ve maliklerince ilgili belediyeden alınacak ruhsatla özel amaçlı kullanılacağının belirlendiği, bu nota istinaden minimum ifraza yönelik Parselasyon aşaması sürecinin başladığı, bittiğinde ilgililerince kullanılması için kolaylık sağlandığı, taşınmaz için kamulaştırmasız el atmanın söz konusu olmadığı; ayrıca söz konusu taşınmazın imar planı kullanımının “K.sel Rekreasyon Alanı” kullanımından imar hakkı olarak “Ticari Rekreasyon Alanı” kullanımına dönüştürülmesine yönelik hazırlanan plan değişikliğinin, Müdürlüğün 26.07.2012 gün ve pln2964-2645 sayılı yazısı ile Başkanlık Makamına iletildiği, söz konusu plan değişikliğinin Ankara Büyükşehir Belediyesinde onay sürecinde olduğu ve plan onaylandığında dava konusu durumun ortadan kalkacağı hususlarının tespit edildiği belirtilmiş; dava dosyasına ekli, Ankara 22.Asliye Hukuk Mahkemesindeki E:2011/81 sayılı davaya ilişkin olarak düzenlenmiş bulunan 14.11.2011 ve 28.11.2011 tarihli Bilirkişi Raporlarında, dava konusu taşınmazın üzerinde, plan doğrultusunda yapılmış bir tesis bulunduğuna ilişkin bilgiye yer verilmediği; davalı idarenin savunmalarında fiili el atma bulunmadığını beyan ettiği, davacı vekilinin de gerek dava dilekçesinde, gerekse de diğer dilekçelerinde, fiili değil, “hukuki” el atmadan söz ettiği anlaşılmıştır.

Olayda, uyuşmazlığa konu parselin imar planında K.sel Rekreasyon Alanında kaldığı, taşınmaza idarece fiilen el atılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanunu uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yer alan davacının hissedar olduğu taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak başka bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı”nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan diğer bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586)  “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K:2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile, davalı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.5.2013 gün ve E:2012/647 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 27.1.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi